Bir ailede doğduk, bir sokakta yürüdük, bir bayrağın altında yaşadığımız yere vatan dedik, İslam’a gönül verdik… Nereye  aitiz kabul ettik. Başka diyarlara gitsek, başka ırklara karışsak, başka dinlerin etrafında nefes alsak… Biz nereye ait isek orada kaldık… 


Ne kadar kızsak, ne kadar nefret etsek, ne adar yalan görsek… Yine affeder, paylaşırız ait olduğumuz yerlerde. Sabrımızda, sevgimizde, yeteneklerimizde etrafımızda değer bulur, derman bulur, bize yaşama isteği verir.


Ancak, kimseye köle olmayız, olamayız da… Bizi temsil edenelerin yanında olur, yanlışlarını düzeltmeye çabalar, iyiliklerini de alkışlarız. Köle olacaksak, yalnız bizi yaratan Allah’a köle oluruz. Yalnız onun emir ve yasaklarına boyun eğeriz. Aitlik içinde bunun dışında yaşayanları uyarır, en doğrusunu yaşaması için mücadele ederiz.


Bize yaşam katan ait olduğumuz toplumun kurallarıdır, değerleridir, tarihidir, gelenekleridir. Biz bunları öğrenir, atalarımızı yad eder, onun değerlerini de koruruz. Eğer her değeri korursak ne savaşla, ne depremle, ne tufanla, ne ültimatomla, ne tehditle bizim aramıza nifak sokamazlar. Bu yüzden cahil kalmak, tembellik etmek bize yakışmaz. Ait olduğumuzu yaşatıp, gelecek nesillere bunu aktarmamız gerekir. Eğer bizden gelen nesillerle ilgilenmezsek, onların kiminle yatıp kalktığıyla meşgul olmazsak, onlarla sevgi ve aşkımızla, sabrımızla paylaşamazsak… Ait olduğumuz zincir kopar. Bizim gelecek nesillerimiz başka kültürlere aşık olur ve onu yaşar ki, düşmanın savaşla yok edemediği aitliği, düşmanımız bu şekilde alır bizden.


Aitliğin elden gitmesi müzik, dil, güçlü görüntü, özenti ile olur. Başka kültür gibi dans eder, başka kültür gibi konuşur, başka kültür gibi dinlere yönelir, alışkanlıkları ve görüntümüz onlara benzer. Kişinin dilindeki neyse, onun yaşamıda odur. Onun açtığı mağaza da yabancı adlar olursa, bir temeli olmayan modern görüntü olur imacı… Sanki böyle daha çok kazanacaktır diye düşünür…Para kazanayım derken neleri feda ettiğinin farkında değildir.  Bu durumda kişinin nereye ait olduğunu bilmediği, amacı ve misyonunun olmadığı kıyamet kopmuştur. Hani aitliğin yok olması bir toplumun kıyametidir. Her şeyini kaybetmesidir. Yerle bir olmasıdır. Ona yönetici olan düşman kişi, onu sorgular… Acılar içinde yaşamasını sağlar. Aklında kalan aitlik kırıntılarını da yok eder. Tamamen kendine benzetir ama kendi haklarını da vermez. Onu sömürür. Tıpkı Afrika’dan getirilen köleler gibi… Onların nesilleri Afrikalılar gibi değil de bulundukları aidatlığa göre yaşarlar. Sadece renkleri benzer, ellerinden her şeylerini almışlardır. Asla onun gibilerin vatanı olmaz…


Lütfen çocuklarınızdan kopmayın. Onlarla geçmişinizi, acılarınızı, başınıza ne geldiğini, geçmişte neler yaşatıldığını anlatın. Ait olduğunuz dünyayı dipdiri tutun. Bu aidiyet duygusunu ve zengin hazinelerinin elden gitmesine izin vermeyin.  Seksen öncesini boşu boşuna yaşarken, 28 Şubat’ta mahvedilirken, bankaları boşaltıp paramızı enflasyona boğup değerini yok ederken, IMF ile dışarı bağımlılığı artırırken, yıllarca teröre Mehmetlerimizi kurban verip, şehit olmalarını izlerken, aşağılık duygusuyla yaşama alanlarımız kısıtlanırken neler hissettik nelere dua ettik, nasıl bir ülkeyi özledik… Unutmayın, unutturmayın. 


Saffet Kuramaz 

( Aidiyet Duygusu başlıklı yazı safdeha tarafından 2.05.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.