Başlıksız Ve Resimsiz Bir Yazı.
Efendim siz tabii ki tanımıyorsunuz Nurhayat Ablamı. Yani altı sene önceki
komşumu.( Şimdi değil tabii ki. ) Ama birazdan tanıyacaksınız.
**************************
Yine sabahın körü ve yine Nurhayat Ablam karşımda.
-Huuuu huuuuu...Öldün mü beee ses versene iki saattir sana sesleniyorum.
Yok. Kurtuluş yok. Evde olduğumu biliyor. Ne kadar kafamı yorganın içine soksam
da mutlaka sesini duyurur bir şekilde.
Neyse...Kalktım zar zor. Açtım kapıyı. Bizimki oldukça heyecanlı.
-Sami Haberi duydun mu?
-Ne haberi abla?
O kadar heyecanlıydı ki ona abla dediğim halde ’’Ablalar götürsün seni ’’ Bile
demedi.
-Ayol duymadım mı büyük aşkım geliyormuş.
Ulan zaten sabahın köründe uyku sersemiyim. Bu titrek bunağın söylediği
cümleyle iyice şoka girdim. Büyük aşkıymış. Fe Sübhanallah.
-Ablacığım Abdürrezzak eniştem evde değil mi? Velev ki evde olmasa bile bu ne
heyecan?
-Yahu ne Abdürrezzak’ı. Büyük aşkım diyorum sana.
-Yuh yani. Bu yaşında senin bir de gizli aşkın mı var? Boynuzluyor musun
Abdürrezzak enişteyi?
-Yok boynuzlama sayılmaz. Bu başka bir şey. Teyze oğluna aşığım ben?
-Abla sen iyi misin sabah sabah? İnsan hem de bu yaşta teyzesinin oğluna aşık
olur mu?
-Yahu teyzemin oğlu değil. Hay Allah’ım ya. Duymadın mı gerçekten de büyük şair
Teyzeoğlu şehrimize geliyormuş. Ben o adamın aşığıyım.
-Allah canını almasın e mi? Kahraman Tazeoğlu’nu diyorsun sen.
-Hah o işte...Ben ne dedim?
-Sen teyzeoğlu dedin.
-Neyse. Bu gün bana eşlik eder misin onun imza günü varmış da.
Kahraman Tazeoğlu’nu ben de severim. Nurhayat Ablamla bile olsa gidilir o
adamın imza gününe.
-Tamam abla gideriz de imza günü saat 1 de. Daha çok var. Az yatayım ben.
-Ya ne yatması hadi hadi..Giyin kuşan düş önüme.
-Abla bi kahvaltı yapsaydım bari.
-Ben onu düşündüm. Sana kete yaptım. Seversin sen.
Nurhayat Ablam bir müddet Erzurum’da yaşadığı için öğrenmiş keteyi. Laf
aramızda nefis yapıyor. Ben de kete için ruhumu bile veririrm. Zayıf
noktalarımı çok iyi bilir.
-Abla çay???
Bir termos dolusu çayı da uzattı burnuma.
-Haydi bakalım otobosta yersin yürü..
Efendim yolculuk faslını hiç anlatmayayım. Belediye otobüsü halkı -şoförü de
dahil- keteye doydu o sabah.
Neyse..Sonunda imza gününün yapılacağı salona geldik ama salonda in cin top
oynuyor tabii ki.Aşağı yukarı üç saat boşu boşuna bekledik. Üçüncü saatin
sonuna doğru ben bir sigara içmek için salonun dışına çıktım. İşte o anda
kalabalık bir basın ordusu eşliğinde lacivert takım elbiseli, kel kafalı bir
vatandaş bir makam aracından inerek salona yöneldi. Arabaya dikkat ettim. Evet
bu bir Milletvekili makam arabasıydı.
Milletvekili içeri girdi ben de dışarıda sigara içmeye devam ettim. Beş dakika
bile olmadı salona döndüm ki ne göreyim. Nurhayat Ablam Milletvekiline sarılmış
ve koyu bir muhabbetteler. ( Milletvekilinin adını uyduracağım mecburen ,
Partisini de... Neme lazım ileride papaz olmayalım bir milletvekili ile )
-Kahramanım benim. Seni o kadar seviyorum ki.
-Teşekkür ederim hanımefendi. Biz de bu sevginize layık olmaya çalışıyoruz
elimizden geldiğince.
-Sen geleceksin diye gözüme uyku girmedi vallahi. Sabah sekizden beri burada
seni bekliyorum.
-Yaaa öyle mi? Bilseydim beni bu kadar seven böyle zarif bir hanımefendinin
olduğunu çok daha erken gelirdim.
Eyvah eyvah. Bizimki Milleyvekilini Kahraman Tazeoğlu zannetti. Milletvekili de
onu fanatik bir seçmen sanıyor. Yanlarına yaklaşıp yapılan hatayı izah edeceğim
ama hem korumalar hem de salonun güvenlik görevlileri pittbull gibi bakıyorlar
insana.Sıkıysa daha fazla yanaş. Ancak seslerini duyuyorum. O kadar el
ediyorum, göz ediyorum o değil diye ama aştikosuna (!) o kadar dalmış ki beni
gördüğü yok. Adamı resmen kucağına oturttu adeta. Olacak şey değil. Bir de
muhabbeti koyulaştırdılar ki sormayın. Salon görevlileri onlara servis bile
yaptı. Yani bir taraftan da yiyip içiyorlar. Daha doğrusu sayın milletvekili
muz, fıstık, fındık, çekirdek filan yiyor Nurhayat ablam ise az meşrubat
yudumluyor. Muhabbet koyu vesselam.
