‘’Daha yalnız olunabilirdi

Yalnızlık olmasaydı…’’ (Alıntı)

 

 

Beklentim yok artık, varlığın tapusundan çoktan feragat ettim ve sözcüklerimi karlı dağlarda var ettim bir o kadar yâd ettiklerimin de haddi hesabı yok iken.

 

İçime yuva yapan yalnızlığın duvarları ne zamanki muradımı dillendireceğimde üstüme üstüme geliyor ve beklemeye alıyorum madem hayallerimi ve kürek kemiğimde kayıklarla yol alıyorum aşkın hacminde kitleleri uğurluyorum ve yokluğun zirvesinde en ulu ateşi yakıyorum madem.

 

Bir titrim var, sevgili bayım ve bir tinim var elbet gölgelerin rücu ettiği kutsanmışların izini sürüyorum.

 

Küflense de soframdaki nimet başımın üstünde taşıyorum ve nice yol aşıyorum lakin aşınmıyor yüreğim sadece irtifa kaybediyor belleğim ve tam da tutuşacakken kapıya serdiğim odunlar aşk ateşine mazhar oluyor rüzgârsız ruhum ve şiirlerim mademki kilit altında…

 

Meylediyorum bilinmeze ve acılarımı tartıyorum diğer kefeye koyduğum yalnızlıkla boy ölçüşüyor bu sefer rüzgârım ve uçuşan eteklerine aşkın notalar serpiyorum artık hangi ara bağrıma gelip de sokulsaydı aşk.

 

Mısralar örüyorum Tanrıma ve mavi düşleri bileğime takıyorum bir de büründüğüm o haletiruhiyem.

 

Ceplerim delik şükürler olsun ki yoksa nasıl taşırdım bunca acıyı?

 

Boca ediyorum yetilerimi ve yetim mizacıma kuşlar yuva yapıyor bu sefer ve onların sahipsizliğini üstleniyorum tıpkı Tanrı sahip çıkarken yalnızlığıma kısaca bir keşmekeş.

 

Aşkın mızrabını unutuyor ve avutuyorum ve âşık olmanın yollarını arıyorum gel gör ki; ben artık yeniden sevemem.

 

Külüstür yüreğimdeki sarkaç ve günde en az iki kere doğru zamanı gösteren babamın köstekli saati elbet ne tavus kuşuyum ne de leylek ne lak lak yapıyorum ne de kendimi beğeniyorum içinden geçtiğim aynalarda bana tek gözüken içimin hengâmesinde ışıldayan gözlerim.

 

Şiirlerin saltanatını sonlandıran hikâyelerim var elbet ama asla paylaşmayı düşünmediğim ve kimsesizliğin saltanatını sürerken dip dibe yaşadığım acının çemberine bir nokta armağan ediyorum elbet kör noktası bilinmezin ve de uğultuları ağırladım ve artık severken ağırdan aldığım…

 

Yalanım varsa şair olayım, bayım.

 

Âşıksam iki gözüm önüme aksın ve aşkın şadırvanında hüzünler demlensin.

 

Dert değil de hani, bayım.

 

Yalanım yok madem yoksa şair olmaya hiç mi meyletmeyecektim?

 

Gel gör ki; hayatın g/izini yazarak açığa çıkarıyorum belki de açığa çıkan ruhumla sobeliyorum yüreğimi ve işte gözüme kaçan imge ile kan çanağına döndü gözlerim.

 

Ağlıyorsam şair olayım, bayım en azından seninle ortak bir paydada buluşuruz elbet ondalık sayıları yuvarlayıp da yokuş aşağı yuvarlandığım cennetin arka kapısında beni sonsuza kadar bekleyeceksen en azından zaman varken yazayım da âşık olduğuma değsin, bayım hem belli mi olur aynı şiirde kesişir yollarımız.

 

 


( Yalanım Varsa Şair Olayım... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 9.08.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.