Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 26.07.2020
Okunma Sayısı : 1737
Yorum Sayısı : 7
MİSAK-I MİLLİYİ ANLAMADAN LOZAN ANTLAŞMASINI ANLAMAK VE DEĞERLENDİRMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR.

97. Yıldönümünü kutladığımız ( veya kutlamadığımız ) Lozan Antlaşması ile ilgili tartışma günümüzde hâlâ sürmektedir.

Ülkemizde bir kesim Lozan Antlaşmasıyla Osmanlı Devletinin 1914 başlarındaki sınırlarını büyük ölçüde kaybettiği için bunun bir hezimet olduğunu söylerken bir kesim de yedi düvele karşı yapılan ve kazanılan bir savaştan sonra elde edilen büyük bir zafer olduğunu söylemektedir. Ancak Lozan Antlaşmasını tam ve net bir şekilde değerlendirmek için Misak-ı Milliye bakmak, Misak-ı Milli kararları denilen kararları irdelemek gerekmektedir ki maalesef bu neredeyse hiç yapılmaz. Hatta Misak-ı Milli kararlarının Osmanlı Meclis-i Mebusanından yani parlamentosundan çıkmış kararlar olduğunu pek çok vatandaşımız bilmez bile.

Peki nedir Misak-ı Milli?

Misak-ı Milli kısaca Osmanlı Devletinin – yenik çıktığı I. Dünya Savaşından sonra – kendisi için çizdiği yeni vatanın sınırlarıdır ama maddeleri okuduğunuzda da göreceğiniz gibi sadece sınırlarımızı belirleyen bir metin de değildir.

Ayrıca Misak-ı Milli büyük ölçüde Mustafa Kemal tarafından hazırlanan bir metin olmakla birlikte Osmanlı Parlamentosunun da oy birliği ile (evet oy çokluğu değil oy birliği ile) kabul ettiği bir metindir. [ Mustafa Kemal sekiz madde belirlemiştir ama son Osmanlı Meclis-i Mebusanında bu maddeler altıya indirilmiştir parlamento tarafından.]

İşte bu metne baktığımızda Osmanlı Devletinin I. Dünya Savaşına girmeden önceki kara sınırlarımızdan büyük ölçüde vazgeçtiğini ya da vazgeçmeye razı olduğunu görmekteyiz. Deniz sınırları ve adalar konusu Misak-ı Millide gündeme bile gelmediğine göre demek ki onlardan çoktan vazgeçmiştir.

17 ŞUBAT 1920 DE OSMANLI PARLAMENTOSUNDA OKUNUP KABUL EDİLEN MİSAK-I MİLLİNİN MADDELERİ-UYGULANIŞI VE DEĞERLENDİRME.

[ Misak-ı Milli kararları 28 Ocak 1920 de alınmış ama bu kararların kabulü ve resmen duyurulması 17 Şubat 1920 de olmuştur. Bu bakımdan aslında Misak-ı Milli Kararlarının tarihi 28 Ocak 1920 değil 1 Şubat 1920 dir. Bu kararların alınmasından sonra 16 Mart 1920 de İstanbul resmen işgal edilmiş, parlamenterlerin pek çoğu tutuklanarak Malta Adasına gönderilmiştir İtilaf Devletlerince ( Özellikle İngiltere tarafından.)]

MADDE 1.

Osmanlı Devleti’nin, özellikle Arap çoğunluğunun yerleşmiş olduğu, 30 Ekim 1918 günkü Silâh Bırakışımı [Mondros Mütarekesi] yapıldığı sırada, düşman ordularının işgali altında kalan kesimlerinin [o sırada Hatay ve Musul bölgesi Türk egemenliği altında idi] geleceğinin, halklarının serbestçe açıklayacakları oy uyarınca belirlenmesi gerekir; sözkonusu Silâh Bırakışımı çizgisi içinde, din, soy ve amaç birliği bakımılarından birbirine bağlı olan, karşılıklı saygı ve özveri duygulan besleyen soy ve toplum ilişkileri ile çevrelerinin koşullarına saygılı Osmanlı İslâm çoğunluğunun yerleşmiş bulunduğu kesimlerin tümü, ister bir eylem, ister bir hükümle olsun, hiç bir nedenle, birbirinden ayrılamayacak bir bütündür.