-Ne kadar yakışıklısınız. Gözlerimi kamaştırıyorsunuz.
Bağıracağım neredeyse ’’ Abla adamın kel kafasınıdan yansıyan ışınlar o senin
gözünü kamaştıran ’’ Diye ama bağırsam da duyacak halde değil.
-Siz de çok zarif bir hanımendisiniz.
-Aşkım benim yaaa. Biliyor musun Kahraman. Ben sana aşığım
-Teşekkür ederim güzel bayan. Biz de siz gibi güzel vatandaşlarımıza aşığız.
Adamın sadece kafası kel değil, gözleri de kör. Nurhayat Abla’ya ’’ Güzel Bayan
’’ dediğine göre . Ama öte taraftan politikacı bunlar ’’ Titrek muhallebi ’’
Diyecek hali yok elbette.
-Bana bu gün bir kitap imzalayacaksın değil mi?
-Elbette
-İyi o zaman. ’’ Kahraman’dan Nurhayat’a sonsuz bir aşk ile’’ Diye yazar mısın?
-İyi ama hanımefendi benim adım Rüknettin.
-Rükneddin Kahraman...Ne asil bir isim
-Hayır Hanımefendi sadece Rükneddin.
-Aaaa??? Ben asıl adınızı Kahraman sanıyordum. Demek ki mahlas kullanıyorsunuz
şiirlerinizde?
-Şiir mi? Ben şiir yazmam ki?
-Ne kadar da mütevazisiniz. Büyük şairler hep ’’ Ben şair değilim. ’’ Der.
-Hanımefendi ben ÖP partisi yani Özgürlük Partisi İstanbul Milletvekili
Rüknettin Öperoğlu.
-Allah Allah...Senin milletvekili olduğunu bilmiyordum. Aşkım benim yaaa. Onca
memleket meselesi yetmiyormuş gibi bir de şiir yazıyorsun ha? Ama Rahmetli
Ecevit de yazardı biliyorsun.
-Hanımefendi rahmetli Ecevit’n şiir yazdığını biliyorum ama ben şiir yazmam.
-Ne yani o seslendirdiğin şiirler hep başkasının mı? Ama olsun. Sen can
veriyorsun o şiirlere.
-Hanımefendi ben şiirlere can da vermiyorum. Bir yanlışınız var
Sonunda milletvekilinde jeton düştü.
-Aaaaaa anladıııımmmm. Siz beni şair Kahraman Tazeoğlu ile karıştırdınız. Bu
gün onun da imza günü vardı burada.
Artık dayanamadımm bağırdım.
-Hay ağzını öpeyim milletvekilim. Aynen öyle.Sizi Kahraman Tazeoğlu ile
karıştırdı. Boy aynı boy, en aynı en, eh kafa da kel olunca hatları karıştırdı.
Koca salon kahkahadan yıkılıyor. Meğer milletvekili oraya tanınmış bir yazarın
kitap kampanyasına destek için gelmiş. Bizim Nurhayat abla da adamı Kahraman
Tazeoğlu zannetmiş, sarılmış ’’Aşkım ’’ Diye.’’Ulan kulağın duymaz, gözün
görmez ne işin var senin buralarda, imza gününde. Kıçını kır otur evinde.’’ Diyeceğim
de kahkahadan diyemiyorum.
Diyeceksiniz ki yahu o kadar da komik değil. Ne diye bu kadar kahkaha attın ki?
Nurhayat ablamın gülerken altına işediğini görseydiniz sanırım siz de
gülerdiniz benim kadar.
Neyse...Sonunda Kahraman Tazeoğlu da geldi salona. Bu sefer de gelenin Kahraman
Tazeoğlu olduğuna ikna edinceye kadar akla karayı seçtim ama ikna olduktan
sonra heriften koparıncaya kadar bir kez daha akla karayı seçtim.
Velhasılı kelam Nurhayat Ablam o gün hayatının en güzel gününü yaşadı. Aynı
günde hem bir milletvekiline hem de çok ünlü bir şaire sarılmak kaç kişiye
nasip olur ki?
Peki bu yazı niçin resimsiz ve başlıksız?
Efendim, merak ediyordum hep, arkadaşlarım yazdığım yazıya mı yoksa koyduğum
resme mi yorum yazıyorlar diye. O bakımdan resim koymadım ama aslında bu
yazının bir resmi ve başlığı var elbette. Yazı sayfada şöyle bir 24 saat kadar
filan kalsın ondan sonra resmini de başlığını
da koyacağım.
**************
Evet, Hikayenin başlığı Aşk-ı My Moon idi
Fotoğrafını ise görüyorsunuz. Nurhayat Ablam ve sayın milletvekilimiz koyubir muhabbetteler )))))))))))
(
Başlıksız Ve Resimsiz Bir Yazı. başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
2.08.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.