BABACIĞIM BANA BİR SAATİNİ
VERİR MİSİN?

Eskiden büyüklerimiz “Ekmek aslanın ağzında uğraşıp
alman lazım” derlerdi. Ama şimdilerde sizin de
çok yakından bildiğiniz gibi artık ekmek aslanın ağzından,
bütün sindirim organlarından geçerek midesine
kadar ulaştı. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik
durum, rekabet şartları, vergi mevzuatları gibi birçok
sebepten dolayı hepimiz artık evimize helal rızık götürebilmek
ve ailemizin hayat şartlarını iyi bir seviyeye
ulaştırabilmek için daha fazla çalışmak zorundayız.

Yeter ki çocuklarımız en iyi okullarda okusunlar,
eğitimleri yarım kalmasın. İstedikleri oyuncakları, bilgisayarları,
bisikletleri alabilelim. İstediklerini yiyebilsin,
istediklerini giyebilsin arkadaşlarından geri kalmasınlar.

Doktorların en iyilerine götürelim, tedbirlerimizi
alalım.

Çalışma hayatının o bütün zorlukları ve sıkıntılarını
eve geldiğimizde kapının önünde bırakabilmeli ve zili
çaldığımızda artık evimize ve sevdiklerimizin yanına
geldiğimizi hatırlamalıyız.
Burada evin hanımlarına da biraz daha fazla anlayış
göstermek düşüyor. Eşlerinin, kendilerinin daha iyi
şartlarda yaşaması için çaba sarf ettiğini; muhasebeci ise
memurlar ile, tezgahtar ise müşteriler ile, işveren ise işçileri
ile, işçi ise işverenleri ile, şoför ise trafikle, memur
ise amiri ile, amir ise memuru ile (v.s.) mücadele verdiğini
ve çalışma hayatının da ne kadar zor olduğunu
eşinin de gün boyu yorulmuş olabileceğini ve biraz dinlenmeye
ihtiyacı olduğunu anlamaları ve bunu eşlerine
hissettirmeleri gerekiyor.

Çalışan birisi olarak şunu belirtmek istiyorum ve
tahmin ediyorum bütün çalışan arkadaşlarda bana katılacaklardır.
Gün boyu karşılaşılan bütün sorunlar
akşam eve geldiğinizde sizi karşılayan, neşe dolu çocuğunuzun
gülücüklerinde kaybolur. Arkasından içilen
keyifli bir çay ile bütün yorgunluklar sona erebilir.
Ertesi gün başlayacak yeni bir maratona daha dinamik
hazırlanmış olunur.

Ailesi için çokça çalışan bir babanın oğlu ile arasında
geçen bir diyaloğu duyduğumda bu beni çok etkilemişti.
Sizler ile paylaşmak istedim.

Ahmet bey yönetici olduğu şirkette oldukça yoğun
bir şekilde çalışmaktaymış. Sabahları erkenden evden
koşuşturarak çıkıp gecenin geç vakitlerinde, oğlu
Ömer’in uyuduğu vakitlerde eve dönüyormuş. Birçok
zaman da seyahatlerinden dolayı eve günlerce gelmediği
oluyormuş. Oğlu ile bazen ayaküzeri küçük konuşmalar
yapabiliyor, halini hatırını sormaya çalışıyormuş.

Bu ilgisizliğini kendince affettirebilmek için de ara sıra
gittiği yerlerden ona güzel hediyeler, oyuncaklar getiriyormuş.
Ama yine de Ömer’in içindeki o baba hasretini
ve özlemini bastıramıyormuş. Bir gün Ömer uyumadan
geç saatlere kadar babasını beklemiş. Babası yorgun,
argın eve gelince hemen kucağına atlayıp onunla oynamak
istemiş ama babası çok yorgun olduğunu ve sabah
erkenden bir toplantıya katılması gerektiğini söylemiş.

Ömer, O bütün masumiyet dolu sesiyle “babacığım”
demiş “sen ne kadar maaş alıyorsun?“ Babası da o anda
başından ayrılması için bir rakam söylemiş ve hemen
uykuya dalmış. Sabah yine evden telaşlı bir şekilde çıkarken
Ömer, babasının karşısına dikilmiş. Ve elindeki
kumbarasını uzatarak, “babacığım” demiş biriktirdiğim
bütün paraların hepsini versem acaba bana birkaç
saatini verebilir misin?”

Bu çocuklar bizim, ihmal etmeyelim,
Dünyalık peşinde koşarken, yitip gitmeyelim.

Sadettin TURHAN
"Gençliğin Enerji Kodları" kitabımızdan alıntıdır.
( Babacığım Bana Bir Saatini Verir Misin? başlıklı yazı sturhan tarafından 13.07.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.