Entelektüel Olarak -Hatta
Varsayımlar Var Sayım Olmayıp Rotasında Çıkmadan-
Ağlıyor sözler kelimeler bir
bir… Bazen diyorum ne söylediğimizi düşündüğümüzü bilmeden yaşıyoruz, sanki
hayatımız uçurumun dibine atılmışta
ulaşmamız mümkün değilmiş
gibi! Bunu hisseden cümleler ilgisizlikten kaçıyor… Kast edilen mana sanki
bilinmezmiş gibi, aşikâr etmeden sözü düşünceyi dolandıra
dolandıra hoşumuza gidecek şekilde
ifade ederken, hayatın anlattığını kaçırıyoruz! Mesela dün geldim seni
bulamadım veya hiç gelmediğimiz halde, dün
yorgun argın çıktım evden seninle buluşacaktım yollar kalabalıktı, denizin esen rüzgârında
savrulmamak için kendimi yollarda ağaçlara
tutunarak yürüdüm en sonunda bitkin düşerek
geriye döndüm, aslında gitmek
için evden çıkmadık, öylesine kulak ardı ettik, bekleyeni de boşuna
bekletmiş
olduk. Aslında canım çok sıkıntılıydı canım yola çıkmak istemedi, senide
arayamadım kusuruma bakma özür dilerim demek yerine dolandır lafı dolandır…
Çok çeşitli
kullanım amaçlarına yalanla kafa
yorduğumuzda
kast edilenden uzaklaşarak, manadan gönülden
dostluktan uzaklaştıkça bataklığa
batıyoruz! Kendi
elimizle evlerimizin tozlu köşelerinde ilgi görmeden yaşlanıyoruz ilgisiz
alakasız kalıyoruz. Ben yitirmemek için sözleri heceleri dostlukları hemen
ondan önce varıyorum buluşma yerine ilgisiz alakasız
bırakarak, ilgisiz alakasız kalmamak için. Varsayımlar, var sayım olmayıp
rotasında çıkmadan, kayıplarımın olmasından korkuyorum, kaplumbağa
gibi yol almaktansa çevik adımlarla yolu biran bitirmenin heyecanıyla varmayı
seçiyorum, varmanın heyecanını seçinde, kucaklanmanın sevinci de beni sarıyor mutlu
ediyor.
Entelektüel olarak,
zekâsını ve analitik düşünme yetisini mesleği
gereği
ya da şahsî amaçlarına erişmekte
kullanan kişi yerine, eleştirel
düşünebilen, araştırabilen, toplum
hakkında fikir üretip problemlere
çözüm önerileri sunabilen kimse olmayı seviyorum ve bu nedenle araştırarak yazıyorum alıntılayarak yazıyorum… Benim
yazdıklarım mana kokmuyorsa diğer kabul görmüş
olan yazarın yazdığında ki manayı katarak
manalandırıyorum çoğu kez… Üstat Ahmet
Oktay’ın dediği gibi “entelektüel uçlarını sürekli
abartan bir şiir, sonunda yapmacıklığa
/züppeliğe
dönüşebilir
kolaylıkla” diyor, ben ise
bunu abartmadan entelektüelliğimi yazıyorum. Bir diğer
yazarda bu konuda” Şiirin de şairin
de canını yakmayacak bir
mesafeden söz
etmeye çalışıyorum, Ahmet Oktay’ın uyarısını biraz daha açarak. Her entelektüelin iyi şair
olamadığını da biliyoruz ya,
konumuz bu değil. Konumuz, bilginin, birikimin şiirde
çaydaki şeker
kıvamına ulaştırılabilmesi; şiirin
entelektüel gösteri aracına düşürülmemesidir. “diyor
katılıyorum.
Biliyorum ki yanlış
düşünceyle meydan çıkan unsurlarının
parametrelerinde ki göstergesindeki gidişatında ki yamukluk,
fark edilemez ve yanlış düzensiz ilişki
içine girersek, bizi kendimizden emin olan duygu ve hislerimize etki ederek
hatta yok eder hatta bize rağmen bize karşı çıkarak, vicdanen
rahatsızlık vererek yorar kafa tutar… Biz bu uyarıya dikkat etmezsek, her gün
sorular sorar, soruları es geçerek cevapsız bırakırsak, sorularımıza cevap
bulacak bir merci unsur eleman dost dahi bulamayız, vesselam, selamlarımla...
Mehmet Aluç