“İlk,
cümlelerine âşık oldum.” dediğinde bunu anlayamamıştım.
Bir insanı kelimelerinden sever misiniz?
Kurduğu cümlelerden.
Oluşturduğu dizelerden.
Tuttum sesinden öptüm diyebilir misiniz birine?
Kalp telini titreten bir mızraptır söz.
Çıktığı dudaktan nişan aldığı kalbe değen oktur.
Belki de bu yüzdendir şairlerin çok sevmesi ve bir o
kadar sevilmesi.
Kalbe değen sözlerin mimarlarıdır onlar.
Güzellikler diyarının prensleridir.
Naçizane cümlelerim
birer cam kırığı gibi değdiği kalpleri lime lime yapıyordu. Muhatap olan herkes
can kesiği oluyordu. Öyle bir kesik ki hem de dikiş tutmuyordu. Dize dize paramparça oluyordum. Satır satır
dökülüyordum. Ve şiirimden aşk damlıyordu değdiği yüreklerden bulaşan, aşk
kokuyordu hüzne bandırılmış bir şekilde. Hüzün benim iki gözümdür ve ettiğim
iki sözden biridir. Hüzne meyyal satırlarım var, müntehir dizlerim isyankâr
kelimelerim var. Ve ipe sapa gelmez seslenişlerim. Yılkı atlar gibi dolanıyorum
hayaller ülkesinin yabanında. Bir yanımı rüzgâra vermişim asi ve sert, diğer
yanımı duvara dayamışım terki terk ve ürkek…
Şiirle yürekleri
jiletliyorum. Derin bir kesik… Ve sonsuz bir acı. Tesiri kendinde saklı, bir
top gül tomurcuğu… Açtı mı etrafı misk bahçesine çevirir. Kanadı mı iflah olmaz
bir aşka salar herkesi. İyileşmez bir hastalığa sebep olur. Yüreği kesiklerin
sesi, avazı çıktığı kadar suskun olanların…
Ey benim sevdalı
bir o kadar da yaralı yârim! Başı belalı, aklı havalı, kalbi okkalı yârim. Sözlerin
büyülü olduğunu biliyordum ve şairlerin de büyücüler olduğunu düşünüyordum. Söz
büyücüleri… Ama kendimi hiç de öyle gördüğümü söyleyemezdim. Kalbe tesir eden
okların benim söz yayımdan çıktığını duymak bir nevi evladının mürüvvetini
gören ebeveyn mutluluğuna sevk etti beni. Çocukça bir sevince… Ah benim kalem
tutam tutan güzelim ellerim. Ve o ellere ulaşamadığı ve asla ulaşamayacağı
dünyaları getirip avucunun içine koyan güzel kalbim. Ne kadar mesut olduğumu
anlamanız için annesinden uzak kalan ve yıllar sonra ona kavuşan bir çocuğun
gözüyle bakın bana derim.
Söz dizimim
kalbimin zikriydi bence. Kalbimin bir nevi tespihi… Gökteki yıldızların
nizamıncaydı güya cümlelerim, kar tanelerinin muntazam yere düşüşüyle… Bir ahın
içinde saklı olan dumandım yok yok kahırdım misliyle. Bir gülün solgunluğuydum,
bir güneşin karanlığı… Suyun en dibinde istiridye arayan dalgıçlara benzediğimi
ve en güzel ve en iri incilerin okyanusun en dibinde saklı olduğunu, benim de
bir nevi istiridye avcısı olduğumu onun sayesinde anladım. Bir daha iflah
olmadı dizelerim. Susmadı dili kalbimin. Bilseniz ne denli yorgunum. Ne deni
münzeviyim. Ah benim çile bakımından mümbit ömrüm, gözyaşı bakımından yağışlı gönlüm.
Söz ülkesinin
medarı iftiharı, kalp dünyasının serdarı… Söze hükmeden kalbe hükmeder. Söze
diş geçiren herkese diş geçirir. Şair kalplerin fatihidir, komutan ülkelerin… Rikkat ve dikkat en bariz vasfıydı kalem
erbabının. Kader ve keder de diye ekledim acizane. Sonra sayfalar boyu sustum.
“İlk, cümlelerine âşık oldum.” Kalbe düşen
ilk yağmur damlasıydı. Filizlenen bir buğday tohumuydu kalplerde. Akıllarda
kayıp bir fikirdi. Dillerde saklı bir hikâyeydi. Gönle isabet eden ilk söz
ağrısıydı. Ve ben şairin dediği gibiydim
yani yürek işçisi…