FEVZİ GÜNENÇ
İLE ANILARIM.
Ahmet
AYAZ
Gaziantep Güneş
Gazetesi 20 Ekim 2020
2003 yılında yayınladığım “Gaziantep’te
Kültür Sanat ve Edebiyatta İz Bırakanlar” isimli kitabımın çalışmalarını sürdürürken,
Rahmetli Mehmet Sağlamın yayımladığı
“YÖRE” Derginin sayılarının birisinde,
Fevzi Günenç’e ait “Gözleri hönüsü üzümü,
dili pekmez yarim” diye alıntı bir yazısına rastladım. Fevzi Günenç’e, “Gaziantep’te Kültür Sanat ve Edebiyatta İz Bırakanlar”
adlı kitabımda , yer vermek için aramaya
başladım. Rahmetli Vahittin Bozgeyik’ten, Ali Çapan’dan Fevzi Günenç’in telefon
numaralarını aldım. Her ne kadar aradımsa, aldığım telefon
numaralarından Fevzi Günenç’e bir türlü
ulaşamadım. O zamanlar cep telefonu da
yoktu. Aradığım sabit telefon numaralarıydı. Gaziantep’te bilinen bir gazeteci
olmasına rağmen, İstanbul’a taşınınca Gaziantep’te izleri kaybolmuş ve yeri yurdu bilinmez bir hale
gelmişti.
Aradan yıllar geçti, bir gün Rahmetli Mehmet Nacar’ın ofisinde otururken, içeriye selam verip
birisi girdi. Oldukça yaşlı, şişman,
kilolu birisi “Ben Fevzi Günenç” diye
kendisini takdim etti. O sırada ben yıllarca kendisini arayıp bulamadığımı
söyledim. Artık biz Gaziantep’te Fevzi Günenç’i
tanımış olduk. Mehmet Nacar’ın ofisinde, Mehmet Kara’nın Şifalı bitkiler dükkanında, Türk Tabiatını Koruma
Derneğinde, Zemge Yayınevinde, Ahmet Mengüç, Gürsel Güzel, Mehmet Ak, Mehmet
Kara, Vahittin Bozgeyik, Mehmet Ali
Diyarbakırlıoğlu, Hanifi Daş, Ali Çapan, Mehmet Nacar, meral Can Uludağ, Zaman
zaman Nevin Koçoğlu. Sözü edilen mekanlarda
buluşup, sohbet edep çay içmeye başladık. Daha sonra kurucu üyesi olduğum ve kısaltılmış adı GASED olan, Gaziantep Kültür
Sanat ve Edebiyat Derneğine kendisini üye yaptık. Daha sonra da yönetim
kuruluna aldık.
Derneğimiz Gaziantep Ticaret Odasında iken, bir gün toplantı bitti, artık
dağılıyoruz. Kat 4 ten caddeye indik, “Ayaz
senden bir ricam var” dedi ve sözlerine şöyle devam etti. “Ben
ölürsem arkamdan ne yazacağını merak ediyorum. Bunda kızmak, gücenmek yoktur.
Ölürsem ne yazacaksan, benim sağlığımda
yazmanı istiyorum” dedi. Yaho olur mu
dedimse, ben istedikten sonra ,
sen de yazarsan, neden olmasın dedi. Ben evime dönünce bilgisayarımı önüme alıp, başladım yazmaya.
Başlık olarak “Fevzi Günençi Kaybettik” dedim. Fevzi Günenç’i artısıyla, eksisiyle bana göre tamı tamına anlattım
ve ulusal medyada paylaşmazdan önce, yazıyı
kendisine email attım. Aradan çok geçmeden Ali Atalar, Süleyman Kılıç, Kemal
Polat, Hüseyin Toprak, Ali Çapan beni telefon yağmuruna tuttular. Ahmet Bey
nasıl olur?. Daha dün akşam GASED toplantısında beraberdik diyorlar. Ben de, yaho yazının altında 3 tane şaka kelimesi var. Görmediniz mi dediğimde, yaho yazının altına
bakmak aklımıza düştü mü ki. Mesajı
görünce şaşırıp kaldık dediler. Bu
yazıyı gerçekten vefat ettiğinde bütün dosyalarımı aradım, ama bulamadım. Eğer
bulsaydım sağlığında kendisinin isteği üzerine yazdığım o yazımı köşemde
yayımlayacaktım. Sözü edilen yazının
burada ayrıntısına girmeyi gerek
görmüyorum.
