Kifayetsizlikle
Dolu Sözcüğün Peşine Düştüm
Kifayetsizlikle dolu
sözcüğün peşine düştüm, ona baskı yapan kimdir, anlamlı sözcükleri söylemek
yerine neden kifayetsizlikle dolu sözleri söylediğini anlamak için. Oturmuş bir
masanın başına anlamalı sözcüklerin yerlerini madde madde değiştirmekle meşgul.
İnsanı memnun eden sözleri duygu ve hisleri silerek memnuniyetsizlik veren
sözleri eklemekte değiştirmekte meşgul, şaşırdım diyeyem. Uzun süre takip ettim
uzakta. Nereden mi biliyorum? Peşine düştüğüm kifayetsizlik haliyle işi gücü bu
olacaktır yani! Tanımları tanınmaları kucaklamaları sarılmaları, sırıtarak yok
etmektedir, yaklaştım yanına, ilk önce şaşırdı.
-Alo hop ne oluyor sen
burada ne yaptığını sanıyorsun?
Şaşkın bir ifade
içinde kekelercesine döndü...
-Görevimi yapıyorum.
-Ne görevi?
-Kifayetsiz anlamsız
değersiz bırakma görevi.
-Bak bak birde
utanmadan marifetmiş gibi söylüyor. Sana bu görevi kim verdi. Hem sen anlam katmak
için yaratılmadın mı sözcüklerle beraber.
-Dur bir düşüneyim, hayal
meyal bir şeyler geliyor aklıma puslu Muslu çözemiyorum! Bana bu görevi veren
şöyle uzun kulaklı suratsız gönlü duygusu hissi olmayan birisi verdi. Ben bir
deneyeyim diye kabul ettimse de vazgeçmem mümkün olmadı, işte böyle. İlk
başlarda memnun olsam da şimdilerde memnun değilim! Süslenmiş duygu yüklü metinleri
sözleri silmek değiştirmek artık yorucu geliyor.
-Bravo bunu anlamış
olmanda büyük bir erdemdir.
-O nasıl bir şeydir?
-Şimdi yazarım masana
okursun, yalnız silmeden oku ve silmeye de kalkışma. Zenginleştirmek uğraşısı
içinde ol. İçyapı dış yapı ile ol kötü etken edenleri analiz et faydası varsa
izin ver yoksa salla gitsin dipsiz kuyuya. Soruyorum sana kendini şeytanın
zincirine bağlayarak nasıl yaşıyorsun?
-İlk başta değişik
gelmişti, sonralarda kifayetsiz bıraktıkça bende kifayetsiz kaldım. Sisler
bulvarında gezintiye çıkmış gibi önümü göremedim, çarptıkça kendimi yaraladım
lakin arkamda gülmeler hiç eksik olmadı.
-O gülmeler o lain
şeytanın gülmeleridir! O ister ki sözlerde duygularda çağrışım unsurlarına yeteri
kadar yer verilmemesin hep ayrılıklardan söz edilsin araya uçurumlar girsin. Bizler
dilimize önce kendi sesimizi ve biraz da duygu ve hislerimizi sonrasında azıcık
benliğimizi, iç hayatımız, tecrübelerimiz gönlümüzle içine harmanlamamız girer
ve bizi temsil eder. Bütün mesele bizlerin dilimizi, duygu ve hislerimizle
yoğurarak insanı seven değer veren bir güzellikle kucaklamaktır.
-Anladım, bir süre
yanımda kal, şu sildiklerimi geriye alarak düzelteyim.
Mehmet Aluç