Bu gece babamın elli ikisiydi..
Ne kadar makyajlamaya kalktıysak hüznümüzü,o kadar çirkin göründük...
Mimiklerimiz, boya kutusundan çıkmış gibiydi!
Mutluluklarımız yerlerde sürünüyor, acımız şaha kalkıyordu. 
Gülüşlerimiz ağlıyor, gözyaşlarımız gülüyordu. 
Bükülen boynumuz,dik duruşlarımızı esir almış, gururumuz ölmüştü. 
Egomuzu pohpohlayan en az elli iki günümüz kayıp,kendimize olan güvenimiz kurşuna dizilmişti...
Kalbimiz kundaklanmış, bütün acılar içinde yanmıştı. 
Ölümün anlamı vardı da Türk Dil Kurumunda,acısının ilacı yoktu tıpta. 
Öyle ya..! Hangi merhem,neresine sürülürdü ki bu acının?
Hangi doktor ilaç dedikleri zamanı yazardı reçetesine?
Hangi zaman unuttururdu ki bu acıyı?
Hangi dost teselli edebilirdi,hangi söz kifayetini korurdu?
Kifayetsiz kelimelerle cümle nasıl kurulurdu ki..? 
Hangi cümle böyle bir acıyı teselli ederdi?
Hangi kelime böyle bir acıyı teselli etmek için cümleye yeterdi?
Hangi anlam böyle bir acıyı ifade etmek için kendisinden geçerdi?
Bu gece babamın aramızdan ayrılışının tam elli ikinci gecesi;hangi gece, o geceyi bize unutturabilirdi?
Hangi ölüm, canımızı babamı kaybettiğimiz o gecenin, saatinin 10.30'unda yaktığı gibi yakabilirdi?

Havva KAYA
10.07.2019
BAĞCILAR
( Bu Gece Babamın Aramızdan Ayrılışının Elli İkinci Gecesi başlıklı yazı Havva KAYA tarafından 10.07.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.