AH! NE GÜZELDİ
YAKACIK KÖYÜNDE YAŞAMAK
Ahmet AYAZ
Gaziantep Güneş Gazetesi 07 Nisan 2020
Sohbet Yazımın
başında “ Ah! ne güzeldi Yakacık Köyünde yaşamak ” dedim. Gerçekten de ne güzeldi Yakacık Köyü, ne güzeldi
Yakacık Köyünde yaşamak. Nüfus kaydı doğru ise, ben 1947 yılında bu köyde
doğmuşum. Ömrümün yaklaşık olarak 25 yılı bu köyde geçti. Bu köyde yaşadığım
acı tatlı çocukluk yıllarımı unutamam. Bu köyde adlarını sayamayacağım kadar
değerli ve renkli simalar vardı. Şimdide var. Birisinden söz ederken,
diğerlerini unuturum diye korkuyorum. 28
Şubat 1972 yılında bu köyde Bozgeyik
ailesinden Selvi Hanım ile evlendim. 31 Mayıs 1972 tarihinde Gaziantep merkeze
taşınarak ilk memuriyetime başladım.
Yakacık Köyü çok sayıda
eğitimci, idareci, emniyet mensubu, hakim, tabip mühendis, mimar ve yüksek
düzeyde asker yetiştiren bir köydür. Bunları tek tek sayacak olsam, sayılarını burada
tespit etmek çok zordur. Tamı tamına araştıracak olsak, Yakacık köyü tıpta, eğitimde, öğretimde, edebiyatta ve sporda bir
gurur tablosu çizer. Gaziantep’in
Oğuzeli İlçesine bağlıdır. Karkamış ve
Barak Yolu üzerindedir. Oğuzeli’ne
uzaklığı 7 KM dir. Üzerinden Sacır Suyu, Değirmen Arkı, Orta Ark ve Kara
Ark olmak üzere 4 tane akarsu geçer.
Yakacık Köyü otlaklarında, oğlak ve kuzuların melemelerini, eşeklerin anırıp,
atların kişnemelerini ve horozların ötmelerini hayal ediyorum. Bağların,
bahçelerin etrafına çember çeviren sarı güllerin görünümü, Rahmetli Adile İspir Teyzenin çiçekliği gözlerimi
güzelliklere doyuruyordu. Rahmetli annem Firdevs Şahin Ayaz, Adile teyzenin çiçekliğinden sedef şitili alır kendi çiçekliğine dikerdi.
Ne güzeldi Yakacık
Köyü. Eski adı (Zıranba) olan Oğuzeli’nin bu köyü söğüt, çınar, kavak.dut, nar, ceviz
ağaçlarıyla süslüydü. Bu köyde zeytin
ve fıstık ağaçları, incir ağaçları
gibi bir
çok meyve ağaçları da mevcuttu. O yıllarda “Sebze Halinde” deki satıcılar
“Zıranba Domatesi” diye çağırırlardı. Kulaklarımda 1950-1960 yıllarının
oğlak kuzu sesleri çınlıyor. Çan seslerini duyup da yüzümü seslerin geldiği
tarafa çevirince, develerin barak yolunda katarlanmış halini görürdüm.
Otlaklarda inek ve danalar, at eşek seslerini duyuyorum.
Bahse konu olan bu
köyde ve civarındaki köylerde de, ne bir hastalık, nede bir hastalık korkusu yaşanırdı. Bir ayda bir defa sıtma savaş memurları gelir, evleri gezerdi. Sıtma hastaları var mı
diyerek sorarlardı. Trahom savaş memurları gezerdi köyümüzü. Bazı göz
hastalarının gözlerine merhem çekerlerdi. Bazı ailelere de tüp halinde birer
göz merhemi verirlerdi. Daha önceki yıllarda da Fare Mücadele Memurları varmış.
Halk arasında onlara “SIÇAN MEMURU” derlermiş. O yıllarda korkulacak hastalık halk arasında
“İnceağrı -Verem) Tıp diliyle tüperkılos
görülürdü. Başka bir hastalık korkusu yoktu. Üç yılda
bir, dört yılda bir tavuk hastalığı görülürdü. Bütün tavukları bu hastalık üç
beş gün içinde yok ederdi. Daha sonraki
yıllarda tavuk hastalığı da yok olup gitti. Şimdi bu hastalığın yerini “Koronavirusu” aldı ve Çin’de başlayıp, bütün Avrupa
ülkelerini etkisi altına aldı. Sayısız insanları yok ediyor. Ülkemizde bu hastalıktan korunma mücadelesi
aralıksız olarak veriliyor. İnşallah
geçmişteki tavuk hastalığı gibi bu korkunç ve çok tehlikeli olan Koronavirus da yok olup gider. Demek ki
evrende zaman zaman bu gibi olaylar oluyormuş.
