Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 12.03.2020
Okunma Sayısı : 2519
Yorum Sayısı : 3

‘’EY AY DEDE DURAĞIN NEREDE’’ DEN ‘’KORKMA SÖNMEZ BU ŞAFAKLARDA YÜZEN ALSANCAK’’A

İslamiyetten önceki Türk devletleri de dahil bütün Türk devletlerinde askeri bando hakimiyetin sembollerinden biri olarak kabul edilmiştir. Nitekim Orhun yazıtlarında bu bandoya Tuğ ya da Kübürge adı verildiği görülmektedir.

Osmanlılarda ilk askeri bandonun yani bildiğimiz adıyla Mehter’in kurulmasının devletin kurucu Osman Bey’e Anadolu Selçuklu Sultanı II.Gıyaseddin Mesut’un beylik yetkisi ile birlikte davul, tuğ,zil ve sancak göndermesiyle gerçekleştiği kabul edilir.

Fatih Sultan Mehmet zamanına kadar mehter marşları Anadolu Selçuklu Sultanlarına saygının gereği ayakta çalınır ve herkes ayakta dinlenirken Fatih ‘’ İki yüz sene önce ölmüş gitmiş bir adam için ayakta durmak gereksizdir.’’ Diyerek Mehteri ayakta dinleme geleneğini kaldırdı.

1826 Yılında yeniçeri ocağı kaldırılınca buna paralel olarak mehter takımı da kaldırıldı ve tekrar kurulması 1911 yılında Ahmet Muhtar Paşa ve Celal Arseven sayesinde oldu.

1911 yılından 1935 yılına kadar varlığını devam ettiren mehter takımı 1935 de bir kez daha kapatıldı.

1952’de Cumhurbaşkanı Celal Bayar, kralın cenazesine iştirak için gittiği Londra’da İskoç tarihi bandosuna hayran kaldı. Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut’a “Bizde de böyle bir şey kurulamaz mı?” Dedi. Bunun üzerine dönüşte Nuri Yamut’un vazifelendirdiği tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı’ya mehterin ihyasını teklif etti. Bu teklif kabul gördü. İstanbul Harbiye’deki Askerî Müze’de orduya bağlı olarak yeniden kuruldu.

Peki Mehter Marşları?

Mehter marşlarının neredeyse tamamı 19. Yüzyıla aittir. Daha eski dönemlerde mehter marşı olarak neler çalınırdı, neler söylenirdi bilen yok. Yani bugün pek çoğumuzun ‘’ Ceddin, deden, neslin, baban, hep kahraman Türk Milleti’’  diye bildiğimiz ve ta Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u feth ederken okunmuş marş zannettiğimiz marş aslında 1800 lü yıllarda bestelenmiştir.

Mesela hepimizin bildiği ‘’ Gafil ne bilir’’ ( Mehterhane-i Hakani Harp Marşı) Marşı 1865-1927 Yılları arasında yaşamış olan İsmail Hakkı Bey’e aittir.

‘’Ordumuz etti yemin/ Titredi hak-ü zemin’’ Diye başlayan marşın bestecisi de İsmail Hakkı Bey’dir.

Mozart, Haydn, Gluck ve Beethowen, Mehter marşlarından ilhamla  Türk Marşları bestelemişlerdir. Wagner, mehter konserini dinledikten sonra heyecandan kendisini tutamayarak “İşte musiki buna derler.” Derken bizlerin eski dönem mehter marşlarını bulup ortaya çıkaramamamız maalesef önemli bir eksikliktir.

Mehter Marşları Cumhuriyet döneminde bazı ufak değişiklklere de uğramıştır. Mesela ‘’ Askerlerin kişver küşa/ Sultan Aziz sen çok yaşa’’ söylemi ‘’ Askerlerin kişver küşa, Türk Milleti sen çok yaşa’’  veya ‘’ Sancağımız şanımız/ Osmanlı unvanımız’’ söylemi ‘’ Sancağımız şanımız/ Yüce Türk unvanımız’’ yahut da ‘’ Kafkasya Dağlarında çiçekler açar’’ sonraları ‘’İzmir’in Dağlarında çiçekler açar’’ olmuşsa da mehter marşları ihtişamından hiç bir şey kaybetmemiştir.

Peki Osmanlı Devletinin bir milli marşı var mıydı?

İşte bu sorunun cevabı hem komik hem de hazindir. Hazindir çünkü bir çocuk şarkısı olan ‘’ Ay dede ay dede senin evin nerede?’’ Şarkısı maalesef Osmanlı Devletinin marşı olarak çalınmıştır 1895 yılında. Nasıl mı? Anlatayım...

