1
Her
yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır der atalarımız. Yazmak da öyle... Bir konuyu
irdelerken, onu anlatmaya çalışırken, kendi yeteneği, kültürü, inancı ve vatanı
çerçevesinde kişiler yazılarını kaleme alırlar. Cuma hutbelerinde olduğu gibi farz
namazından önce yapılan hutbede güncelin anlatılması gerektiği gibi ortak dili konuşarak
acıya da tatlıya da dem vurmamız gerekir.
Nitekim İdlip'te ölen otuzdan fazla asker için kimi der ki pisipisine öldüler… Kimi der ki, vatan için ölmediler … Kimi der ki askerin orada ne işi vardı… Olumlu olumsuz her şey kaleme alınır. Birlik beraberlik mesajı verilirken, bunu pekiştirecek uç söylemler de, zehir zemberek sözler de dile getirilir…
Ancak kesin bir şey vardır. Bizim vatanımız Türkiye, etrafımızda savaş var… Ne kadar kapılarımızı kapatsak, mülteciler sığınmak için ülkemize gelirler… Uluslararası anlaşmalar gereği onlara kapımız açmalıyız da. Hani bazıları der ki bu siyasi yahut dinin gereğidir ama değil. Kapıya gelen mülteciye yardım etmemiz gerektiği uluslararası anlaşmalar gereğidir. İş böyle de olsa, orada yaşayan Türk vatandaşlarımız, din kardeşlerimizde var bunların arasında…
Kim savaşmak ister ki… Kim duygudaş olup, bir vatan evladının kendi evladı olduğunu düşünmez ki… Kimin kalbi dağlanmaz ki… Kim öldüren düşmana küfürler lanetler etmez ki… Neredeyse 40 yıldır bu bölgeden sızan terör örgütleri elli binden fazla insanımızı, toplu katliam, canlı bomba, gece baskınlarıyla öldürmedi mi? Biz bunlara karşı savaşırken bunun kaynağı olan Suriye’de savaşmamızın haksız bir eylem olduğunu kim savunabilir ki?
Bizi
geziyle, 15 Temmuz darbesiyle daha yakın zamanda sınamadılar mı? Bunlarda
başarılı olamayınca İdlip’i bombaladılar ki, buradaki mülteciler Türkiye’ye
sığınsınlar istediler. Böylece Türkiye’nin ekonomisi çöksün, bunun sonucunda
birlik beraberliği bozulsun, iki yakası bir araya gelmesin istediler. İstediler
ki, bu eyleme karşılık vermesinler, sussunlar… Türkiye’yi hedef aldılar. Hani bilmiyorlar
ki, Müslüman bir kez kandırılır… Aştık Edirne’deki sınır kapılarını… Yüz
binlerce mülteci Yunanistan’dan içeri girip Avrupa’ya gitmek istediler. Fakat
Yunanlılar uluslararası anlaşmaları göz ardı etti, biber gazı, caydırıcı mermi
attılar. İki mülteci öldü… Hala içeri almıyorlar. Avrupa korkuyla sarsılıyor,
buna karşı ne yapabiliriz diye toplanıp duruyorlar. Bize sırtını dönenler, bizi
gezi ve on beş temmuz darbesine destek vererek sınayan Avrupa cendere içinde…
Biz
savaş istemedik… Kimseyi de öldürmeye niyetimiz yok. Kimsenin ekmeğinde de
gözümüz yok. Biz zalim değiliz, zulmedemeyiz. Biz Türkoğlu Müslüman Türk’üz. Biz
biliriz ki, sabrımızın da bir sınırı var. Diğer yandan içimizde yabancılar gibi düşünen
bir azınlıkta var. Bunlar o kadar az ki…
Gururlarından, kinlerinden gerçekleri görmemek için kör ve sağır
geziyorlar, yazıyorlar. Onlarda anlayacaklar ki, kardeşinden başka dost yokmuş.
Bizim bizden başka dostumuz yokmuş.
Zaman
birlik beraberlik zamanı, kardeş olma zamanı. Tek ses, tek yürek olma zamanı.
Bırakın ezberlemiş gibi yanlış sesleri çıkarmayı, papağanlar gibi. Doğruyu
görme zamanı, kardeş olma zamanı. Artık terör bitsin, artık doğu bölgelerimizi
rahatça gezelim. Artık refah içinde
yaşayalım. Birbirimizi tanıyıp, kardeş olalım. Artık sol-sağ, alevi-sünni,
Türk-Kürt… Gibi suni ayrıştırmaları atalım kafamızdan. Bizi bozmaya
çalışanların oyununu bozalım. Biz ahlaklı olalım ki, bizi yönetenlerde ahlaklı
olsun, Allah’tan korksunlar, kuldan utansınlar. Biz düzelirsek, her şey
düzelir. Her şeyin kaynağı biziz…
Güzel
bir geleceği hayal edelim ve o rüya olmaktan çıksın inşallah…
Saffet
Kuramaz