Kula Bela Gelmez Hak Yazmadıkça, Hak Bela Vermez Kul Azmadıkça...

                                                                                               

 

Kula bela gelmez Hak yazmadıkça, Hak bela vermez kul azmadıkça, Hak Kulundan intikamı Kulu eliyle alır. İlmi Hakk’ı bilmeyenler, onu Kul yaptı sanır. Emri Bari olmadıkça sanma bir çöp kıpırdanır. Hz. Mevlana.

 

İlim deryasından iman dairesinden kul uzaklaştıkça, kibirle gururla kendini güçlü yenilmez sanınca, mazlumlara keyfince zulüm edince, buna bizler hariç herkes susunca muhakkak ki susmasının karşılığında, hak kulu hak edince başına bela ve musibetleri getirir. Gönül dostu Mevlana’nın bu sözleriyle başlamam bu nedenledir.

“Allah’u Teâlâ’nın, bir şeyin varlığını ezelde dilemesine kader denilmiştir. Kaderin, yani varlığı dilenilen şeyin var olmasına Kaza denir. Kaza ve kader kelimeleri, birbirinin yerine de kullanılır. Buna göre kaza demek, ezelden ebede kadar yaratılacak şeyleri, Allah’u Teâlâ’nın ezelde dilemesidir. Bütün bu eşyanın, kazaya uygun olarak, daha az ve daha çok olmayarak yaratılmasına kader denir. Allah’u Teâlâ, olacak her şeyi ezelde, sonsuz öncelerde, biliyordu. İşte bu bilgisine kaza ve kader denir.”

 

Her mazluma eziyetten sonra insanlar kendi keyfince, beylik taslayarak dudağının ucuyla sessizce lanetleme seanslarına bravo dedikçe, kul azmış olur ve hak Teâlâ’da kula belasını yazmış olur, bu yakın zamanda veya uzak zamanda fark etmez, zaman dediğimiz bir andır ve an gelir ve çatar! Dünden önce Çin de Uygur Türklerine yapılan bunca zulümden sonra işte, Çin’de salgın olarak yayılan “Corona virüsü” ile” hak edenlere hak Mevla belasını yazmış oldu. Dün dahi mazlumlar için bizlerden başka, kınayan ve sahip çıkan olmadı yani Türkiye ve vatandaşlarından başka, taziye ve geçmiş olsun mesajları, birlik ve beraberlik çağrıları yapanlarda olmadı!  Bunlar yerine getirilmesi gereken temel insani görev ve vecibeler olarak kınamaları ve güya adı, Müslüman ülkelere buna karşı çıkalım çağrısını bağıra bağıra söylemesine rağmen, duyan ve müdahale eden hiç olmadı! Peki, daha sonrasında kullar duymayanlar şu veya bu şekilde bu zülüm meselesi ile ilgili olanlar baş başa verip biz neler yapıyoruz dediler mi? Hayır! Şimdi bu virüsle ilgili yok etmeye güçleri var mı? Hayır! Zenginlik güç silah fayda ediyor mu? Hayır. Şimdiler de acaba “Biz nerede hata yaptık/yapıyoruz” muhasebesini yapıyorlar mı? Hayır. Buyurun Gazete haberlerini okuyalım.

 

“Çin'in son yıllarda Doğu Türkistan'da yaşayan Müslümanlara getirdiği oruç yasakları, bu yıl da yürürlüğe girdi. Yasaklar büyük bir katliama neden oluyor. Doğu Türkistan halkına yaşatılan zulüm, gün geçtikçe büyüyor ve yaşamını yitirenlerin sayısı her geçen gün yükseliyor.”

uygur türklerine yapılan zulüm ile ilgili görsel sonucu

“Camiler yıkılmış, toplu ibadet yasaklanmıştı; Kuran kursları kapatılmış ve bölgeye yerleştirilen Çinliler Müslümanları taciz etmek için her yolu denemişlerdi.”

“Dini ilimlerin öğrenilmesi ve dini bilgilere sahip öncü kişilerin halkı eğitmeleri de tamamen yasaklanmıştı.”

