‘Sıdıka!’

      Kütahya!
 
      Dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğuydu.
      Liseyi okumak istese de işler yolunda gitmedi. Pazarda esnaflık yapan babasıyla gidip gelmeye başladı. Satıcılar erkek olsa da Sıdıka herkesçe sevilen biri olmuştu.
      Tezgâh; pijama, atlet, iç çamaşırı ve çorap doluydu.
      Babası, Sıdıka’ nın gelmesiyle kadın çamaşırları da satmaya başladı. İlk haftalar kadınlardan çekinse de kızının müşterilerle ilgilenmesi onu rahatlatmıştı.
      
      Ablası Nazire velilik çağındaydı.
      Babasının çocukluk arkadaşı pazara geldi. Eskilerden konuşurken oğlu da yanlarına uğradı. Sıdıka durumu anlamıştı: Arkadaşının oğlunu, ablasıyla baş göz edeceklerdi!
      Bir ay sonra oğlan tarafı görücü olarak geldi. Nazire’ yi beğendikleri belliydi. Bir daha git gel olmasın diye söz kestiler. Babası kızının yabancıya gitmeyeceği için seviniyordu.
Kışı atlattıktan sonra da mahalle arasında düğün yaptılar.
      Nazire, bir müddet eşinin ailesiyle yaşadı. Kocası azot fabrikasında çalışıyordu. Aydın’ a tayini çıkınca Nazire’ yi de alıp Didim’ e yerleştiler.
 
      Bir sene geçmişti.
      Sıdıka, ablasını özlemişti. Nazire, annesinin burnunda tütüyordu. Durumu akşam babasına anlattı. Ev halkının ısrarı adamı bezdirmişti. Nazire’ ye telefon edip yarına yola çıkacaklarını söylediler. Ailesinden ‘geliyoruz’ haberini alınca Nazire havalara uçtu.

      Didim!
   
      Nazire ve eşi otogardaydı.
      Kütahya otobüsü içeri girdi. Sıdıka ve annesi, Nazire’ yi gördü. Camdan birbirlerine el sallamaya başladılar.
      Otobüs peronda durdu. Kapıların açılmasıyla yolcular inme-ye başladı. Sıdıka koşarak ablasına sarıldı. Nazire annesinin elini öptü. Kadınlar kucaklaşırken babası ve kocası bavulları almaya çalışıyordu.
 
      Damadın yeni aldığı arabayla eve geldiler.
      Soyunup dökündüler. Yol yorgunluğu olsa da konuşacak çok şeyleri vardı. Yemekten sonra çayı demleyip mutfak balkonuna geçtiler. Sohbetin biri bitiyor biri başlıyordu. Bardakların bir boşalıp bir dolduğu gibi!
      Erkekler çoktan yatmıştı. Sıdıka ve annesinin gözleri kapanmaya başladı. Uykuya yenik düşünce yataklar hazırlandı. ‘İyi geceler’ dilekleriyle herkes odasına çekildi.
 
‘Hâyırlı kısmet!’

      Sabah Kahvaltısı!
      Nazire, eşini çoktan uğurlamıştı. Sıdıka, yorgunluğunu atınca uyandı. Annesini de kaldırıp mutfağa geldiler. Çayı ısıtıp kahvaltıya oturdular. Annesi mutfak dolaplarına baktı.
      “Bir usta çağırın da şunlara bir baksın.
Nazire:
      “Siz gelmeden önce ölçülerini aldılar. Dolaplar atölyede bekliyor. Ama benimki evde durmuyor ki! Hafta sonu da mesaiye kalınca ustalar bir türlü gelemedi.”
Annesi:
      “Ee, biz buradayken gelsinler! Hem baban da başlarında durur.”

      Nazire, kocasının iş yerine telefon etti. Kocası telefonu kapattıktan sonra Halil Torun’ u aradı. Müsait olduklarını, ustaların montaja gelebileceklerini söyledi.
      Kamyonet yarım saat içinde yüklenip yola koyuldu. Kapı çaldı.
Sıdıka:
      “Ben açarım!”
 
