Hasret rüzgarı sertçe sallar
Yalnız sabah mı?
Her an
Tek katlı müstakil yüreğimin
gıcırdayan cümle kapısını
Her seferinde sen geldin sanmak için
Hiç yağlamam
Beyaz kireç kışı andırır
Oturma odamın duvarlarını yeşile boyarım
Resmini oraya ekerim
Yüzlerce çiçek daha açar duvarda
Baharı da yanında getirir hayalin
Güneş görsünler diye
Arasına anıları sıkıştırıp
Tahta pencerenin iki kanadını da açarım
Çiçekler su ister
Ben fıskiyeyi gözüme bağlarım
Hem hayalini sularım hem ağlarım
İçlenir ikindi
Beş çayına davet ederim onu
Küçük mavi tüpte
Alüminyum çaydanlıkta kaynar ilham
Çay çiçeği gözlerini demlerim mısralara
İnce belli bardakta sunarım
içer ela renkli şiirleri
İçtikçe boynunu büker
Dönemez öğleye
Gümüş kaplı akşamın üstünden
atlayıp
Katran karası geceye geçer
Çivili toprak damda sırt üstü yatarım
Ay'a emanet ettiğim çuvalın bağını elimle çözerim
Resmin saçılır karanlık gökyüzüne
En parlak yıldızla çıkarsın yola
Beklerim kaymazsın
Sırtımdan kan sızarken şafak söker
Elini kolunu sallayarak geri alır
götürür seni güneş
Gülümseme vaktime yetişemezsin
Cümle kapımın gıcırtısını
duymazsın
Kaç yıl oldu sen gelmezsin
Bir zarfın arasına bir damla
Gözünün yağını koyup salmazsın
Hadi söyle zalim söyle
Sen bu et parçasını
Paslanmaz çelik mi sanırsın