SUSMAK
Susmak
O nasıl bir çığlıktır?
Bazen bir bakış içinde gizli,
Bazen yalandan bir tebessümde.
Bir kurşunun uğultusunda,
Yahut
Mendil uzatan bir çocuğun
avucunda.
Kah yağmurlarla düşer
başımıza,
Kah dalgalarla vurur kıyıya.
Bazen bi yurtta, en yalnız
çocukla;
Bazen aile sofrasında,
Kaşık kaşık yeriz işte .
Susmak…
Göğsümdeki yanardağ,
Buram buram yanmakta.
Başım çatlıyor adeta ,
Bir zelzele kopmakta.
Firak ateşinden sıçramış
kıvılcım,
Gönül evim tutuşmuş, yanmakta.
Susmak
Anlatamayacağın ne varsa,
Hepsini ellerinle tek tek
sunmak.
Dilinden çıkamayan sözlerin,
Yanaklarında al al toplanması
işte…
Gizlediğin tüm duyguların,
En büyük ifşası…
Dudaklarından dökülemeyen o
sözcüklerin,
Kirpiklerinden bir bir
dökülmesi susmak.
Çaresizim
Bir yardım eli bekliyorum.
Kendi kazdığım kuyularda,
Kendimi Yusuf sanıyorum.
İşin garibi bu ya
Yakub’muşum gibi ;
Kendim kaybedip, kendim
ağlıyorum.
Susmak.
Bakarken gidenin ardından,
Dur diyemeyişini…
Bir türlü elini kaldırıp da
söyleyemediklerini,
Kendi kendine milyon kere
söylemek.
Uykusuz gecelerde saatleri
sayışını…
Dakikalarla yarışırcasına,
Diyemediklerini yazmak
sabahlara kadar.
Güç yetiremediğin hangi duygu
varsa:
Korktuğun, kaçtığın, aciz
kaldığın…
İçindeki meydanda tek tek
hesaplaşmak;
İşte
Onlarla uyuyup, onlarla
uyanmak susmak.
Şimdi hapsoldum,
Bu sözcük zindanına.
Sessiz çığlıklar içinde,
Ölümü beklerken…
Gözlerinin içine bakıp,
Seni dinlemek isterdim.
Çıt çıkarmadan,
Öylece
Susarak
HARUN ALAYCI/ GAFİL
ÇERKEZKÖY
28.11.2020