Misak-ı Millinin en tartışılan maddesi budur. Çünkü bu maddede ‘’Mondros Ateşkes Antlaşmasının belirlediği sınırlar içinde ve dışında kalan topraklar’’ dan bahsedilmekte, bu toprakların ayrılmaz bir bütün olduğu söylenmekte ama öte taraftan da bu topraklarda bir Türkiye ile mi yaşamak yoksa ayrı bir devler olarak mı yaşamak konusunda halk oylamasına gidilebileceği ve çıkan sonuca rıza gösterileceği belirtilmektedir. İşte bu ifade kafa karışıklığına neden olmuştur. Çünkü  Mondros Ateşkes Antlaşması net bir sınır ifade etmemiştir. O halde Mondros Ateşkes Antlaşmasının çizdiği sınırın içi neresidir, dışı neresidir?

Mustafa Kemal 24 Nisan 1920 Tarihli TBMM oturumunda güney sınırlarımızı şöylece açıklar:

’’ Cenup hududu İskenderun’dan başlar. Haleple Katıma arasından Cerablus köprüsüne müntehi olur bir hat ve şark parçasında Musul Vilayeti ve Kerkük Havalisi ve bu iki mıntıkayı yekdiğerine kalbeden hat.

Efendiler! Bu hudud sırf askeri mülahazat ile çizilmiş bir hudud değildir.Hudud-u Millidir. Hudud-u Milli olmak üzere tespit edilmiştir.Fakat bu hudud dahilinde tasavvur edilmesin ki ânasır-ı İslamiyeden yalnız bir cins millet vardır.Bu hudud dahilinde Türk vardır, Çerkes vardır ve Anasır-ı saire-i İslamiye vardır.
( Diğer İslam unsurları )

Dikkat edilecek olursa Mustafa Kemal Türkiye’nin güney sınırlarını izah ederken Misak-ı Millide  yer alan ‘’ Hudutlarımız dışında’’ İfadesine hiç dokunmuyor bile. Hudutlarımız içinde gördüğü yerlerin nereler olduğunu ise yukarıda belirtiyor.

Peki Lozan Antlaşması ile Mustafa Kemal’in belirlemiş olduğu bu  güney sınırlarımız gerçekleşiyor mu?  Hayır.

Peki neden gerçekleşmiyor?

Bunu da İngiliz Başbakanı Llyod George’un şu sözlerinden anlıyoruz:

‘’ Biz ne Türkiye’yi Payitahtından, Asya-yı Suğradaki( Anadolu) zengin malikanelerinden ve ne de Trakya’dan mahrum etmek için harp etmiyoruz. Bu bölgeler bilhassa Türk Irkıyla meskundur. Boğazların benelmilel ( Uluslararası) ve tarafsız kalmak şartıyla  Osmanlı İmparatorluğunun muhafazasında ve İstanbul’un Payitaht olarak kalmasına karşı değiliz. Ancak Arabistan, Mezopotamya, Suriye ve Filistin eski sahipleri olan Türklere iade edilemez. Bu mümkün değildir.’’


Evet, bu cümlelerin altını çizmek gerekir zira gerçekleşen şey budur işte.

İngiltere, Mustafa Kemal’in çizdiği güney sınırlarımızın mümkün olmayacağını söylüyordu ve Lozan’da bu konu sonraya bırakılsa da sonuçta Llyod George’nin dediği olmuştu.

MADDE 2

Halkı, özgürlüğe kavuşunca, oylarıyla Anavatana katılmış olan üç il [Elviye-i Selâse yani Kars, Ardahan(Oltu, Şenkaya, Olur dahil) ve Batum( Artvin, Ardanuç, Şavşat, Borçka dahil) Livaları] için gerekirse yeniden halkın serbest oyuna başvurulmasını kabul ederiz.

