Ağlarsa anam ağlar

Gerisi yalan ağlar…


Yahut,


Ölüye üç gün ağlanır

Sonra dünyaya bağlanır…


Ölüm acı… Hem de zor sınav! İnsan sevdiğini gurbete gönderdiğinde bile, hani döneceğini bilse bile, muson yağmurları gibi peşinden ağıt dökerken! 


Oysa herkes bilir, ölüm hak! Kimse ölümden kurtulabilmiş mi? Peki bunu bile bile neden ağıt dökeriz, neden bu ayrılık dayanılmaz olur ki…


İnsan yaşarken sevdiklerinin kıymetini bilmez. Çünkü hep yanındadır, varlığını hissetmektedir. Hiç bir zaman sonsuz ayrılığı düşünmez. Onunla çekişir, kavga eder, sever, yer, içer.. Kısacası bir ortak alışkanlık alanı oluşturur. Onun varlığı kimseye yalnız olduğunu düşündürmez. Düşünsenize, hep şikayet bile etse, artık onunla olmayacaktır. Hani sigara yahut içki içen birine bu seni zehirliyor bırak demeye benzer bu bir nevi… Bırakamaz ya! Alıştığı, ezberlediği tüm alışkanlıkları da ölmüştür. Yeniden alışkanlık elde etmek gerekir, yeni bir hayata başlamak… Yeniden ezberlemek! İnsana zor gelir. İnsan hiç bir zaman ölümü düşünmez, hem kendisi ve hemde sevdikleri için de! Bu yüzden zordur, anidir … Yalnızlıktır. Büyük boşluktur, uçurumun görünmesidir!


İnsanlar hayatta kimseye bağlanmasa, emanet gibi baksa… Yalnızlığını benimsese… Uykuda gibi yalnız olduğunu ve belki de sabahı olmayan bir geceyi geçirebileceğini düşünerek yaşasa. Bu yazıyı okuyan herkese sorsak bu mümkün mü der belki de…Ne kadar dindar olsak, ölüm ağır gelir yine de! 


Ölmeden ölmek… Dünyada hiç bir şeyin bizim olmadığını fark edebilmek! Bizim olmayan bir şey içinde ne savaşmaya, ne kavga etmeye, ne onu bunu ezmeye gerek olur mu? Bizden başka her canlı ya da eşyayı bizim lüksümüz gibi görebilmek! Bizim hayatımıza yahut hayatımızın şekillenmesine yardımcı olan, hatta bunun içinde gayret göstermeye gerek duyulmayan… Karşılığı beklenilmeyen bir paylaşım işte! Bunu böyle görebilmek, yapabilmek… Ne kadar zor!


Çevrilen filmlerde yahut dizilerde bile işlenen ölüm hayatın akışı içinde seveni için acı, sevmeyeni için sevinç olabiliyor da… Hani duygudaşlık ki? Benim çektiğim bu acıyı başkası da çekmesin diyen dua? Ölüm bu dünyadan ayrılan için sonsuz veda oysa! Onu tanıyan kendisi ölene kadar yaşatsa bile, kimse yaşamıyor, yaşatılmıyor, tanınmıyor. Kim diyor ki, falan yüzyılda bir dedem varmış ve… Anlatıyor ki? Ölüm hiç kimseye sevinç gelmesin… Düşmanımız bile olsa. Sonuçta öyle bir yere gidiyor ki, bizi üzmüşse ceza alacağı, bizi huzur vermişse ödül alacağı! Yapacağı da bir şey kalmıyor sonuçta…


İnsanın ölüm arkadaşı olmalı… Onunla gezmeli….Sonsuz hayata hazır olmalı, onlarca bavulunda sevaplar olmalı! Kabirine gelirken bavullarını konuşurken, ne kadar zenginmiş diye imrenilmeli! Keşke denmeli… Ona özenilmeli de! 


Ölenlerimize, ölenlere Allah rahmet eylesin. Sevenlerine de Allah sabır versin demeli… Kısa bir ayrılık işte, birgün onlara kavuşacağız tesellisi ile, hayata kaldığımız yerden devam etmeli…  Ölümü kulun Rabbine kavuşması diye görmeli de! 


Saffet Kuramaz

( Ölümün Manifestosu başlıklı yazı safdeha tarafından 14.12.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.