1895 yılı Haziran ayı; Almanya'nın Kiel şehrinde İmparator Wilhelm’in kanalının açılış merasimi yapılmaktadır.( Bu kanal Kaiser WilhelmKanalı olarak bilinir.)  Rıhtımda yer alan muazzam bir bando her millete ait marşı ilgili devletin gemisi geçerken saygı gösterisi olarak çalmaktadır. Heyecan son haddinde iken, birdenbire yeni bir geminin yaklaşmaya başladığı görülür. Bu geminin direğindeki bayrak ay-yıldızlıdır. Orkestra Şefi Poot, Türk bandıralı gemiyi görür görmez şaşkına döner ve adeta korkar. Çünkü çalması lazım gelen Türk Milli marşını bilmemektedir. O' na şimdiye kadar böyle bir şey de hatırlatılmamıştır. Şaşırır, fakat bu tereddüdü kısa sürer. Değneğini( baton diyorlar yanlış bilmiyorsam) birden bire havaya kaldırır, parlak göğe doğru bakarak yüksek sesle orkestrasına emir verir ve orkestra bir çocuk şarkısı olan ‘’ Ey Ay Dede Ey Ay Dede / Durağın nerede? Durağın nerede?’’ Şarkısını çalmaya başlar. [ Bu şarkının Almanca versiyonu nasıl bir şeydir bilmiyorum. Bir çocuk şarkısı olan ‘’ Küçük kurbağa, kulağın nerede? Gibi mi söyleniyordu yoksa bizim bestecilerden Cemal Rasim’in ‘’Ay Dede’’ Çocuk şarkısı gibi mi bilmiyorum ama neticede Türk milli marşı diye bir çocuk şarkısı çalınmıştı.]

1835-1928 Yılları arasında yaşamış olan Abdurrahman şeref Efendi de  Tarih Muhasebeleri adlı eserinde şöyle bir olay anlatır: ‘’Paris’te bir Ramazan Bayramı... İmparatorluğun baskısından şikayetçi olan Fransız hürriyet severleri bazı tarihçiler,Leon Kahun dahi dahil olmak üzere "Yeni Osmanlılar"la tanışarak birlikte çalışıyorlardı. Sofrada yendi-içildi, nutuklar söylendi. Fransızlar vatan marşlarını ve hürriyet şarkılarını söylediler. Bizimkilere; "Siz de milli şarkılarınızı söyleyin de dinleyelim." Teklifinde bulundular. Bizimkiler ne söyleyeceklerdi?... "Ey Gaziler"le "Sivastopol önünde yatar gemiler"den başka milli duyguları okşayan bir şey, yok idi. Mehmed Bey tereddütsüz ayağa kalktı ve yüksek sesle tekbir almaya başladı. Hazır bulunan Müslümanlar ayakta kendisine katıldılar. Fransızların ricası üzerine bu bir kaç tekrar edildi.’’

Yani 1640-1712 Yılları arasında yaşamış olan Itrî’nin segah tekbiri de  Milli Marş olarak okundu. ‘’ Allahu Ekber Allahu Ekber. La İlahe İllallah Hu Allahu Ekber Allahu Ekber Ve Lillahil Hamd.’’

V. Mehıned (Reşad) zamanında, yani İkinci Meşrutiyet devrinde 1909'da Milli bir Marş ihtiyacı tekrar gündeme gelmiş, Mızıka-i Hümayun albaylarından Mustafa Saffet Beethoven'in bir eserinin Türk Milli Marşı olarak kabulü arzusunda bulunmuş, daha sonra ünlü Fransız bestekarı Camille Saint-Seans'a müracaat edilerek bir Türk Milll Marşı bestelemesi istenmiştir. Bu duruma içerleyen bazı Osmanlı bestekarlarının karşıt girişimleri neticesinde Saint-Seans bundan vazgeçmiştir. İkinci Meşrutiyet'in ilan edildiği ilk günlerde Rakım Elkutlu' nun güftesi Müstecabi İsmet Bey'e ait olan Rast makamında, Batılı anlamda bir marş bestelediği bilinmektedir.

