‘’…artık bundan böyle acıları mutluluk olarak nitelendirmeye karar verdim. Yaşamımın en mutlu anlarında da aynı güçle acıyı duymadım mı. Ve acıların ötesinde bir beklenti vardı. Kendi dünyamın beklentisi.’’ (T. Özlü)

 

Bir düşü öyküleştirmek istiyorum tıpkı ölümün üstünü örten titrek elleri gibi kaderin ve teyakkuzun özleminde perdelenen gözler taşkınlara sebebiyet veriyor.

 

Ve işte taşkınlara sebebiyet veren o muafiyet; ırkı olmayan duyguların her yer değiştirdiğinde hava yastığını devreye soktuğum elbet içime dolan havayı saklı tutup kalemin fermuarını da sonuna kadar açtığım ve açık verme ihtimalimi göz önünde bulundurup kapattığım devrelerimle devri âlem yapmanın lüksü.

 

Bir rutinse.

 

Olağan dışı bir çaba belki de.

 

Yalnızlığı her ihbar ettiğimde teyakkuza geçip çoğalma ihtiyacım ile sarıldığım satırlara döktüğüm alın teri ve gözyaşı ile daha da artan nem elbet geri dönüşümü olması muhtemel çabanın izi ile sisli şehri saydam bir tabakaya yerleştirdiğim.

 

‘’Benim için sana yüreğimi sunmanın tek ve en iyi bildiğim yolu yazmak. Bunu sen de dâhil bütün riskleri göze alarak yapıyorum. Çünkü seni seviyorum ve dostluğumuz sonsuzluk vaadi taşıyor.’’ (İ. Aral)

 

Mevsimin seğiren gözlerinde tezahürat saklı artık hani minvalse ya de varacağımız mıntıka, cereyan eden yası dindirip üstüne üstük sıvazlıyoruz sırtını ve ırkı olmayan cinnet kuşları s/alınıyor aşkın nidalarını üstüne geçiren akasya ağacına aldırış etmeden ıslıklıyorlar tüm ormanı oysaki şehrin dokusunda devasa binalar ve plazalar saklı.

 

Nasıl bir maharetse artık.

 

Kuşkonmaz cumhuriyetinde tek tanık resmigeçit yapan kuşlar ve gagalarında taşıdıkları şaşkınlık bu da yetmezmiş gibi teyakkuza geçen şehrin mimarisi kuşlara asla geçiş hakkı tanımıyor ve doğal ortamını yitiren kuşlar özellikle martılar ara sokakları mesken tutuyor ve kuvözünde kuş yumurtalarının yarının canlısı o cenin benzeri yapışkanlık kendi içerisinde büyüyor ve anne kuşun karnını gıdıklıyor ve ansızın hıçkıran bir kuşa rast gelmek çok olası.

 

Tüm olanlar gerçek ve oldurmaya müsait belki de yalanın kavisli yollarında terk edilmiş şehir artık yalnızlığını kuş sürüleri ile paylaşıyor ve hangi kuşsa yere konan sokakta cereyan eden o olağanüstülük ile şehre yeni kanunlar sunuyor bir nevi enformel bir devinim içten içe büyüyen kuş psikolojisine tanık olan şehir sakinleri elbet hanelerinde yanan ışıklardan belli kuşları ürkütmemek adına ufak sesle konuşan ve desibelini en alt seviye taşıyan haykırışlar ve iç çekişler.

 

Günün sarmalında bir pencereden g/özlenen elbet satırların dayattığı yaftalara tepkisiz kalamayan kalemin kuş ürkekliğindeki o kalp çarpıntısı ve saatler sonra sona erecek sokak kısıtlamasında en mutlu olan canlılar kanatlarını devre dışı bırakıp adım sayar mahiyetinde arşınladıkları kaldırımlarda çıplak ayaklı gölgelerin mirası ile yetinen ve göğün resmini çizen şaire de verip veriştiren.

 

Az evvel sokak sakinlerin fırlattığı tavuk derisiyle karnını doyurdu çoğu kuş ve çoğunluğu azınlık olan düşleri de bir avazda tükettiler ve geceye ilerlerken geldikleri gibi de yok oldular tıpkı yok olan mutluluk gibi şehrin nabzını tutan ve devriye gezen polis ve kimi zaman temizlik görevlileri dışında kimseden çıt çıkmazken çıtkırıldım kalemimde gagalıyor bu yeni türünü şehrin ve düş minvalinde kuşlar besliyor hakkaniyetle ve pencerenin önündeki su kabından nasiplenen kuş muadili tüm canlılar hani nerede ise konuşmaya başlayacaklar.

