Giyotin
Oldukça şık ve zamanının ölçülerine göre çok güzel bir kadın olan Kraliçe Marie
Antuanette bembeyaz bir elbise, bembeyaz bir bone, siyah çoraplar ve mürdüm
eriği renkli ayakkabılarıyla yavaş yavaş kendisi için hazırlanmış olan giyotine
yaklaşırken kısa bir süre önce ondan ‘’Açız, ekmek bulamıyoruz yemeye ‘’
Diyerek merhamet ve yardım dileyen ve ‘’ Ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin’’
Cevabını alan insanlar tüm öfke ve kinlerini kusuyorlar, küfürler, hakaretler,
alaylarla çok yakın süre önce korkuya dayalı bir saygıyla önünde eğildikleri bu
kadından intikamlarını alıyorlardı.
Kraliçe oldukça sakindi. Yüzünde korku ve dehşet izleri görmek mümkün değildi.
İdama giderken bile şık görünmeye özen göstermişti hayatı boyunca hep şık olan
kraliçe...
Celladı Henri Sanson, ellerini arkadan öylesine sıkı bağlamıştı ki parmakları mosmor olmuştu. Buna rağmen o
kahrolası asaletinden asla taviz vermiyor, vakur bir edayla başını gövdesinden
ayıracak olan giyotine yaklaşıyordu santim santim.
Giyotinin başına geldiklerinde farkında olmadan celladı Sanson’un ayağına
bastı, basar basmaz da özür diledi ‘’ Pardon mösyö. Kasten yapmadım.’’
O dakikada aslında bu hareketi kasten yapmış olmasının hiç mi hiç önemi yoktu
zira biraz sonra başı bir tıp doktoru olan Joseph Ignace Guillotin’in
önerisiyle icat edilmiş ve onun adıyla anılan giyotin denen aletle gövdesinden
ayrılacaktı.
Evet, bir tıp doktoru, meclis üyesi ve idam cezalarına karşı olan Joseph İgnace Guillotin, idam cezalarının
önüne geçmenin şu aşamada mümkün olmadığını görünce bunun bari en acısız,
sızısız bir an önce gerçekleşmesi için bir alet icat edilmesi önerisinde
bulunmuştu mecliste ve bu öneri giyotin denilen icadın doğmasına sebep oldu.
Oldukça insancıl (!) ve yufka yürekli olan meclis üyeleri bu öneriyi oldukça
beğendiler. Böylece idam cezalarının infazı daha kısa sürede gerçekleşecek, hem
de bu cezaların uygulanmasındaki adaletsizlik(!) ortadan kalkacaktı. Zira
asillerin kafası kılıçla kesilerek idam olunurken sıradan vatandaşlar
darağacına gönderiliyordu.Tüm dünyaya hürriyet, adalet, eşitlik gibi kavramları
getirmiş(getirecek) olan (!) Fransız İhtilalinin böyle bir eşitsizliğe
tahammülü olamazdı elbette(!)
Giyotin denen icat hep doktor Guillotin’in adıyla anıldı mucidi o olmasa da ama
işin kaymağını yiyenler Sanson ve Deiblers aileleri gibi ailelerdi. Bu ve
benzeri bir kaç aile hem giyotin imali hem de cellatlık işini uhdelerine
geçirmiş, böylece oldukça saygın aileler olmuşlardı. Öyle ki vatandaşlar
onlardan imza bile istiyorlardı.
Giyotinin icat edilmesiyle Fransız çocuklarının yeni bir oyuncağı da olmuştu.
Onlar için de fare ve benzeri hayvanların
ya da oyuncak bebeklerinin kafasını koparmak için mini giyotinler imal
ediliyordu.
20 Mart 1792 de Fransa Ulusal Meclisinde kabul edilen bir yasayla artık idam
cezaları giyotinle ve tüm halka açık gösterilerle gerçekleştirilmeye başlandı ve
bu kapsamda ilk olarak adi bir suçlu olan Nicholas Jacques Pelletier’in başı gövdesinden ayrıldı.
Giyotinde can verenlerin en ünlüleri Kraliçe Marie Antuanette ve kocası Kral
XVI. Louis idi ama işin ilginç tarafı giyotinde can vermesi gerekenlerin daha
çok asiller olması beklenirken Fransız ihtilalinin bu en kanlı döneminde bile
asillerden sadece % 10 u Giyotinde can verirken köylülerden giyotinde can
verenlerin oranı % 90 ı buluyordu.
Kraliçe Marie Antuanette’nın başı gövdesinden ayrılmadan önce cellat Sanson, onun saçlarından bir bukle kesip cebine attı. İleride bu saçları satarak bir
servet bile elde edebilirdi.
Nihayet kraliçenin başını giyotine yerleştirdiğinde meydandaki halk
ceplerindeki mendilleri çıkardılar. Yok yok ağladıklarında gözlerini silmek
için değil. Kraliçenin kafası gövdesinden ayrıldığında mendillerini onun akan
kanına bulayacaklar ve bu mendilleri günün hatırası olarak saklayacaklardı.
Günün trendi buydu... Fransızların en büyük eğlenceleri giyotinde kesildikten
sonra top gibi bir sepete düşen ya da yuvarlanan bir insan kafasını
seyretmekti.
25 Nisan 1792 de Kraliçe'in başı sepette, kanı ise Fransız seyircilerin mendillerindeydi artık.
Giyotin o dönemde Fransa’da on binlerce insanın başını gövdesinden ayırdı.
Hatta öyle ki bu ihtilalin en önemli kahramanlarından olup pek çok Fransızın
kafasını giyotine yollayan Robespierre bile kendi kafasını giyotinden
kurtaramadı.
Bu arada giyotinin sadece Fransa’da kaldığını zannetmeyin. Böylesine
muhteşem bir icat(!) yıllar sonra Adolf Hitler’in de çok ilgisini çekmiş ve bol
bol kullanmıştı. Onun döneminde Almanya’da en az 15 Bin idam giyotinle
gerçekleştirildi.
Asrının en önemli buluşu (!)olan giyotin en son 1977 yılında Hamida Djandoubi
adlı Tunuslu bir göçmenin idam cezasının infazı için kullanıldı.
Yok yok ‘’ Zavallı bir Tunuslu göçmeni öldürmüşler.’’ Diye gözyaşı dökmeye
hazırlanmayın. Bu herif tam bir psikopat sapıkmış. Zaten suçunu da itiraf
etmiş. Suçu mu? Bir yaralanma sebebiyle düştüğü hastanede tanıştığı ve kısa
sürede ilişkiyi ilerlettiği hemşire Elisabeth Bousquet’i tehditle başka
insanlarla fuhuşa zorlamak ve akabinde öldürmek. Ayrıca kendisi gibi Tunuslu
olan iki kızı daha aynı şekilde fuhuşa zorlamak.( Olay Fransa’da
gerçekleşiyor.)
(
Giyotin başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
20.03.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.