Evet, Kars, Ardahan, Batum 3 Mart 1918 de Rusya ile imzaladığımız Brest- Litowsk Antlaşması ile plesibit yapılarak bize verilse de ( Türkiyeye katılma konusunda yapılan oylamada 1613 çekimser, 411 red oyuna karşılık 85.120 oyla bu şehirler Türkiye’ye katıldı.)  sonrasında Rusya’nın yeniden plesibit yapılmasını istemesi, bu topraklara Ermeni ve Gürcülerin saldırması, onların topraklardan çıkartılması ve nihayetinde 16 Mart 1921 de yapılan Moskova Antlaşmasıyla Kars ve Ardahan bizde kalırken Batum Rusya’ya bırakılmıştır.

Batum’u saymazsak Misak-ı Milli kararları içinde gerçekleşen birinci karar budur.

MADDE-3 

Türkiye ile yapılacak barışa değin ertelenen Batı Trakya’nın hukusal durumunun belirlenmesi de, halkının özgürce açıklayacağı oya göre olmalıdır.

Batı Trakya neresi peki?

Batı Trakya: Dedeağaç, Gümilcine,İskeçe, Kumçiftliği,Dimetoka,Sofulu, Ferecik,Şapçı, Simavna adlı yerleşim birimlerinden oluşan bölgedir.

Osmanlı Devleti, Balkan Savaşlarında hem Doğu Trakyayı hem Batı Trakyayı kaybetti. Ancak II. Balkan Savaşı esnasında Edirne’yi geri aldı ama Batı Trakya topraklarını Bulgaristan’a bıraktı.  I. Dünya Savaşı yıllarında bu Bölgeyi Fransızlar işgal etti ve sonrasında Yunanistana bıraktılar. Lozan Antlaşması ile bu topraklar Yunanistan’a bırakıldı.

Peki Misak-ı Millide bahsedilen halk oylaması?  Lozan’da adından bile bahsedilmedi.

MADDE 4. 

İslâm Halifeliğinin ve Yüce Saltanatın merkezi ve Osmanlı Hükümetinin başkenti olan İstanbul kenti ile Marmara Denizinin güvenliği her türlü tehlikeden uzak tutulmalıdır. Bu ilke saklı kalmak koşulu ile, Akdeniz ve Karadeniz Boğazlarının dünya ticaret ve ulaşımına açılması konusunda, bizimle birlikte, öteki tüm Devletlerin oybirliği ile verecekleri karar geçerlidir.

Evet, Osmanlı Devleti parlamentosu böyle bir kararı bizzat kendisi almıştı. Ancak yukarıda da bahsettiğim gibi İngiltere’nin istediği de buydu zaten.  Ne demişti Llyod George? ‘’ . Boğazların benelmilel ( Uluslararası) ve tarafsız kalmak şartıyla  Osmanlı İmparatorluğunun muhafazasında ve İstanbul’un Payitaht olarak kalmasına karşı değiliz.’’

Lozan Antlaşmasında ne oldu?  Llyod George’un dediğinden farklı bir şey olmadı.

MADDE 5. 

Müttefik Devletler ile düşmanların ve onların kimi ortakları arasında yapılan andlaşmalardaki ilkeler çerçevesinde, azınlıkların hakları, komşu ülkelerdeki Müslüman hakların da özdeş haklardan yararlanması umudu ile, bizce de benimsenip güvence altına alınacaktır.

Evet, Osmanlı Parlamentosunun aldığı kararlardan biri de sınırlarımız dışındaki Müslüman kardeşlerimizin de aynı haklardan faydalanacaklarını umarak (!) ülkemizde onlara geniş haklar verileceği ile ilgiliydi.

Bu beşinci madde genişletilerek Lozan Antlaşmasına 40-41-42-43-44-45. Madde olarak girdi.

MADDE 6. 

Ulusal ve ekonomik gelişmemize olanak bulunması ve daha çağdaş biçimde, düzenli bir yönetimle işlerin yürütülmesini başarmak için, her devlet gibi, bizim de gelişmemiz koşullarının sağlanmasında, bütünüyle bağımsızlığa ve özgürlüğe kavuşmamız ana ilkesi varlık ve geleceğimizin temelidir, bu nedenle siyasal, yargısal, parasal vb. alanlarda gelişmemizi önleyici sınırlamalara [Kapitülasyonlar] karşıyız. Saptanacak borçlarımızın ödenmesi koşulları da bu ilkelere aykırı olmayacaktır.

