Kıl çadırın yıldız ekilmiş tavanının altına sinmişti
utangaç bir kara parçası
Üstünde muhacir duygularla oynaşırdı
bakire bir çalı gülü
Sen onun dalında goncaydın
Benim seni koklama umudumsa
mucizevi bir doğuma gebe
Kısır kayanın rahminde saklıydı
Mevsim ananın başı dönmüştü dolanmaktan
Mart iskembesine oturdu sırtını bahara verip dinlendi biraz
Benim umudum doğmadan önce sen açmalıydın
Bir goncadan pervasızca yedi verip gül oldun
Mart ayından başlayıp
bütün baharın gökyüzünü kırmızıya boyadın
Kızıla bulaştı diğer mevsimler
Senin şavkından
Açlıktan ağladığında bulut kapısının paslı kilidi açılırdı
Siğim siğim yağardı üzerine yağmur
Gül kokulu süt denizinin körfezlerinde buluşurdu sevdalılar
Senin yanından geçip giderken
cebine doldururdu kokunu rüzgârlar
Kır çiçekleri ve limon kolonyası kıskanırdı yelleri
Bir mucize oldu bir gün
Kısır kayadan ölü doğdu umudum
Defin ettim onu çalı gülünün dibine
Sen tekrar açmadan bir mucize daha olur belki
Süt yağmurlarından sonra filizlenir umudum