Kaldırımları çalınmış
Umudu aydınlatan lambaların beli bükülmüş
Tabelasında hasret yazan
Kayıp şehirdeki ıssız sokağa açılırdı
Gönül hanemin kelebeğe benzeyen demir kapısı
Dayardım sonuna kadar kanatlarımı kucak açar gibi
Her gelmediğin an bir damla yaş düşerdi
Oluklarım dan sokağa
Etrafı kırmızı bir nem kokusu alırdı
Pas tutardı menteşeler
Kapatmaya yeltensem gıcırtısından canım acırdı
Sen siyahı seversin diye
Her yıl aynı renge boyardım
Kaç mevsim böyle geçti
Arkana takıp baharı getirmezdin
Elinden tutup içeriye girdirmezdin
Ama ben
Dışı cafcaflı içi paslı demire
Her girmediğin an gamlanırdı yüreğim
Bir taş düşerdi hasret sokağının başına
Beynimde bir sızı
Düşüncelerim acıdan kıvranırdı
Üstüne kırmızı çiçek çizilmezdi
Harabeye dönerdi yüreğimin içi
Her biri bir odadan sıkıntılar öbek öbek toplanırdı
Gamlanırdı yüreğim
Yan yatardı paslı kelebek kapılarım
Duvarın birinde yağlı boya ile
"Demiri nem İnsanı gam öldürür yazardı"
Üzüntülüydü kaldırımsız hasret sokağı
Hasret kaldı
Cumbalardan esen taze çiçek kokusuna
Kuşların ötüşlerine karışan çocuk seslerine
Dik duran umut lambalarının aydınlığına
Hiç olmazsa bayramlarda buluşmaya
Hasret kaldı bu sokak
Hasret kaldı
Kara boyalı paslı demirden
Kırmızı çiçek desenli kelebeklerin kucak açtığı
Ela gözlü bahara
Hasret kaldı bu gamlı hane