Ebe yok muydu be anne
Sırtıma felek nasıl vurduysa
temmuz sıcağında
Ağlamaya başlasın da üşüsün diye
Kim patlattı kırmızı balonumu
Kim çaldı misketlerimi
Kim ısladı gözlerimi
Hüzün zanaatı babamdan miras mı
kaldı bana
Gülmek bize hiç geldi mi anne
Gaz lambasını yak da gece gelirse
göreyim
Daha çırakken
Ağzıma doldurdum kara kaderin
kömürünü
Burnumdan soluyup körükledim ocağı
Kıvılcımlar çıktı tebessümden
Kalfa olunca
Örsün üzerinde dövdüm mutluluğu
Suyunu gözyaşımla verdim
Çelikten gülen maske yaptım
Özel günler için yüzüne
Gülmek sana çok yakıştı be anne
İnat edip bize gelmeyen huzura
Keçi boynuzundan kızak saptım
Gelirken çığ altında kaldı
Ağlamalarımız üşüdü be anne
Isınmak için
Bir Gül’ün ela gözlerindeki ham
demiri
Sevdamın közüyle eritip
Kurşun döktüm yüreğime
Umudu perçinledim üzerine
Nazar alıp onu da götürdü
Hem ağladım hem üşüdüm be anne
Demirden kuş kanadı yaptım ardından
uçmak için
Alman kazması yaptım deşip bulmak
için
Tırmık yaptım dikenleri yoldan
atmak için
Her şeyi yaptım
Mutluluk kapısına anahtar yaptım
Gülüşümü bulamadım,
Usta mı oldum ben anne
Babadan kalma hüznün ustası
Üşüyorum be anne hadi sarıl bana