Hüzünlü ve buruk bir şekilde kutladığımız mübarek Ramazan Bayramı da geçip gitti, bir daha ki Ramazan Bayramına kadar da, bakalım hangilerimiz hayatta olacağız, hangilerimiz ahirete göç edeceğiz, onu Allah bilir... Neydi o eski bayramlar? Yetmişli seksenli yıllarda yaşadıklarımız, yaşattıklarımız... Bir bakalım Bayram Sonrası Müzesinde, neler varmış neler?

Bu görmüş olduğunuz kartpostallar yetmişli, seksenli yıllarda henüz cep telefonunun hayatımıza dahil olmadığı zamanlarda, üstüne pul yapıştırılarak, uzaklarda ki sevdiklerimize gönderdiğimiz güzelliklerden birisiydi. Genellikle arkasına ''Bayramınızı en içten dileklerimiz ile kutlar sağlık ve esenlikler diler büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperiz.'' diye yazılır bir hafta önceden de postaya verilirdi...

Biraz ilerleyelim bakalım müzede... Bu görmüş olduğunuz dokümanlar, çocukların baş tacı olan materyallerdir... Mantar ve mantar tabancası ki mantarlar, kimi zaman tabanca ile patlatılır, kimi zamanda tele takılır, kızların önüne atılır, kızlar korkutulurdu... Bazen de elde patlar, sızım sızım sızlatırdı... Füze, kız kaçıran dediğimiz şey... İçine su doldurulan su tabancası... Maytap denilen ve yakıldı mı ışık saçan güzellik...

Biraz daha ilerledik mi ev baklavasının fotoğrafının önüne geliyoruz. Günümüzde tamamen ortadan kalkmasa bile yapılması hayli azalmıştır. Yetmişli seksenli yıllarda ki baklava kalitesini yakalayan anneanne ve babaannelerimiz sayıca çok azalmıştır...

Bu fotoğraflarda da Kurban Bayramında dedesi ile birlikte kurban pazarından alınıp eve getirilirken boynuzu kurdeleler ile süslenmiş koçu görüyorsunuz... Şimdilerde banka hesabına yatıp ya da marketlere gidip parası verildikten sonra, bayramın dördüncü günü evimize gelen, başında durup da kesilirken tekbir getiremediğimiz kuzu, koyun etlerinin o zaman ki hallerini görüyorsunuz...

Veeeee evet evet, çocukların olmazsa olmazlarından bayram harçlığı... Günümüzde İnternet yoluyla da, banka hesaplarına gönderilmekte olup, eski zamanlarda birebir dedelerin ve ninelerin eli öpülerek alınan güzel bir bayram geleneği idi... Hatta yakın zamanda çocukların tost makinesi yerine pos makinesi alıp, bayram harçlıklarını kredi kartı ödemesiyle bile alabilecekleri gündemimize girerse hiç şaşırmayalım.

Bunlarda mendil ve çorap olup. Geçmiş zamanlarda dedelerimiz, ninelerimiz el öpmeye gelen torunlarına her bayramda bayram öncesi alıp, bayram günü severek verirlerdi. Tabi ki yanaklarından da makas almayı ihmal etmezlerdi...

Burada da mübarek Ramazan Ayı boyunca çalınan davulu ve tokmağını görüyorsunuz. Erkek manken de haliyle Ramazan Davulcusu arkadaş oluyor. Saat ve cep telefonunu kurma olayı çıktıktan sonra, sayıları da hayli azalmakla beraber yine de muhtelif yerlerde davullarını çalarak hizmetlerini sürdürmektedirler... ''Kızını boş bırakırsan ya davulcuya ya da zurnacıya kaçar.'' cümlesi Ramazan Davulcuları için geçerli değildir...

Biraz daha ilerleyelim bakalım. Burada ki fotoğrafta bayram sabahı dedesinin elini öpüp harçlığını alan bir çocuk görülmektedir. Yanda ki fotoğrafta da belediye temizlik işçisi kardeşlerimizin ve davulcu kardeşlerimizin bahşiş toplama anı görülmektedir. Bu fotoğrafta da bayram namazından çıktıktan sonra simitçilerden simit alan baba ve çocukları görülmektedir... Başka bir fotoğrafta da şimdilerde pek rastlayamadığımız, aile bireylerinin dede, babaanne, baba, anne ve çocuklar, amca, halalar hep beraber sabah kahvaltısı yaparken görüyorsunuz...

( Eski Bayramlar Müzesine Hoş Geldiniz başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 27.05.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.