1953 yılında Yakacık
Köyüne ilk okul açıldı. Bu okula ilk kayıt yaptıranlardan birisi bendim. 1958
yılında peki iyi derece ile muzun oldum. Yanılmıyorsam 1, sınıfta 14 kişiydik.
Siyah giysilerle ve beyaz yakalarla bu okul hayal dünyamda hiç bir zaman,
öğretmenlerimle birlikte eskimemiştir. Bu okulumuzun öğrencilerini
zaman zaman ziyaret eder, bu okulun öğrencilerine kitaplarımdan hediye
veririm Okul yıkılıp yeniden
yapıldığında 28 Nisan 2015 tarihinde Oğuzeli
Kaymakamı Arif Gül, Oğuzeli Belediye Başkanı Mehmet Saik Kılıç, Yakacık Köyü
Muhtarı Fayet Kont, Yakacık Sakinleri ve basın mensuplarının huzurunda, okul
kütüphanesine tam 362 adet kitap bağışında bulundum. Bu kitaplar, hikaye,
roman, şiir ve araştırma kitapları türündendi.
Sağ olsun Güneş
Gazetesi yazarlarından Zahide Yalçın Hanımefendi, Güneş Gazetesine “Yarım Asırlık
Özlem” başlığı altında bir haber yapmıştı. Ben burada Zahide Yalçına da teşekkür
ediyorum. Günümüzde de Yakacık köyünde pırıl pırıl öğrenciler ve pırıl pırıl
öğretmenler ve okul müdürü Şaban Öztürk var. Yakacık Köyünde Bozgeyik, Kont, Kurt,
Kurtlar, Koca, Arkan, Şahan, Şahin, Şahinler, İnci, Düver, İspir, Özkan, Yazgan, Halme ve Kayalar ailelerinden bir çok gençlerimiz sağ olsunlar beni internetten tanırlar. Belki de onların da bazılarına okul
ziyaretimde kitap imzalamışımıdır. Zaten bir çoğu ile akrabalık bağım var, bir
çoğu da aile dostlarımdandırlar. Yakacık Köyünün öğrencilerine ve
öğretmenlerine, okul idaresine başarılar diliyorum. Sağlık ve afiyetler
diliyorum. Ah! Ah! Şimdide güzel Yakacık Köyü. Yalınayak yürüyüp, yıkıla
düşe gezdiğim sokaklar yıkılsa da,
hatıraları nakış nakış hayallerimde canlanıyor.
Aşağıda Yakacık Köyünü ve Yakacık köyündeki çocukluğumu anlatan bir şiiri sizler ile paylaşmak istedim. Buyurun
beraber okuyalım.
TAŞRADAKİ ÇOCUKLUĞUM
…
Yakacık Köyünde bir kerpiç evde,
Doğmuşum toz ile duman içinde.
Sarmıştı içimi bir kara sevda,
Düşünürdüm korkunç güman içinde.
…
Sokaklardan akan sudan içerdim,
Az büyüdüm orakla sap biçerdim.
Çalılıktan yalın ayak geçerdim,
Gezerdim dikenli çimen içinde.
…
Güder idim üç oğlak bir kuzuyu,
Dolaşırdım dağı, taşı,yazıyı.
Anlatmak zor içimdeki sızıyı,
Yılların sonrası hüsran içinde.
…
Tikenler insafsız zenginler vahşi,
Halkın bazıları yiğit ve yahşi.
Tellallık eylemek kizirin işi,
Fakir köylü hep el-aman içinde.
…
Sütleri ağalar peynir çalardı,
Koyun yoğurdunu eve salardı.
Annem de ayrandan çorba bulardı,
Beklerdim bir isli duman içinde.
…
Büyük annem kışın mısır kavurdu,
Önümüze yığdı bizi doyurdu.
Babam yaz gününde harman savurdu,
Gün boyu sap ile saman içinde.
…
Çok sıcak olurdu tandırın başı,
Hoşuma giderdi loğlazın aşı.
Tuzağa düşünce bir yaban kuşu,
Pişerdi közde az zaman içinde.
…
Kör Davut boyalı surup yapardı,
Bardağa doldurup hemen satardı.
Kom Hasan davarla dağda yatardı,
Suç işler sürünün hemen içinde.
…
Deli Köşker durmaz yama dikerdi,
Uyuz Alov ağır diye sökerdi.
Kel Ahmet sırt ile saman çekerdi,
Bitirirdi üç ay zaman içinde.
…
Kör Bülent kuşlara sünger atardı,
Topal tazı tutup hemen yutardı.
Kocarif ölbede nohut satardı,
Otururdu bezden tuman içinde.
…
Ayaz'ım amacım asker olmaktı,
Hak yoluna canı kurban kılmaktı.
Dengesiz olaylar içimi yaktı,
O günden, bu güne, çıban içimde.
Ahmet AYAZ