Fevzi Günenç yayıncılıkta oldukça tecrübeli,
bilgili, çalışkan bir ağabeyimizdi. GASED yayını olarak, Ocak 2015-Aralık 2018
tarihleri arasında yayımladığımız “Basamak” dergisinin, tam 24 sayısının yazı
işleri müdürü idi. Basamak Dergisinin imtiyaz sahibi GASED Yönetim Kurulu
Başkanı Kemal Polat olsa da, derginin dizgisini kendisi yapıyordu. Bütün
yazıları teker teker telefon açarak, arkadaşlardan kendisi topluyordu. Had da
beni bir gün aradığında, ben Nevşehir-Hacıbektaş da, Aşık Mahzuni Şerifin
mezarı başında Hilmi Şahballı ile beraber idim. Merkezi Almanya’da
olan Kapadokya Kültür Derneği Başkanı Mümin
Uluç Beyin davetlisiydim. Mümin Uluc Beyin düzenlediği kültür-sanat ve
edebiyat etkinliğindeydim. Kendisine cevap verdim, Gaziantep’e gelince hemen yazımı
kendisine göndereceğimi söyledim. Derginin bütün yükünü Fevzi Günenç
taşıyordu. Gaziantep’e ilk geldiğinde, Gaziantep’te, eli kalem tutanları bir araya getireceğim, birleşip bütünleşeceğiz
demişti. Kendisi de farkında olmadan, GASED
deki davranış bozuklukalını, bazı arkadaşlarımız yaşlılığına saydı. Bazı
arkadaşlarımızda kendisine küsünce, söylediğinin tam tersi oldu. Fevzi Günenç Gaziantep’in çok
renkli simalarından birisiydi. Bir gün duydum
ki, hastalanmış. Ev telefonum çaldı. Telefonumu açtığımda, Ali
Çapan dı. “Ahmet Bey Fevzi Günenç hastalanmış. Ben bir çiçek yaptırdım.
Mehmet Kara, İbrahim Halil Aycan, sen ve
ben. Benim ofiste toplanıyoruz. Benim
araba ile Fevzi’yi ziyaret edeceğiz.
Gelebilir misiniz? Diyordu, Ben geliriz
dedim. Biz toplanıp, çiçeği de alıp, Ali Çapan’ın
arabasıyla gittik. Geçmiş olsun deyip, çayımızı içtikten sonra, evinde
kitaplığına bir göz attım. Baktığımda inanın aklım durdu. Yaşlı hali ile o
kadar kitapları nasıl yerleştirdin o kitaplıklara. Kitaplığında çok sayıda
Rahmetli Hayri Baltanın kaleminden çıkan kitaplar vardı. Benim kalemimden
çıkıp, kendisine imzaladığım kitaplarımdan da vardı, o kitapların arasında. Şimdi
merak ediyorum. O kadar kitaplar ne oldu? Nereye verildi? Bize de birer tane çocuk kitabı imzalamıştı. Fevzi Günenç bir ara, bir
tane keman satınalıp, keman çalma sevdasına düşmüştü. Bana da,”Seni dinledim,
sen yazmayı çizmeyi bırak. Çok güzel
şarkı söylüyorsun. Bundan sonra şarkıcılığa geç” diyerek bir espri yapmıştı.
Fevzi Günenç, Ülkü Tamer hayranıydı. Ülkü tamerin şiirlerini okumayı çok
severdi, okumaktan da usanmaz dı. Kendisinin de Ülkü Tamer için yazdığı bir
şiir var. Sizler ile burada paylaşmak
istedim. Bana göre burası bir dost
sofrasıdır. Edebiyatçılar için.
ÜLKÜ TAMER
…
Bir sihirbaz
tanıdım
Bakışlarından
Kuşlar
çıkarır gülüşlerinden
Kuşlar
Uçurur
şiirlerinden
Bir sihirbaz
Tanıdım
Sevgi yer,
sevgi içer
Adı, Ülkü Tamer.
…
Fevzi GÜNENÇ
…