Yeniden Başlasam

Ne kasırgaların çığlığı inletmiş geceyi,
Ne yıldırımlar düşmüş,
Kulakları çınlatırcasına naralar haykırarak...
Ne de bulutlar ağlamış sel olup yeryüzünü 
                    tufanla boğarcasına.
O ki;
Hiç bir olağanüstü olay vuku bulmamış ben doğarken...

Basık, köhne bir evde;
Anamın sancılarının sesiyle kabartmışım 
                    kulaklarımı dünyaya.

Bebekliğimde;
Herkesi hayretler de bırakacak sözler sarf etmemişim.
Uçurtmanın planını çizmemiş örneğin,
Atlı karıncanın projesini düşünmemiş,
Adam olacak çocuk imajının yaratıcısı olmamışım...

Eğitim yıllarım da pek parlak geçmiş diyemem.
Okuma yazmayı üç yaşında sökememişim,
Her dönem sonunda;
Yeşil, bez gergili iftihar panosunda ismim olmamış.
Ne milyonları sürüklemişim peşimden fikirlerimle,
Ne de sansayonel eylemlerle ifade edememişim teorilerimi.

Şöyle dönüp geçmişin izlerine bakıyorum da;
Yoklar yumağını elimin tersi ile bir kenara ittiğimde
Gözle görünür pek te bi şey kalmıyor 
                     - yaşadım diyebileceğim.
Aynen çaresizliğin içe sindirmiş düşüncedeki,
                     - bugünler gibi,
Ve muhtemelen yaşanacak;
                     - yarınlar gibi...

Şimdi;
Geçmişimle küçük hesaplaşmaların içinde buluyorum kendimi.
Özgün düşüncelerimin yoğrulduğu yakın tarihli ders alınması gereken yanlışlar,
Mazimin o kadar çok gerisine düşmüş ki;
Yarım kalmış tanımlamalar bile, bütünsel doğruları temelden sarsar nitelikte.

Sözde delikanlılığın raconu ile,
Komşu kızına vurulmayı yasaklamışım gönlüme.
Betimsel mahalle namusu kavramı,
Duygularımı sımsıkı kavramış ve susturmuş pranga misali...

Üç - beş arkadaş toplandığımızda;
Ezilen halklara aydınlık yarınlar planlayıp,
Devrimci güneşler doğurtmuşuz karanlık emperyalizmin üzerine.

Ağır sigara dumanı,
Eyleme dökülmeyen idealist fikirler trafiği,
Ve çoğu zaman,
Boş cümleler kalabalığından öte gitmeyen,
Birlikteliklerin vermiş olduğu yoğunluktan sıyrılıp
Atınca kendimizi sokağın ortasına;
Gördüğümüz aynı ama acı gerçek karşısında susup dona kalmışız.

Kaderci olmamayı savundum her zaman.
Zorlanılarak elde edilecek imkanların,
ihtimaller dahilinde bulunduğu gerçeğini sabitledim beynime.
Hareket ivmesi kazanmamış hiç bir düşüncenin,
Altının yanındaki teneke kadar değeri olmadığını savundum.
Arkadaşlarımı ikna etmiş olabilirim,
Ama;
Hep eksik kalan bir şeyler vardı tanımlayamadığım.
Hayata adaptasyonda fikirlerin yetersizliği,
İnsanların dürüst olmadığından kaynaklıydı.
Belki, benim de...
İşte bunu kabullenemiyor,
İnatla güvenme gereğine inanıyordum.

Duygularımı;
Her seferinde mantığımın gerisinde tutup
Objektif doğrularla özdeşmeyi düşündüm.
Ne zamanki duygularım ağır bastı,
Gördüm!
Ortaya çıkan tablo neredeyse picasso şaheseri niteliğindeydi.

Şimdi kendi kendime söylendiğimde oluyor.
Yeniden!
Sıfırdan başlamak mümkün olsaydı hayata...
Sevgi üzerine yine diker miydim fikir ağaçlarımı?
Sadece aşk üzerine döndürebilir miydim idealizm çarkını?
Yüreğimdeki acının kangren olmasına müsaade eder miydim?
Ve nasırlı bakış açım olur muydu karşıt düşüncelere...

Belki de;
İlk baharın,
İlk çiçeklerinin okşadığı yüreğimin sesi ile gördüğüm ilk kıza vurulabilirdim.
Beş dakika sonra bir diğerine...
İkisinin görüntüsü de benliğimden silindiğinde,
İlk defa oluyormuş gibi üçüncüsüne...

Daha ayrımsal bakmazdım belki ötekileştirdiklerime.
Ozan Arif'i de dinlerdim,
Nihal Atsız'ı da okurdum.
Nefret etmezdim Maxsim Gorki'den, Alexander Puşkin'den...
Kızmazdım; Hitler'e, Mussolini'ye, Mao'ya, Pinoche' ye...

Kendimi de sevmeye daha çok zaman ayırır,
Yüreğime hakettiği değeri verirdim...

Dönüşü olmayan yolun milyonlarca yolcusundan biriyim maalesef.
Ok yayı terk ettikten sonra,
Artık inisiyatif okçunun elinden çıkmıştır.
Her ne kadar hedef saptamasında yanlışlık yapsa da....

Şimdi;
Keşkelerime kazmış olduğum çukura doğru, 
Düşünce yükleriyle giderken görüyorum ayaklarımı.
Hani önlem alamadan,
On iki şiddetinde bir depremle sarsılsa tüm bedenim.
Yıkılsa,
Kale misali yıkılmaz sabit fikirlerim, ön yargılarım...

Yeniden başlasam,
Hatalardan çıkardığım dersler ve sevgilerin gücü ile.
Seni de sevsem umacım; kendimi de...
Hatayı bağışlasam, sorgulamadan.
Karda koşarken çıplak ayaklarla komşu kızına vurulsam,
Alnıma yapıştırılacak yaftayı umursamadan.
Küfretmesem, ağzımdaki sigarayı söndüren yağmura,
Düştüğüm toprağı intizarsız kucaklayabilsem,
Kurşunlanmayacak gibi, bilinç altı hasretlerimi sevsem,
ve 
Ölümü sevsem;
Yarım kalmamış bir şey bırakma rahatlığıyla...

Yeniden başlasam...





( Özeleştiri - Yeniden Başlasam başlıklı yazı Sinan Ceylan tarafından 5.05.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.