O günlerde güftesi Namık Kemal'in olan,

Amâlimiz efkârımız ikbâl-i vatandır
Serhaddimize kal’a bizim hâk-i bdendir
Türk ordusuyuz ziynetimiz kanlı kefendir

Marşı herkesin ağzında dolaşmaktaydı. Yine o günlerin hatırasını taşıyan diğer mühim bir marş bestesi de Tevfik Fikret'in şiirinden yapılan eserdir:

Biz fedai milletiz, merd oğlu merd, Osmanlıyız;
Burc-ı istibdâdı yıkdık. kahramamz, şanlıyız;
Bir vatan, bir hak tanır ahrarız, arslan canlıyız.
Canla. şanla: ey vatan, te'bidine peymanlıyız ...
Can da sen, şan da sen, hepsi sensin, yaşa;
Ey vatan, ey mübarek vatan, bin yaşa!


(Bu arada Türkçülüğün en önemli fikir babalarından sayılan Tevfik Fikret’in ‘’ Osmanlıyız’’ derken günümüzün bazı sözde aydınlarının tam tersine Türk ile Osmanlı’yı ayrı görmediğine de dikkatinizi çekmek isterim.)

Ancak bu marşların hiçbiri Türk milletinin milli marşı olmamıştır tabii ki.

Bugünkü Milli marşımızın nasıl kabul edildiği herkesçe bilinse de o konuda da bir iki kelam yazıp noktalıyalım.

1920Yılının sonlarına doğru Genel Kurmay Başkanı olan Albay İsmet Bey ( İsmet İnönü ) Maarif Vekilliğine gelir, Dr. Rıza Nur bakanlık makamında bulunmaktadır.(İstiklal Marşının TBMM de kabul edilişinden az süre önce bu bakanlığa Hamdullah Suphi Tanrıöver atanmıştır.) Kendisinden cephede askeri zinde ve heyecan içerisinde tutacak, milli azim ve imanı arttıracak bir marş yapılması ricasında bulunur. Neticede 1921 senesi başlarında Maarif Vekaleti tarafından önce 500 TL. ödüllü bir Milli Marş Güfte yarışması açılır, bunun bestesine de 1000 lira ödül konur. Bu sıralarda devrin şair ve edip tanınanların hemen hemen hepsi Abdülhak Hamit'ler, Yahya Kemal'ler, Faruk Nafiz'ler Süleyman Nazifler Faik Ali'ler, Cenap Şehabeddin'ler, Ali Ekremler, Ahmet 16 Haşiın'ler, Yusuf Ziyalar, Orhan Seyfi'ler, Enis Behiç'ler, Ankara'dan uzakta İstanbul 'da bulunuyorlardı. Bu sebeple iş başa düşmüştü. Zaten Ankara' da eli kalem tutan aydın namına kim varsa hepsi Meclis çatısı altında toplanmıştı. Aralarında öteden beri şairliğe heveslenmiş, hatta bir sürü şiirler yazmış olanlar da yok değildi. Derhal kolları sıvadılar. Başta Bolu mebusu Tunalı Hilmi Bey olmak üzere yarım düzineye yakın milletvekili faaliyete geçti. Şark Cephesi Kumandanı Kazım Karabekir Paşa dahi bu müsabakaya katılmıştır. Şiirinin metni şöyledir:

Ya İstiklal, ya ölüm
Ya İstiklal ya ölüm
Vatanım, milletim, sancağımi evim
İstiklalsiz yoktur yerim.
Zincir vurdurur mu Türkler boynuna
Varlığı fedadır vatan yoluna
Biz tarihin Türk dediği yılmaz milletiz
Hür yaşar hür ölür nurlu ümmetiz.

Sonrasını biliyoruz.

Katılan724 şiirden Mehmet Akif’in İstiklal Marşı şiiri Milli Marşımız olarak 12 Mart 1921 de TBMM Tarafından kabul edilir ve Ali Rıfat Çağatay tarafından bestelenir. 1930 Yılına kadar Ali Rıfat Çağatay’ın bestesi ile çalınır söylenir İstiklal Marşı... 1930 Yılında ise Osman Zeki Üngör’ün yaptığı yeni bestesiyle okunup söylenmeye başlanır ve o gün bu gündür Osman Zeki Üngör’ün bestesiyle okunmaya devam edilir.
Allah bu millete bir kez daha İstiklal Marşı yazdırmasın.


FAYDALANILAN KAYNAKLAR: 

https://www.neoldu.com/osmanlida-mehter-1234h.htm

http://www.ekrembugraekinci.com/makale.asp?id=472

http://isamveri.org/pdfdrg/D02422/1999_3/1999_3_SISMANA.pdf

 

( ‘’ey Ay Dede Durağın Nerede’’ Den ‘’korkma Sönmez Bu Şafaklarda Yüzen Alsancak’’ başlıklı yazı Sami Biber tarafından 12.03.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.