      Turgut!
      Hani; Samsun’ dan yaz dönemi için gelip Halil Torun’ un ısrarıyla kalan çatı ustası!
      “Merhabalar!”
Sıdıka:
      “Hoş geldiniz! Buyurun!”
      Turgut, iki çırağıyla birlikte içeri girdi. Nazire, anne ve babasıyla ustayı mutfakta karşıladı.
      “Merhabalar!”
Sıdıka’ nın babası:
      “Hoş geldin usta!”
      “Hoş bulduk amca!” Turgut elini öpüp alnına koydu.
      “El öpenlerin çok olsun oğlum!”
       Turgut, dolapların geleceği yere baktı. Her şeyi kafasında planladı.
      “Dolaplarınız kamyonette. Onları çıkarmaya başlayalım. Hadi çocuklar!” O önde çırakları arkada, kapıyı aralık bırakıp evden çıktılar.
      
      Çırakların çekmeceleri de getirmesiyle Turgut montaja başladı.
      Elinin işe yatkın olduğu gibi sohbeti de iyiydi. O anlatıyor, diğerleri dinliyordu. Sıdıka, babasının bu kadar güldüğünü hatırlamıyordu.
      Turgut’ un sustuğu yerlerde Sıdıka araya girmeye başladı. Turgut konuşuyor, Sıdıka konuşuyor… Turgut konuşuyor, Sıdıka konuşuyor… Sanki mutfakta ikisinden başka kimse yoktu.
      Akşam olmuştu.
      Yemeğe kalması için ısrar ettiler. Turgut gitmesi gerektiğini söylese de amcanın ‘Allah adı verdim!’ lafından sonra direnemedi.
      Koyu sohbet sofrada da devam etti.
      Annesi, Sıdıka’ nın Turgut’ a olan bakışlarını yakalamıştı. Bir, iki kere de gülüşünü.
 
      Yemeğin ardından Turgut’ un gitme vakti geldi.
      “Her şey için teşekkürler! Ellerinize sağlık!”
Sıdıka:
      “Afiyet olsun!”
      Annesi kızı için ‘bir kısmet’ bulmuş olabileceğini düşündü. Ancak erken karar vermek istemiyordu. Bir kere daha görmesi gerekiyordu.
      “Nazire!”
      “Efendim anne?”
      “Vestiyeriniz eskimiş sanki?”
      “Elimiz biraz sıkışık! Rahatlayınca yenisini yaptıracağız.” Annesi bir yol bulduğuna sevinmişti.
      “Usta, yeni vestiyeri kaça yaparsınız?”
Turgut:
      “Sizin için bir şeyler yaparız teyzem!”
      “Hazır gelmişken vestiyerin de ölçüsünü al. Ona göre bir şeyler yapıver!”
Nazire:
      “Ama anne...”
      “Tamam kızım! Babanızın size ev hediyesi olsun.“
      “Tabi, tabi! Parası mühim değil.” Turgut, metresini çıkardı. Enini boyunu ölçüp defterine not etti. “
      Tamamdır! Yarın malzemelerini alır, öbür güne teslim ederim.”
      “Sağ olasın oğlum. Hadi selametle!”
      “İyi akşamlar!”
      “İyi akşamlar!”
      Misafirlerini yolcu ettikten sonra kapıyı kapattılar.
 
      Turgut iki gün sonra tekrar geldi.
      Kamyonetle getirdiği malzemeleri eve çıkardılar. Montaja başladı.
      Sıdıka ve babası Turgut’ u yine sohbete tutmuş akşamı etmişlerdi. Sıdıka’ nın annesi Turgut’ a alıcı gözüyle bakmış ‘hâyırlı kısmet’ kararında haklı olduğunu anlamıştı.
      Akşam yemeğine kalması için ısrar etseler de bu sefer kalmamıştı.
 
      Sıdıka’ nın annesi, durumu kocasına anlattı.
      O da Turgut’ u sevmişti. Ama kızını iki gündür tanıdığı birine vermek istemiyordu. Damadıyla birlikte esnafı gezdi. Turgut’ u sorup soruşturdular.
      Son olarak da Halil Torun’ un atölyesine uğradılar. Çay içip Turgut’ un nasıl biri olduğunu ustasından dinlediler. Sıdıka’ nın babası endişelerini gidermişti.
      Turgut’ un annesi ölmüştü. Babası ise yolculuk yapamayacak kadar yaşlıydı. Turgut’ un ustası ve Halil Torun erkek tarafı olmuştu.
      Bu Cuma akşamı hâyırlı bir iş için Sıdıka’ nın evine misafir olacaklardı.
 

-SON- 


( Sıdıka Ve Turgut - 2 başlıklı yazı yasinnmnylmz tarafından 3.08.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.