"Yandım anağğmm!"
  

      İki sene önce!
      Hocaların binası!
   
      Murat Hoca, kapısına bir kâğıt yapıştırıp içeri girdi.
      Kâğıtta: 'Not istemek için kapımı çalmayın. Aksi takdirde pis karşılık verilecektir. Kişi ya da dişi fark yapmaz. Eşitliğe inananlardanım!' yazıyordu.
   
      Ömer, binaya girdi.
      Merdivenlerde Himmet Hoca ile karşılaştı.
      "Hocam günaydın!"
      "Günaydın!"
      "Hocam, iki hafta üst üste yok yazmışsınız!"
      "İmza kâğıdı sınıfta dolaşıyor Ömer! Alacaksın, atacaksın imzayı. O kadar. Boş kalan yerleri çiziyorum biliyorsun!"
      "Yapmayın hocam! İki uygulamaya da girdim. Asistanınız bendim hatta!"
      "Geçmiş gün, hatırlamıyorum vallahi! Hem, söz uçar yazı kalır, değil mi?"
 
      Yüzünde ince bir gülümseme belirdi.
      Ah! Ömer' in elinde bir şey olacaktı ki; o ağzı açmadan kapatacaktı.
      Kısmet!
 
      Himmet Hoca, merdivenlerden inip binadan çıktı. Ömer sinirden kaskatı kesildi. Avuçları, sıkmaktan morarıyordu.
      "Ahhh! Sen sınıfa gelme hoca... Sen tuvalete girme hoca! Hoca, sen kantine de gelme hoca... Allah' ımm! Şu adamın tekerine çomak sokmak için bana bir fırsat ver Ya Rabbim!"
O hışımla eli, Murat Hoca’ nın kapısına çarptı. Hoca kapıya çıktı.
Ömer:
      "Yanlışlıkla oldu!"
 
      Murat Hoca, Ömer' i devirdi. Sakız gibi çiğneyip gelişine gelişine vurdu.
      Yalnız, Ömer de ayağa çok iyi oturuyordu, imânsız! Hoca, hıncını aldıktan sonra odasına girdi. Ömer ise yattığı yerde vücudunun uyuşukluğunun geçmesini bekledi. Himmet Hoca’ nın sesi duyuldu.
      "Gülten Hanım!" 
      "Buyurun hocam?"
      "Çiçekleri sulamayı unuttum. Sana zahmet ilgileniver."
      "Tabi hocam!"   
      Ömer yerinden doğruldu.
      "Demek çiçeklerinin suya ihtiyacı var ha!" Gerginlikten çirkin bir kahkaha attı:
      "İhuuhhaaaa!"
      Çirkin bir kahkaha, bu şekilde yazıya dökülebiliyordu!
 
      Ömer, ellerini ve ayak bileklerini çevirdi. Kırığının olmadığına sevindi. Sessizce çay ocağına girdi. Dolaptan aldığı iki şişe suyu tepesine dikti. Askıda duran anahtarlığı alıp çıktı.
      Himmet' in odasına geldi. Doğru anahtarı buldu. Kilide sokup usulca çevirdi. İçeri girip, kapıyı arkasından kilitledi. Yan yana dizilmiş saksılara yaklaştı.
      "Demek beni yok yazarsın ha!"
      Fermuarını açıp sağ baştan saymaya başladı. "Biricik Ömer' inden sevgilerle! Meyve verir de yersin inşallah!"
      Saksıların 'can suyu' ndan sonra ikinci tura geçti! Ellerini kaldırarak işerken 'Hazır gelmişken gübrelesem mi acaba?' diye düşündü.
 
      Dışarıdan gelen sesler daha net duyulmaya başladı.
Gülten:
      "Hâyırdır hocam?"
      "Sınıfın anahtarını unutmuşum. Öğrenciler kafa bırakmıyor ki!" Himmet Hoca, anahtarı çevirip kapıyı açtı.
      Ömer kıpırdayamadı.    
      Kafasını çevirip hocasını gözleriyle takip ediyordu. Himmet, saksıların olduğu tarafa bakmadan anahtarını alıp çıktı. Ömründen beş yıl giden Ömer:
      "Oh be! Köşeden döndüm vallahi!"
 
      Gülten, cam kenarında görücüye çıkan fosillerin tozunu alıyordu.
      "Yandım anağğmm!"
 
      Ses, merdiven boşluğunda bir yukarı bir aşağı gitti geldi.
      Ömer 'kuşu' sallandırıp yuvasına koyarken dikkatsizce davranmıştı. Bütün 'mal varlığı' nı fermuarın dişlileri arasında kaybetmişti!
 
 
-SON-
 
Gebeş: Kısa boylu, şişman. 


( Gebeş Ömer başlıklı yazı yasinnmnylmz tarafından 2.08.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.