 

Tüm günü balkonda geçiren bir sokak sakini ve yağmur bulutlarına aldırmadan güneşlenmeyi seçen ki virüsün bulaşma ihtimalinin en az olduğu yer iken evlerimiz ve de en güvenilir mekân elbet ev içinde dahi tedbiri elden bırakmadan kimi zaman da izdihamdan ve kayıtsızlıktan ve eksik tedbirlerle üst üste verilen can kayıpları.

 

Bunca kaybın içinde garbı belki de hayatın ya da gardını aldığımız tüm olasılıkların dumura uğrattığı ve bozulan insan psikolojileri ve hali hazırda kalemi dezenfekte etmeden de düşmüyor yolum boş sayfaya ve her gün başa sardığım filme eklentiler yapıp yazmanın bir lüks mü bir m/eziyet mi olduğunu sorguluyorum ve uyruğu olmayan kelimeleri kırpıp yeni duygular ve heyecanlar örüyorum ve sicim gibi akan yaşlarım da bu gün hızını kesti hani.

 

Dünü ve bayramı da uyuttuk ve düştük yollara elbet 100 metrekarenin içerisinde gidip geldiğim hangi semte ya da şehre denk düşecekse artık bir de minvali yorgunluğun ve demlenmiş yalnızlık her halükarda hane halkı mevcudiyeti soldan sağa yoklama yaparken eksik çıkmasa da aklın eksik gedik nöronlarında bir b/ölünme var.

 

Alt çekmeceyi açıyorum ve bayatlamış bisküvi tadında tüm imgeleri direkt çöp kutusuna atıyorum gelin görün ki çöp kutusunu da boşaltmak elde olmadan işimi zorlaştırıyor belki de kıyamete kadar hayatın olağan seyri de bu olacak.

 

Limit aşımı sıkıntı ve hararet elbet tezahürü de değişen yeni normalin hala askıda olduğu ve çoğu insanın hala intibak etmekte zorlandığı.

 

Belki de en uyumlu canlılar sokak hayvanları ya da sahibi olan köpekler sokağa çıkma kısıtlamasının yaşandığı zamanlarda bile sahiplerince dolaşmaya çıkarılan ve camdan bakıp da yüz göz olduğum o şirin hayvanlar ki kimi zaman sahibinin direktifi ile koşan ve bir emir eri olmanın verdiği ayrıcalıkla koşarken de ansızın durup sahibini bekleyen ve komut verdiğim kalemim de bana uyum gösteren en vefalı varlık gerçi cansız addedilse de canlı olduğuna inandığım ya da inandırıldığım ve eve tutsak bu karantina günlerinde sözümle özümü bağdaştırıp hayatı yaşanır ve daha kolaylaştırmak adına tüm iç görüm ve önsezilerimle bir koşu yazdığım zamanın dilimlerinde haletiruhiyem artık neye denk düşüyorsa.

 

Somurtan mizacım bazen haddinden fazla neşeli ve sökülen dikişleri heybemin çünkü kaçkın sözcükler bazen öylesine uzaklara firar ediyor ki onları değil getirmek yanlarına gitmeye bile yeltenmiyorum bu yüzden yeni kuramlar ve hipotezle yaratmak adına aklımın sınırlarını zorluyorum.

 

Bir noktalama işareti ile de restleşiyorum bazen ve kulağından çekip parantezleri de ardı ardına sıralıyorum ve gece uykuya dalıp da göreceğim rüyaları bir bir hatırlamanın yollarını arıyorum çünkü benim için en güvenli ortam evin yanı sıra gördüğüm rüyalar ve başrolde kim varsa ısrarla hasbihal ediyorum uyurken ve temkini de elden bırakıp en doğal halimle salınıyorum.

 

Geceyi g/örüp günü de kurtardım mı yok benden mutlusu ve haber kanalı sessiz de olsa alt yazı ile uyarıyor beni ve biliyorum artık nerede ne zaman duracağımı gerçi gidip geldiğim o sabit rotada süregelen sessizliğimi de daha nereye kadar koruyacağım bir ihtimal dâhilinde iken…

 

 


( Sevgili Okur... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 29.05.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.