Lozan Antlaşmasına gönderilen heyete iki konuda kesinlikle taviz vermemeleri gerektiği söylenmişti Mustafa Kemal tarafından. 1- Ülkemiz sınırları içinde bir Ermeni Devleti kurulmaması konusu 2- Kapitülasyonların kaldırılması.

Osmanlı parlamentosunda alınan Misak-ı Milli kararlarından Lozan Antlaşmasında pürüzsüz bir şekilde gerçekleştirilen bir karar varsa o da işte budur. Yani Kapitülasyonlar...Ermeni devleti konusu zaten öteden beri Ermeni salakların önüne atılan bir kemik olduğu için Lozan’da ciddi bir şekilde konuşulmamıştır bile. Yani hiç bir düşmanımız olan devletin, Ermenileri umursadığı yoktur.

Peki deniz sınırlarımız ve adalarımız?

Dikkat edecek olursanız ne Misak-ı Millide ne de bir başka belgede deniz sınırlarımız ve adalar ile ilgili tek kelime yoktur. Osmanlı devleti adeta vazgeçmiştir onlardan. Deniz sınırları ve adalar ancak Lozan’da söz konusu edilmiştir.

Velhasılıkelam Lozan Antlaşması ile – bazı eksikliklerine rağmen- çok büyük ölçüde Misak-ı Milli’de çizilen sınırların tapusu alınmış, belirlediğimiz sınırlar tam olarak gerçekleşmese de bize bırakılan sınırlar içinde Misak-ı Millinin 6. Maddesinde belirtilen tam bağımsızlık sağlanmıştır.

Eğer Lozan Antlaşmasını bir zafer olarak görüyorsanız bilin ki bu zaferde Mustafa Kemal’in ne kadar payı varsa  17 Şubat 1920 de Osmanlı  Parlamentosunda Misak-ı Milli kararlarını imzalayan 121 parlamento mensubunun, bir diğer deyişle Osmanlı Devletinin de o kadar payı vardır.

Eğer Lozan Antlaşması bir hezimetse bu hezimette de yine tek sorumlu Mustafa Kemal değil , Osmanlı parlamentosunda Misak-ı Milli belgesi ile Türk Milletine yeni bir vatanın sınırlarını çizen 121 parlamento mensubunun tamamı yani bir başka deyişle Osmanlı Devletidir.

SONUÇ: ( Tamamen tartışılabilir zira kendi şahsi görüşümdür.)

Lozan Antlaşması yedi düvele karşı savaşarak elde ettiğimiz bir galibiyetin getirdiği muhteşem bir zafer midir? Hayır.

Lozan Antlaşması bir hezimet midir?  Hayır.

Misak-ı Milli kararlarına baktığımızda 24 Temmuz 1923 de Lozan’da masaya oturanlar TBMM nin temsilcileri değil de mesela Osmanlı Devleti devam etseydi de Osmanlı Devletinin temsilcileri olsaydı yapılan Antlaşma üç aşağı beş yukarı aynı antlaşma olacaktı. Yani kimimizin zafer, kimimizin hezimet dediği Lozan Antlaşması...

17  Şubat 1920 de Osmanlı Parlamentosunda yeni Türk Devletinin sınırları -çıta biraz yüksek tutularak- belirlenmiştir. Ancak gelişen şartlar ve durumlar -Misak-ı Milli ile belirlenen yeni Türkiye’nin sınırları büyük ölçüde çizilmiş olsa da- daha farklı bir sonuca razı olmamız gerektiğini ortaya koymuştur. Yani 24 Temmuz 1923 Tarihli Lozan Antlaşması umduğumuz ile değil bulduğumuzla yetinmemiz gerektiğinin tescilidir.

FOTOĞRAFLAR: Misak-ı Millinin Orijinal metni. 
( Misak-ı Milliyi Anlamadan Lozan Antlaşmasını Anlamak Ve Değerlendirmek Mümkün De başlıklı yazı Sami Biber tarafından 26.07.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.