Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 18.02.2020
Okunma Sayısı : 1311
Yorum Sayısı : 0

Kitap İnceleme Yazısı

Kitap Adı: Kürtler

Yazarı     : Hasan Cemal (1944-…)

Yayınevi : Everest Yayınları

Baskısı    : 3. Baskı/ Nisan 2015 / 576 Sayfa

Barkodu :  9786051417158

 

     Etnik kimlik sorunları ile ilgili gözlem, tespit, anı ve öneriler içeren okuduğum bu 11. Kitap.

Okuma listemde başka kitaplar da var. Fakat bu kitap, tarihsel bir süreç içerisinde, olayları, sonuçları, hataları, tarafların beklenti, tepki ve yanlışlarını daha detaylı işleyen bir kitap. Bu nedenle, planladığımdan daha uzun zamanda okumak zorunda kaldım.

     Ortada bir sorun olduğunda herkes görüş birliği içerisinde. Etnik kimlik ve aidiyet, kültürel adaptasyon sorunları, yalnızca ülkemizde değil, çoğu ülkelerde gündem maddeleri arasındadır.

Bizdekini de  “Kürt sorunu” diye etiketlemek biraz noksan ve yanlı yaklaşım olur. Cumhuriyet döneminden önce, işaret veren bu kimlik sorunu, ötelenerek günümüze kadar büyütülerek taşınmıştır. Buna genel anlamda “birlikte yaşama sorunu” , “ortak medeniyet sorunu” demek
bizi çözüm arayışına daha kolay götürür.

     Din, dil, inanç, felsefi ve siyasi eğilim, yönelim ve tercihlere göre, tüm toplum bireylerini tektipleştiren bir devlet anlayışı elbette kabul edilemez. Yönetim, iletişim, eğitim, kayıt, dokümantasyon disiplini için, kamusal alanda resmi dil elbette tek dil olmalıdır.

Fakat ana dil, yani anamızın doğduğumuzda bize öğrettiği dil, ailenin iç iletişim dili, kendimizi ifade ettiğimiz dil, rüyamızı gördüğümüz dil, varoluşumuzun ayrılmaz bir parçasıdır.

Anadilimle düşünüp yazdığım bir şiirden, anıdan, makaleden, özlemden, hasretten beni mahrum ettiğinizde, tüm duygularımı köreltmiş ve beni kendi toprağımda esir almış olursunuz.

Bu durum benim çevreme, yönetici kurumlara, karar verenlere karşı sevgimi, güvenimi azaltmaz mı?

Ben Türkçe/Kürtçe konuşuyorsam, tüm ifade sanatlarımı, vurgu ve metaforlarımı en iyi konuştuğum dil ile yazabilirim. Sonra isterse yüz farklı dile çevirsinler.

İşte bu alanda geçmiş dönemde çok acımasız/ mantıksız/gereksiz/gerekçesiz hatalar yapılmıştır.

Kürtçe olarak evde, sokakta konuşmak, müzik dinlemek suç sayılmış, bu sözde suçu işleyenlere de düşman gözü ile bakılmıştır.  Kültürel yok saymalar, ötekileştirmeler zamanla sosyal bir travmaya dönüşmüş ve terörün kapısını aralamıştır.

     Kürtçe radyo, TV, gazete, dergi ve özel kurs açma hakkı sonradan verilmiş olsa da, kültürel kırgınlık, kızgınlık tam izole edilememiş ve zaman zaman da iyi niyetli atılan adımların da suiistimal edildiği gözlemlenmiştir. Birçok süreç başlatılmış ve sonuca yaklaşırken, bilinmeyen neden/etken ve faktörlerden dolayı kesintiye uğramıştır.

     Bir bireyin dilinin, dininin, mezhebinin, milliyetinin, sosyolojik yaşam algısının farklı olması elbetteki suç değil, noksanlık değil, günah değil, ahlaksızlık değildir. Fakat hak ve özgürlük arayışında,

Yaşadığı toplum içerisinde, yasal düzeni yok sayıp, şiddete başvurup, mala-mülke zarar vermeye, can almaya yönelmişse bu bir hak arama, özgürlük tercihi değil, tartışmasız bir terör eylemidir.

Ve devlet kendini, vatanı ve milleti koruma adına meşru ve haklı müdafaa hakkını kullanmak durumundadır.