“Günümüzde, Müslüman halka uygulanan sindirme ve baskı yöntemlerinden biri de eğitim alanında kendini gösteriyor.”

uygur türklerine yapılan zulüm ile ilgili görsel sonucu

“Bölge üniversitelerde eğitim Çince görülüyor ve bu üniversitelerde eğitim imkânı olanı Müslüman oranı %20'lere zar zor ulaşıyor. Otuz yılda, dört kez alfabelerinin değiştirilmiş olması da, yine Müslüman halka yapılan bir asimilasyon uygulaması.”

uygur türklerine yapılan zulüm ile ilgili görsel sonucu

“Çin zulmü altında ezilen Doğu Türkistan'daki Uygurlar, yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor.”

 uygur türklerine yapılan zulüm ile ilgili görsel sonucu


Gönül sevinmiyor bu olanlara yine insan olarak üzülüyor, lakin hak edende hak ettiğinin karşılığını alması, haddini bilmesi gerekiyor. Bir kıssa ile devam edelim, noktayı koyalım.


YÜCE ALLAH’IN GİZLİ ADALETİ


Hz. Musa (a.s) Tur dağına çıkıp Rabbine münacatta bulunurdu. Bir münacatında:

–  Ey Rabbim! Bana, kullarına uyguladığın adaletini göster, diye dua etti. Allah’u Teâlâ:

– Ey Musa! Sen atılgan, cesur ve aceleci birisin; sabretmeye gücün yetmez“ dedi. Musa (a.s):

–  Senin özel yardımınla sabredebilirim, dedi. Allah (c.c):

– O zaman filan yerdeki çeşmenin yanına git, çeşmenin hizasında, orayı görebilecek bir yere gizlen; kudretime ve gaybî ilmimde sırlarıma bak! Buyurdu.

Musa (a.s) çeşmenin yakınlarındaki bir tepeciğe çıktı ve kendini gizleyerek çeşmede olacakları gözetlemeye başladı.

Biraz sonra çeşmeye bir atlı geldi. Adam atından indi, abdest aldı, suyunu içti. Kuşağına bağlı ve içinde bin dinar bulunan kesesini çözerek yan tarafına koydu. Namaz kıldı. Sonra, acele ile atına bindi; altın kesesini orada unutarak çekip gitti.

Atlıdan sonra çeşmeye küçük bir çocuk geldi; çeşmeden su içti, o esnada altın kesesini gördü, onu alarak gitti.

Çocuktan sonra çeşmeye ihtiyar ve kör olan bir adam geldi; su içti, abdest aldı ve namaz kıldı. O sırada atlı, altın kesesini düşürdüğünü anlayınca geri döndü. Çeşmenin yanında ihtiyar kör adamı görünce hemen yakasına yapışıp ona:

“Ben burada az önce bir para kesesi düşürdüm; kesemi bana ver! Çünkü buraya senden önce başka birisi gelmedi!” dedi. İhtiyar kör:

 ”Baksana ben yaşlı ve kör birisiyim! Nasıl olur da senin keseni görebilirim?” dedi. Atlı, yaşlı adamın sözüne inanmadı, kızdı; kılıcını çektiği gibi adamı orada öldürdü. Yaşlı adamın üzerinde kesesini aradı ama bulamadı. Atına binip tekrar yoluna koyuldu. Musa (a.s) o an daha fazla dayanamayarak:

“Ey Rabbim! Sabrım tükendi. Ben biliyorum ki sen en adilsin. Acaba bu gördüğüm şeylerin aslı nedir?” dedi. O esnada Cebrail (a.s) geldi ve şöyle dedi:

“Ey Musa! Allah (c.c) şöyle buyuruyor: ‘Ben senin bilmediklerini ve bütün gizlilikleri bilenim. Gördüklerine gelince:

– Keseyi alan küçük çocuk, hakkını ve kendisine ait olan malı aldı. Onun babası bu atlı adamın yanında ücretle çalışan bir işçiydi, ama parasını alamamış, alacakları birikmişti. İşte bu altınlar onun hakkıdır. Bu ihtiyar ise kör olmadan önce atlının babasını öldürmüştü. Bu da onu öldürerek (benim katımdaki) kısası uyguladı. Gördüğün gibi her hak sahibi hakkına kavuştu. Benim adaletim çok gizlidir.”

Bizler bu hikâyeleri akıllı ve zeki insanlar düşünsünler, anlasınlar ve Allah’ın ilminden hiçbir şeyin gizli kalmayacağını bilsinler diye anlattık. Selamlarımla.

Mehmet Aluç


( Kula Bela Gelmez Hak Yazmadıkça... başlıklı yazı kul mehmet tarafından 31.01.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.