Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 20.03.2020
Okunma Sayısı : 1603
Yorum Sayısı : 10

 



Oldukça şık ve zamanının ölçülerine göre çok güzel bir kadın olan Kraliçe Marie Antuanette bembeyaz bir elbise, bembeyaz bir bone, siyah çoraplar ve mürdüm eriği renkli ayakkabılarıyla yavaş yavaş kendisi için hazırlanmış olan giyotine yaklaşırken kısa bir süre önce ondan ‘’Açız, ekmek bulamıyoruz yemeye ‘’ Diyerek merhamet ve yardım dileyen ve ‘’ Ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin’’ Cevabını alan insanlar tüm öfke ve kinlerini kusuyorlar, küfürler, hakaretler, alaylarla çok yakın süre önce korkuya dayalı bir saygıyla önünde eğildikleri bu kadından intikamlarını alıyorlardı.

Kraliçe oldukça sakindi. Yüzünde korku ve dehşet izleri görmek mümkün değildi. İdama giderken bile şık görünmeye özen göstermişti hayatı boyunca hep şık olan kraliçe...

Celladı Henri Sanson, ellerini arkadan öylesine sıkı bağlamıştı ki  parmakları mosmor olmuştu. Buna rağmen o kahrolası asaletinden asla taviz vermiyor, vakur bir edayla başını gövdesinden ayıracak olan giyotine yaklaşıyordu santim santim.

Giyotinin başına geldiklerinde farkında olmadan celladı Sanson’un ayağına bastı, basar basmaz da özür diledi ‘’ Pardon mösyö. Kasten yapmadım.’’

O dakikada aslında bu hareketi kasten yapmış olmasının hiç mi hiç önemi yoktu zira biraz sonra başı bir tıp doktoru olan Joseph Ignace Guillotin’in önerisiyle icat edilmiş ve onun adıyla anılan giyotin denen aletle gövdesinden ayrılacaktı.

Evet, bir tıp doktoru, meclis üyesi ve idam cezalarına karşı olan  Joseph İgnace Guillotin, idam cezalarının önüne geçmenin şu aşamada mümkün olmadığını görünce bunun bari en acısız, sızısız bir an önce gerçekleşmesi için bir alet icat edilmesi önerisinde bulunmuştu mecliste ve bu öneri giyotin denilen icadın doğmasına sebep oldu.

Oldukça insancıl (!) ve yufka yürekli olan meclis üyeleri bu öneriyi oldukça beğendiler. Böylece idam cezalarının infazı daha kısa sürede gerçekleşecek, hem de bu cezaların uygulanmasındaki adaletsizlik(!) ortadan kalkacaktı. Zira asillerin kafası kılıçla kesilerek idam olunurken sıradan vatandaşlar darağacına gönderiliyordu.Tüm dünyaya hürriyet, adalet, eşitlik gibi kavramları getirmiş(getirecek) olan (!) Fransız İhtilalinin böyle bir eşitsizliğe tahammülü olamazdı elbette(!)

Giyotin denen icat hep doktor Guillotin’in adıyla anıldı mucidi o olmasa da ama işin kaymağını yiyenler Sanson ve Deiblers aileleri gibi ailelerdi. Bu ve benzeri bir kaç aile hem giyotin imali hem de cellatlık işini uhdelerine geçirmiş, böylece oldukça saygın aileler olmuşlardı. Öyle ki vatandaşlar onlardan imza bile istiyorlardı.

Giyotinin icat edilmesiyle Fransız çocuklarının yeni bir oyuncağı da olmuştu. Onlar için de fare ve benzeri hayvanların  ya da oyuncak bebeklerinin kafasını koparmak için mini giyotinler imal ediliyordu.

20 Mart 1792 de Fransa Ulusal Meclisinde kabul edilen bir yasayla artık idam cezaları giyotinle ve tüm halka açık gösterilerle gerçekleştirilmeye başlandı ve bu kapsamda ilk olarak adi bir suçlu olan Nicholas Jacques Pelletier’in başı gövdesinden ayrıldı.

Giyotinde can verenlerin en ünlüleri Kraliçe Marie Antuanette ve kocası Kral XVI. Louis idi ama işin ilginç tarafı giyotinde can vermesi gerekenlerin daha çok asiller olması beklenirken Fransız ihtilalinin bu en kanlı döneminde bile asillerden sadece % 10 u Giyotinde can verirken köylülerden giyotinde can verenlerin oranı % 90 ı buluyordu.

Kraliçe Marie Antuanette’nın başı gövdesinden ayrılmadan önce cellat Sanson, onun saçlarından bir bukle kesip cebine attı. İleride bu saçları satarak bir servet bile elde edebilirdi.

Nihayet kraliçenin başını giyotine yerleştirdiğinde meydandaki halk ceplerindeki mendilleri çıkardılar. Yok yok ağladıklarında gözlerini silmek için değil. Kraliçenin kafası gövdesinden ayrıldığında mendillerini onun akan kanına bulayacaklar ve bu mendilleri günün hatırası olarak saklayacaklardı. Günün trendi buydu... Fransızların en büyük eğlenceleri giyotinde kesildikten sonra top gibi bir sepete düşen ya da yuvarlanan bir insan kafasını seyretmekti.

25 Nisan 1792 de Kraliçe'in başı sepette, kanı ise Fransız seyircilerin mendillerindeydi artık. 

Giyotin o dönemde Fransa’da on binlerce insanın başını gövdesinden ayırdı. Hatta öyle ki bu ihtilalin en önemli kahramanlarından olup pek çok Fransızın kafasını giyotine yollayan Robespierre bile kendi kafasını giyotinden kurtaramadı.

Bu arada giyotinin sadece Fransa’da kaldığını zannetmeyin. Böylesine muhteşem bir icat(!) yıllar sonra Adolf Hitler’in de çok ilgisini çekmiş ve bol bol kullanmıştı. Onun döneminde Almanya’da en az 15 Bin idam giyotinle gerçekleştirildi.

Asrının en önemli buluşu (!)olan giyotin en son 1977 yılında Hamida Djandoubi adlı Tunuslu bir göçmenin idam cezasının infazı için kullanıldı.

Yok yok ‘’ Zavallı bir Tunuslu göçmeni öldürmüşler.’’ Diye gözyaşı dökmeye hazırlanmayın. Bu herif tam bir psikopat sapıkmış. Zaten suçunu da itiraf etmiş. Suçu mu? Bir yaralanma sebebiyle düştüğü hastanede tanıştığı ve kısa sürede ilişkiyi ilerlettiği hemşire Elisabeth Bousquet’i tehditle başka insanlarla fuhuşa zorlamak ve akabinde öldürmek. Ayrıca kendisi gibi Tunuslu olan iki kızı daha aynı şekilde fuhuşa zorlamak.( Olay Fransa’da gerçekleşiyor.) 


( Giyotin başlıklı yazı Sami Biber tarafından 20.03.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.