İnanç, milliyet, emek, ideoloji, felsefi düşünce birliği ancak, anayasal güvence ile lokal düzeyde bir kültürel örgütlenme ile toplumda yer edinebilir. Renk ve motiflerden oluşur toplum.

Toplumun tamamına tek tip bir tercih dayatılamaz, tüm toplum bu önerme ile dizayn edilemez.

Ortak beklenti, idealler, güvenceler, ekonomik kazanımlar, amaçlar üzerine bir aidiyet ve medeniyet anlayışı geliştirilebilir.

     Siyasi, tarihsel, kültürel ve mantıksal hatalar; bireyin kendi iradesi dışında edindiği etnik ve folklorik aidiyetini, olağanüstü büyük bir toplumsal sorun olarak karşımıza çıkarmıştır.

Yurdumuzda, 26 farklı etnik kültür aidiyeti olduğu belirtiliyor. Bir de bu demografik yapıya

5 milyon sığınmacı göçmen eklenmiştir. Her kendini farklı kimlikle tanıyanın, aynı topraklar üzerinde, ayrı bir devlet kurma emeli/ideali ile yaşaması, büyük bir gaflet ve yanılgıdır.

Böyle bir girişim ve heves; ülkenin birliği, bütünlüğü, güçlenip, kalkınmasında gözü olan diğer ülkelerin de iştahını kabartmakta ve onların tezgahına düşülmektedir.

     Bu sorun, yani birlikte yaşama sorunları; kültürel birliktelik, sosyolojik gözlem, empati, yerel dayanışma, yasal güvence, bilimsel yöntemlerle çözüme kavuşabilir. Diplomatik girişim ve siyasetin dili ise pişmiş aşı servis etmek için, iletişim için gereklidir sadece. Askeri ve siyasi otoriteye havale etmek, sorunu derinlemesine anlamamaktır.  Milli birlik ve beraberlik içinde, coğrafya kaderimizi, çokkültürlülük ruhu ile yüceltmeliyiz.

Diğer türlü, 26 etnik kökenden oluşan milletin bütünlüğünü, renklerine ayırmaya kalkıştığımızda, bunun bir de alt tonları, alt kümeleri çıkacaktır. O zaman yüzlerce alt kimlikler oluşacak, aşiretler, mezhepler, tarikatlar, cemaatler, fraksiyonlar, klanlara bölünmüş bir toplum bizi yavaş yavaş taş devri anlayışına sürükleyecektir.

     Duygu, düşünce, inanç, bilim ve sanat dünyamız zedelendi. Öykü, türkü, şarkı, destan ve ruhumuzu derinden etkileyen diğer sosyal üretimler azaldı, yok denecek kadar az.

Bu durum da bireyler ve kültürlerarası iletişimi ve duygudaşlığı olumsuz etkiliyor. Alınganlıklar, kırılganlıklar, küslükler, doyumsuzluklar, duyarsızlıklar, vurdumduymazlıklar had safhada.

Dünya genelinde 6.000 dil ve 3.000 etnik grup olduğu belirtilmektedir. Hepsi ayrı bir devlet statüsü için mücadele etse ve başarılı olsa, BM’ye kayıtlı 185 ülkenin, 6.000’e çıkması nasıl bir kaos doğuracağını varın siz hesap edin. Anayasal vatandaşlık hak ve ödevleri, her yurttaşa aynı sorumluluğu yüklüyorsa, zaten bütünlük sağlanmış demektir.

     Sonuç olarak şunu belirtmek isterim ki, karşılıklı acıların anlatıldığı, çözümlerin de aralarda sunulduğu, samimi ve objektif dille bize sunulan bu kitap beni çok etkiledi.

Daha önce önermiş olduğum kitaplarla birlikte, bu kitabın da dikkatlice ve tüm taraflarca okunması, birlik ve beraberliğe, kaynaşmaya bizi daha da yaklaştıracaktır.

     Evet acılar ve zorluklar insanı olgunlaştırır.  Fakat bir noktada son bulmalı ki, kalan ömürde insanca yaşama hakkımız da olsun ve gelecek nesiller aynı acıyı tatmasın. Analar ağlamasın, babalar içten yanmasın.

Samsun, 18.02. 2020

Ali Rıza MALKOÇ

www.arm.web.tr

( Hasan Cemal Kürtler başlıklı yazı Ali R.MALKOÇ tarafından 18.02.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.