Öyle yorgunum ki,
Ellerimle tutunamıyorum geleceğe.
Vurgun yemiş gibi zamanın derinliklerinde,
Çırpındıkça boğuluyorum.

Ruhumu esir alan zaman,
Bedenimi de vuruyor.
Ah aynalar!
Ne çok şey gördünüz bana dair.
Beni de vurdu o zaman.
Bir bardak çay samimiyeti,
Bir fincan kahvenin hatırı aranır oldu.

Nedensiz korkular peyledi yüreğimde,
Bir güvercin gibi ürkek ürkek yürüyorum şehirlerde.
Ne mutluluğu yaşayabildim,
Ne de acıyı.

Öyle belirsiz ki herşey,
Ne dünü hatırlaya biliyorum?
Ne de geleceği görebiliyorum.

Üç zaman dilimi varmış,
Doğduk,
Yaşaşıyoruz,
Belki ölüm de yakın.
Ey içimdeki ahali!
Hazır mısın beklenen acı sona.

Ne çok şey kaybetmişiz hayata dair,
Sevmek de yetmiyormuş kavuşmak için,
Bir dostun merhabası,
Hatta vedası bile mutlulukmuş.

Hayata dair güzel olan ne varsa kayboldu,
Yırtılmış bir öykü gibi sayfalarını arıyor.
Hayat denilen gemi,
Yükünü boşaltacak bir liman bulamıyor.

Ey üzerimde dolaşan kara bulut!
Ruhumda kopan fırtınalar inat,
Döndükçe dönüyorsun üzerimde.
Mevsimler geldi geçti,
Sen de doldukça doldun,
Bi uzak dur benden,

Fazlaya dair ne varsa bitti,
Ecel gibiydi sanki yaşanan onca şey,
Sonbahar kış derken,
Bir bahar müjdesi yaşanacak mı gelecekte.
Her gün düş, her gün rüya,
Uyanabilecek miyim bu esaretten.
( Zamanın Esareti başlıklı yazı Serkan Bol tarafından 16.02.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.