SEHER VAKTİ DOSTA MEKTUP

Merhaba değerli dostum!

Satırlarıma başlamadan, selamların en güzeliyle se­lamlarım.

Hani son mektubunda “Bu satırları sana seher vakti yazıyorum.” demiştin ve güzel cümleler kurup derdimi paylaşmış, tavsiyelerde bulunmuştun.

Ben de “seher vakti” denen o vakti merak ettim. Sa­bah erkenden kalkıp odamın camını açarak dışarının sessizliğini ve yalnızlığını seyretmeye başladım. Ne kadar huzur doluydu! Serin bir rüzgâr esiyordu. Başımı sağa sola çevirip sessizliği dinliyordum. Birden uzak­larda bir camiden bir ezan sesi işitmeye başladım. İçimi bir ürperti aldı, camı kapatmak istedim. Tam bu sırada daha yakın bir camiden ses gelmeye başladı. Sonra bir başkası, bir başkası, sessizlik içerisinde boşluğa baka­kalmıştım. Tam o anda bizim sokağın müezzini “Al­lah-u ekber!” demeye başladı. Elim pencerenin kolun­da, gözüm boşlukta, dizlerim titreyerek kaskatı kaldım.

Sanki herkes beni izliyor ve ne yapacağımı merak edi­yorlarmış gibi geldi! Sessizce ve pür dikkat bu daveti dinledim. Sabah sessizliğinde ne de güzel yankılanı­yordu! Bitince kendime geldim, toparlandım. Evin için­de, camın önünde yalnızdım. Ne yapacağımı bilemez hâldeyken sokağın ışıkları tek tük yanmaya başladı.

Karşı apartmanda bir yaşlı amca, elinde havluyla cama çıktı. Sağa sola baktıktan sonra, evin içine bereketi davet eder gibi camı açık bırakarak tekrar içeri girdi.

Sonra bir gencin hızlı adımlarla camiye gittiğini gör­düm. Sonra sokağın köşesinden iki adam, sohbet ede­rek, camiye doğru yöneldiler. Yüzleri mutlu gözükü­yordu. Tam bizim evin önünden geçerken biri beni fark etti, eliyle selam vererek camiyi gösterdi ve yoluna devam etti. Dondum kaldım! Şimdi ne yapmalıydım?

Yatağa dönüp bunların hepsi bir rüyaymış gibi kal­dığım yerden devam mı etmeliydim, yoksa… “Ama ben namaz kılan birisi değilim. İnanırım, fakat ibadet zor! Na­maz! Hem de bu saatte?” Ellerimi saçlarımın arasında gezdirdim.

Sonra seninle konuşmalarım ve bana verdiğin, ama benim kulak asmadığım tavsiyelerin geldi aklıma.

“Madem kalktım, bir kere ben de denemeliyim.” dedim kendi kendime. Gerçi biliyordum; ama unutmuş olabi­lirim diye hızlıca kitaplığa koşup, resimli ilmihâli bul­dum. Abdest ve namaz konusuna şöyle bir göz gezdir­dim.

Camiye doğru ilk adımı attığımda, gönlüme bir hu­zur doğdu. Ne olduğunu anlayamadım “Bismillah!” diyerek avluya vardım.

“Burası bana yabancı!” diye düşünürken, mahalleden birkaç arkadaşı gördüm. Abdest alıyorlardı. Onlara ya­naştım. Selamlaştık, birkaç kelamdan sonra bütün yal­nızlığım gitti.

İçeri girdiğimde ise sanki gül kokulu bir bahçeye gir­miş gibi hissettim çok hoşuma gitti! Önceden gelenler sünnete başlamıştı. Ben de bir köşeye giderek ayakta dikildim. Bir kendime baktım, bir içinde bulunduğum ortama, bir de secde yapanlara. Ben ne yapıyordum?

Ara sıra geldiğim Cuma namazları kadar kalabalık değildi, yetişmem gereken bir işim yoktu. Geniş bir alanda yapayalnızdım.

Sonra elimin tersiyle “Her şeyi geri atıyorum.” di­yerek tekbir getirdim. Allah’ım, ne güzel bir duygu! Gözlerim yaşararak rükû ve secdemi tamamladım. Sonra hep birlikte farzı kılarak ellerimizi semaya aç­tık.

Dışarıya çıktığımda gün ağarmıştı. Güneş görevini yerine getirmeye, sıcaklığını vermeye başlamıştı. Sessiz­lik ve huzur bir aradaydı. Yavaş adımlarla evin yolunu tuttum. Sessizce kapıyı açıp yatağıma uzandım, tavanı seyretmeye başladım. Yarım saat içinde yaşadıklarım ve içimdeki huzur hatırıma geliyordu. Ezan sesi kulakla­rımda çınlıyor, sessizliğin o esintisi yüzümde dolaşıyor­du.

O gün en huzurlu mesaim başlamıştı. Üzerimdeki rehavet ve ağırlık kalkmış, genç ve dinamik bir adam olmuştum.

Dostum! Seher vaktini bana hatırlatarak bu sabahı ya­şamama vesile olduğun için, işe gelir gelmez bu satırları sana yazıyorum. Allah razı olsun! Ben huzurun nerede olduğunu bulmaya başladım. Şimdi sabırsızlıkla, mina­reden o güzel sesin duyulmasını bekliyorum.

Selam ve dua ile değerli dostum…


Sadettin TURHAN

"Gençliğin Enerji Kodları" kitabımızdan alıntıdır. 

( Seher Vakti Dosta Mektup başlıklı yazı sturhan tarafından 7.08.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.