Yazmak… İçeriğinde kimseye ders vermek olmadan. Bilirim ki, herkesin yemek tercihi farklıdır, kaşık tutuşu farklıdır, az çok yeyişi kendi tercihine bağlıdır. Niçin kaşığı böyle tutuyorsun, neden bu yemeği tercih ettin, neden israf ediyorsun da çok yiyorsun demeyiz. Ne yer içerse ondan gelecek afiyet sadece kişinin faydasına ya da zararınadır. 


Yazmak… Aslında rahatladığımız bir kaçış yeri…  Hani evde oturursun da bir toz görürsün halının üstünde, canınızı sıkar da elektrik süpürgesini elinize alır, o tozu yok ederken, dersin ki, hani elime almışken elektrik süpürgesini tüm evi süpürsem ne olur ki… Hızınızı alamaz, ev tertemiz olur! Yorulduğunuzu hissetsenizde temizliğin getirdiği görüntü sizi mutlu eder. Yazmak işte, böyle bir şey. Aklına geldiğinde başlarsın bir cümle kurarsın bakmışsın ki, sayfa dolmuş kelimelerle… Her tozu alırsın elinde ki klavye ile…. Akarsın Fırat gibi Hint okyanusuna gidersin yavaş yavaş..


Yazmak… Can sıkıntısı ile başlar. Kızdırmışlardır sizi… Kalemle dertleşirsin… Kah bağırır, kah küfreder, kah bir anın aklına gelir yaşar gibi yazarsın. Hani okuyanlarda belki aynılarını yaşamıştır. Szin hislerinizi kendi hayatında yaşar gibi hisseder. Der ki, hani ben olsaydım şöyle yapardım, eleştirir. Elbette herkesin yoğurt yeyişi farklıdır. Ama tabağa yoğurt koyar da o da yoğurt yesin der. Kırmaz, incitmez. Mesele yoğurt yemek ya, nasıl yediğinden kime ne değil mi? 


Yazmak… Güneşin doğuşu gibi başlar ayın batışı gibi sona erer. Bir zaman alır. Işık şaşar kalır bu cendere dolu sanal haykırışa… Işığını yaydıkça kör olur karanlık gibi yazarı… Sesler gelir kulağına, çocuklar sallanır salıncağında, sevgililer buluşur bir çınarın altında aşklarını kazırlar sonsuz kalsın diye yazısı…Bir başkalıktır hisleri…Hani biri Newton olur, elma ağacıdır ağaç, elma düşer der ki yerçekimi kanununun şeklidir bu. Hani Einstein da der ki o yerçekimi değildir düşme nedeni harekettir. Eleştirir Newton’u … Ama başka asırlarda yaşarlar ve savunma hakkı da yoktur. Adeta ilim adına çürütmek ister geçmiş tezi. Ben yıktım der bu kabul edilen kanunu… Yaşama kolaylık olsun mudur bu eleştiri, yoksa ben daha fazla ilim sahibiyim demek midir bu sancı bilinmez. Kim kabul ettirirse yaptığı kanunu, geçmişte ki izler silinir. Sadece eylemin tarihi ritüelinde kalır adlar… Falan falan dan sonra bu kabul edildi denir. Her denilen başkası tarafından yıkılır. Kimse yapılan bu hamleye müdahale edemez. Yazmak formüllerin içinde şekil alır durur…


Yazmak… Aslında okumanın yaşama dönüşmesi olur. Okur, sonra gerçek mi diye bakar etrafına… Uçuşur semboller, varsayımlar…  Herkes bir şeyleri sergiler halk oyunu gibi… Oynamak esastır, oynatmak marifettir. Dolar binlerce kelime ve taş olur elde, çocuklar atar o taşları Taifte, İslam’ı tebliğ eden peygambere! Kan revan içinde yine kin yoktur bu çocuklara, arkasında saklanan büyüklerine. Okusunlar da, belki zaman içinde anlarlar manasını der. Anlasın ki kendini kurtarsın. İşte iyi niyettir bu, insanı sevmektir, en doğrunun yaşama dönüşmesini istemektir.  Anlayan anlar işte.


Her yazana olumlu eleştiri katmak gerek.  Onun emeğine saygı erek. Zehirlemeye gerek yok olup da engerek. zira o da zehrini kendini korumak için enjekte eder ya. İnsandan başka hiç bir canlı yediğinden israf etmez, öldürmek için öldürmez. Kendi bilgeliğini göstermek için yazan kaleme karşı ben neymişim demez.   Yaz ama ben bozarım demek. Hani tövbe haşa ben yarattım der gibi. İlmini vurgular, sanatı sanat için yaşatır sonuçta. Yapıcı olamaz… Bırakın herkes yazsın, varsın yanlış yazsın ama düzelir deyin, doğrulmasına yardım edin. Boş bir övgü ya da dövgü ile yazının içini boşaltmayın. Yaratılan zenginliği bir sevgi gösterisi olarak görün.  Ben bu ilimle yaşıyorum diyene o ilmin çürütülebileceğini söyleyin ki, bu meydan da yıkıcı olmasın, yapıcı olmaya gayret etsin. 


Yazmak… İyiliği emretmek kötülükten men etmek… Değildir azmak, azdırmak… Gönül dilidir, yalnızca Hakkı anlatır. Hakka giden yola her iyilik bir davettir. Varsın herkes yazsında varsın herkes iyi olsun. 


Saffet Kuramaz

( Yazmak İyiliği Gönle Dolduran Nimettir başlıklı yazı safdeha tarafından 7.05.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.