İklimin teninde saklı bir yangın elbet yargılama imkânın olmadığı hele ki günler öncesinde başlamış ve açık pencereden içeri giren bıçkın rüzgârda saklı iken bolca kıvılcım.

 

Yangının merkez üstü belki de depremin ta kendisi ve tüm felaketler üst üste geliyor zamansız bir terk edişin de bedelini ödüyor yorgun düşler derken göğün tentesi de deliniyor ve yağan bunca gök taşını Nisan tasında biriktiriyorum

 

Sözcükler gibi ağır gelen bir hava.

 

Sözcükler kadar da yumuşak iken kalbim.

 

Sözcükler kadar çoğul ve iklim gibi tekil ve gösterişli firavunlar tapınan insanoğluna karşılığında lanet yağdıran.

 

Düş pencerem açık kaldı ve gelen geçen sızdı düşlerime belki de yatıya kalan acılardı töhmet altında bırakan ve açık tımarhanede kefen bezini mintan diye üzerine geçiren münafık baykuş ve sülalesi ırkçı insanlar.

 

Lal olmuş bir devinim.

 

Aşkın da hümayunu ve sürüsüne bereket bunca gizem.

 

İçimde kıvrılan bir halı ve püskülüne takılıp düştüğüm ölümün güncesi elbet dünyayı esir alan bir kâbusun esintisinde acının da eseri iken kırağı çalan kalemin diyezi adeta dökülen heceler ve elbet diyetini ödediğim tüm vazgeçişler ve nice kabulleniş.

 

Lafını esirgemeyen bir evren ve çat kapı son.

 

Göğü tırtıklayan renkler ve neye denk düştüğüm değil nerede hata yaptığım.

 

Kuytular yasını tutuyor mahremin.

 

Matem örtülü havada asılı kalan bir mikropla da yüz göz olmanın verdiği tasa ile ilikliyoruz yüreğin düğmelerini yetmedi yüzümüzde sayısız maske ve en üstünde yaşamdan kopmamak adına edindiğimiz o cerrahi maske.

 

Ve de siperlik, sancılı ömrün düş birikintilerini görmemizi engelleyen ve artık hayal kurmaktan imtina ettiğimiz.

 

Dar koridorlar ve sunumu ölümün belki de kireç kadar beyaz yüzünde posta güvercinin hayatın tırtıklanmış mektuplarında saklı itiraflar ve gölbaşında piknik yapıyor kuğu ailesi elbette kuğu gibi süzülen şiirler az sonra firar edecek ve şairin mezarını kazacak kalan ölümcül imgeler ve soytarı bir rüzgârın da esintisinde taşınacak acılar ve kürek kürek toprak atacağız dünyanın son ganimetine.

 

Kundaklanan umut.

 

Kurgulanan hayaller.

 

Kurcalanan hayatlar elbette.

 

Sancılı teyakkuzda baş veren hangi filizse beli kırık hangi gül dalıysa ve dikenlerin patlattığı balonlar belki de ıslıklanan bir çocuk ya da unutulmuş bir yaşlı ve yaslı ellerinde mazinin yarından yana sorunlu iken sorumlu tutulduğumuz her badire.

 

Bir divitse saklı tutulası.

 

Çivit mavisi iken umudun tutulan nutku ve dolunayın somurtkan yüzünde açacak yeni günün müjdecisi.

 

Lafı dolandırmadan sökün eden nice serpinti ve azığa aldığımız kadar acıyı da saklı tuttuğumuz.

 

Savsaklanan benliğimiz hıncını aldığımız dünün ise koca bir yalan sadece tutarsız addedilen bir hayata yapılacak son sunum elbet kodaman çehresinde Zühre yıldızının önünü aldığımız ihtimaller hele ki hayattan kopmanın imkansız olduğu bu anlamda teşrif eden her ihtimali yok sayıp kırmaya çalışıyoruz zincirlerimizi ve duygular zincirleme bir tefekkür ile şaha kalkıp yeniden miadını dolmasını bekliyoruz ertelediğimiz umudun.

 

Sökün eden yarında.

 

Günü b/ölen her satırda.

 

Gecenin zifti ile hemhal zifiri karanlığı metruk bir düşle eşleştirdiğimiz ve işte başlıyor yolculuk hele ki sona gelmenin de müridi iken yalnızlık ve kapışan bunca hece ne de olsa kuram dışı bir ömür süregelen ve tüm tezleri çürüten sıra dışı bir kavram, hayatın zaman zaman bir hapishaneye dönüştüğü kimi zaman normal addedilen insanların akıl melekelerinin bakıma alınmasıyla hayatı tımarhaneye dönüştüren zihniyeti bilinmezin belki de en bilindik ve en yakınımızdakiler iken zulme yenik düştüğümüz.

 

Görünmeyen köy öyle güzel kılavuz ister ki bir de yoldan çıkmış hayallerin tutunacağı tek dal iken inancın eşliğinde gözlerini kırpıştıran umut ve unut dercesine harmanladığımız hayata methiyeler yağdırmaktan da artık vazgeçtiğimiz…

 

Acil çıkış kapısından firar edip de dokunmak bulutlara ve sonsuza kadar soyutlanmak acılardan ve imkânsız addedilen ne ise.

 

 

 


( Acil Çıkış Kapısı... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 29.05.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.