HASTA GUYRUĞU DİKTİ!

              İnsanlar doğada diğer canlılar gibi doğar, büyür, yaşar, ölür. Dünya hiçbir canlıya baki değildir, halkanın dişlileri yürüyen merdiven misali herkesi ”o son” denilen menzile götürür.


         “Bu gün var olan yarın yok olacaktır” diye her şeye boş vermek, yaşamla mücadele etmemek, hastalanınca tedavi olmamak insanın sonunu vadesinden önce getirir.


    Etem farkında olmadan geçen yıllar içerisinde haliyle yaşlanmış, gençliğinde önemsemediği ağrılar, sızılar onun bu durumunu bilerek harekete geçmişler, "Fırsat bu fırsattır” diyerek şiddetini daha da artırmışlar, zayıf düşen vücudu şimdi bunları daha net olarak hissetmeye başlamıştı.


         Gezme bahaneleriyle gittiği Ankara’da oğulları Hamdi ve Şaban'a “Vay şuram vay buram” diye nazlanmakta, onlarda “Amaan baba yaşlılık işte, haliyle bunlar  olacak tabii” demeyip kolundan tuttukları gibi onu Numune hastanesine tanıdıkları bir doktorun yardımıyla yatırırlar.


       Etem birkaç gün yattıktan sonra hastane ortamına alışır, oradaki hastalara sırf “Moralleri yerine gelsin” diye olmadık müzipliklere ilaveten başından geçen gülünç olayları anlatırken haliyle onlarla bir aile ortamı samimiyeti kurmuş olur.


       Hastaların sorunları akşam gün batımından sonra başlar, gündüz pek hissedilmeyen vücuttaki ağrı ve sızılar geceleri harekete geçerler ki insana sabahlar muhannetleşir de bir türlü olmayı bilmezler.


          Etem'in hemen yanı başında kendi yaşlarında Yozgat'lı bir hasta yatmaktadır. Kırşehir ile Yozgat’ın iki yakın şehir olmasından Etem ve hasta bir birine “Hemşehrim” diye hitap etmekte, diğer hastalara göre daha samimi durumdadırlar.


     Yaşlı hasta Etem'in şakalarıyla gülüp eğlense de gece bastıran ağrıları ona dirlik vermemekte, ”diğer hastaları rahatsız etmeyim” diye kendisini zorlaması ”Diri sabahı diri” etmesine neden olmaktadır.


       Etem hastaneye yatalı neredeyse on gün kadar olmuştu. Bu zaman zarfında oğulları Hamdi ve Şaban onu ziyarete gelmekte, haliyle bu gidiş gelişlerinde Yozgatlı amcayı da yakından tanıma fırsatı bulmuşlardır. Bir ihtiyacının olup olmadığını da her fırsatta sormaları adamın gönlünü hoş ediyor “Allah işinizi rast getirsin yavrularım” diye bu ve buna benzer hayır dualarını onlardan esirgemiyordu.


        Adam gündüz Etem'e yaşamının hep acı-ızdırap dolu yönlerini anlatıp kendi üzerindeki ağırlığı “Dert paylaşımı yöntemiyle” yüklerken oldukça rahatlıyordu.


      Yozgat'lı bu taktiği her gün uyguluyor bu da Etem'in moralini bozuyordu. Hastaneye ufak-tefek ağrı, sızı için yatmışken bu Yozgat'lı da nereden çıkmıştı. Üstelik adamı dinlerken onunla birlikte ağladığı bile oluyordu. Aradan geçen günler zarfında o şen Etem gitmiş yerine bambaşka biri gelmişti.


      Yozgat'lının durumu hiçte iyi değildi. Bayağı ağrıları artmış, bu arada burnu da dikleşmişti. Bu durum haliyle Etem'in moralini bozmuş “Bende mi böyle olacağım” korkusuna kapılmıştı.


        Sabaha karşı bir gürültüyle uyandığında koğuşta bir hareketlilik vardı. Biraz sonra uyku mahmurluğunu üzerinden atmasıyla gerçeği anlamış oldu. Meğerse Yozgatlı ölmüştü.

       Hizmetliler onu beş dakika içerisinde ne ettiler, nasıl ettiler bilinmez aceleyle morga taşırlarken bir diğeri de hemen ranzanın yastığını, yorganını, döşeğini değiştirip bir sonra gelecek hastaya hazırlama telaşındaydı…


          İşleri dolayısıyla oğulları iki gün kendisini ziyarete gelmemişlerdi. Şu anda onlardan birisine öyle ihtiyacı vardı ki …


      Sabah doktor muayenesinden sonra ziyaretine gelen oğlu Hamdi’yi karşısında görmesiyle dünyalar onun olmuştu. Sağdan, soldan bir müddet konuşurlarken Hamdi babasının önceki gelişlerine göre renginin biraz daha solgunlaştığını, moralinin de bozuk olduğunu fark etti.


     Bunu kendisine sormaya cesaret edemezdi, çünkü bırak hastayı sağlam birisine şakacıktan ”Senin halin eskisine göre bugün niye kötü, neden sarardın” diye sorsan insanın morali bozulur. ”Hastalık hastası” durumuna düşer sonra da çık işin içinden çıkabilirsen.

           Hamdi babasının hal ve hatırını sordu, bol bol moral verdikten sonra “Maşallahın var baba, betine benzine kan gelmiş, gözlerin ışıl ışıl bunu neye borçlusun acaba”?  


      Hamdi babasının başından gözlerini ayırıp diğer hastaların hal-hatırını sorarken Yozgat'lı hastanın yerinde olmadığını fark eder. Meseleyi biraz anlar gibi olsa da yinede babasına sormakta bir sakınca görmez. Babası titrek ve ürkek bir ses ifadesiyle "Oğlum Yozgatlı iki gündür guyruğu Azraile vermemek için çok diretti amma boon zabaha garşı teslim olmuş, yani senin anlayacağın "YOZGATLI GUYRUĞU DİKDİ OĞLUUM"diyebildi


         Sürahiden bir bardak su içtikten sonra gözlerini eskisine nazaran biraz daha açarak ”Aman oğlum; burada guyruğu dikmeden beni evime yetiştir, gözünü seveyim Hamdiiim…Yavrum…Evladım….Guzuuum”


ERDOĞAN ÇALIŞKAN 13 10 2016 KIRŞEHİR  GERÇEK YAŞANMIŞLIKLARDAN

Öyküleri şahısları küçük düşürmek, mirasçılarını rencide etmek için yazmıyorum..

Çok özür dilerim, boş bulunup öyküyü ikinci kez paylaşmışım.

    

( Hasta Guyruğu Dikdi başlıklı yazı İpciERDOĞAN tarafından 17.03.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.