Sevmemek Ziyan-1


  Hafiften bir rüzgâr esiyordu, içinde tarifi imkânsız bir sıkıntı vasıl oldu. Bu sıkıntısını dağıtmak için yürüyüşe çıktı. Bu sıkıntısını gidermek için saatlerce yürüse de geçmeyeceğini bilse de yürümeyi seçerek hafiften esen rüzgârın önüne kendini bıraktı. Bir hayli yürüdükten sonra göğsündeki sıkıntılar hafifler gibi olmuştu. Esen rüzgârın yüzünü saçlarını yalayarak gezinmesi hoşuna gitti, sanki gönlünü okşayarak içindeki sıkıntıları alıp gidiyordu. Bu şekilde uzun uzun yürüdü nereye gittiğimin önemi yok bu yürüyüş ve esen rüzgâr beni kendime getirdi düşüncesiyle etrafına bakmadan devam etti. Esen rüzgârda bir sağa bir sola yatan ağaçlar gibi yalpalanarak bir hoşluk içinde geriye döndü. Bazen insan tahammül edemediği durumlara biraz sabırla az gezintiyle kendini hayatın rüzgârına kaptırarak tahammül edebilirmiş diye düşündü.

  Kendini şu dünyada yapayalnız sanırken, düşünceleriyle tabiatın rüzgârın hoş esen esintisiyle yalnız olmadığını anlamıştı. Kimseye bir şey anlatmaya bazen gerekmiyordu esen rüzgâr sanki kendisini anlamıştı, içindeki tüm sıkıntılarını almıştı, gülümseyerek eve döndü. Hafiflemiş bir halde kanepeye uzandı. Oysa içimi kime döksem anlayamaz derken anlatmasına gerek kalmamış, Âlemlerin Rabbi her an benimle, gönüldeki sıkıntımı dua gibi ben daha söylemeden kabul ederek sıkıntımı giderdi diye düşünürken, uykuya daldı.

  Uyandığında acıktığını anlayınca mutfağa yöneldi. Mutfak ve buzdolabı boştu. Alışveriş için kapıyı kapatarak bakkala doğru yöneldi. Az ilerde kendisine doğru gelen bir genç kız vardı. Bu çehresini ilk defa görmesine rağmen, daha önceden görmüş gibi bir yakınlık sıcaklık hissetti. Kendi kendine nereden bu hisse kapıldım diye dalgın dalgın yürürken, genç kıza çarpanın etkisiyle kendine geldi. Mahcup bir vaziyette.
-Özür dilerim, dalgınlığımdan dolayı, özür dilerim.
Kızgın genç kız özür karşısında, yumuşayarak.
-Önemli değil, lütfen dikkat edin, sanki omuzum yerinden çıktı.
-Çok çok özür dilerim! Umarım…
-Yok, yok iyiyim, az çarpanın şiddetinden dolayı acı var başka bir şey yok.
-Sizi burada ilk defa görüyorum. Yeni mi geldiniz bu mahalleye? Sanki sizi tanıyormuşum gibi geldi bana!
-Elbette gelecek şapşal!
Şaşırdı. Zihninde hızlıca bir gezintiye çıktı. Çıkaramadı. Bu siyah gözler koyu siyah saçlar bu koku bu bakışlar.
-Yazıklar olsun! İnsan, eski okul arkadaşını bu kadar çabuk mu unutur?
Birden
-Özür dilerim, Rukiye evet sen, Rukiye’sin…
-Bravo, az daha unuttuğunu sanarak…
-İnsan Lise arkadaşını unutur mu? Aradan 10 yıl geçse de, sahi o kadar oldu mu?
-Bugün tam on yol oldu!
-Seni gördüğüme çok sevindim, nerelerdeydiniz? En son babanın tayini nedeniyle Edirne’ye gittiğinizi biliyorum, ondan sonra irtibatı kopardık.
-Babam geçen ay emekli oldu. Annemde yine eski mahallemize şehrimize dönmemizi ısrar edince benim gibi, geçen hafta geldik. Ben en çok seni görmek için geldim. Bir haftadır gözlerim yolda seni aradım, şimdi senin dışarıya çıktığını görünce, alelacele çıktım.
-Bravo sana teşekkür ederim. İyi ki geldin.
-Sevindin yani döndüğümüze?
-Elbette, gel seninle az gezintiye çıkarak eski günlerden konuşalım, vaktin vardır umarım.
-Tüm vaktim senin için feda olsun.
Mehmet Aluç

 

 

( Sevmemek Ziyan-1 başlıklı yazı kul mehmet tarafından 21.12.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.