-21-
…
Nihal aklının
ahkâmıyla, sabırla bir bekleyişe geçen kalbinin arasında gidip geliyor,
acımasız ikilemin yarattığı kısır döngü cenderesinde sıkışıp kalıyordu.
Farkındalık yüklendiği duygularının telaşesiyle alınganlaşan bir ruh yapısı
içinde rüştünü ispatlamamış kaygılar taşıyordu. Dışarıda soğuk rüzgâr
delişmence esiyor, merkezle bağını koparmış uluorta gezinen birçok yaprak ve
dalı kuytu yerlere sürüklemekten acayip bir zevk alıyor, özveriden de kaçınmıyordu.
Vedat’ın
sinsice yakınlaşmasını ve konuşmak arzusunu görüyordu, ama ondan eski veya yeni
hiçbir fikir duymak istemiyor, onu kendine muadil bile görmüyordu. Vedat
kırılan yerinden kırk defa kırılsa aldırış etmez, umursamaz, itilip kakılmayı
bile başa kakınç saymazdı.
“Bursa
güzeline selam…” dedi.
Nihal
selamı reddetmemek adına; “Selam Keşanlı,” dedi.
“İki çift
laf etmeye, destur var mıdır?”
“Yoktur
Keşanlı…”
“Destur
isteyende kabahat… Olsun, yine de biz iki çift laf edelim…”
Nihal; istemediğini
belirtmek için “Keşanlıııı…” dedi.
Keşanlı saf
ve iyi niyetliydi ama Nihal o anda, içinde bulunduğu hali ruhatiyle onu dinlemeye
hiç mi hiç hazır değildi. O anda Nihal
ayrı bir dünyada, Keşanlı başka bir gezeğenden gelmiş biri gibi yabancıydı.
Keşanlı ise Nihal’i durgun ve üzgün olarak görüyor, onu daldığı anal âlemden
çıkarmak, gerçek dünyaya döndürmek, biraz gülüp biraz eğlendirmek istiyordu.
Keşanlı; “Yüz
kadına kaç yaşındasın? Diye sormuşlar. Verilmiş
tek cevap sence nedir? Kadınların tamamı; “Sence kaç gösteriyorum?” demiş”
diyerek kendi kendine gülmeye başladı. “Bursalı yine kan şekerim düştü. Bir iki
tatlı söze ihtiyacım var…”
“Keşanlı bu
dünyada gülmek istiyorsan ya kaderin güzel olacak, ya da kafan…”
“Bursalı
biliyor musun? Kadınlar hep güvenmek ister. Ama nedense hep zeki, yakışıklı,
komik ve zengin birine güvenmek istiyorlar.”
Nihal; “Sence
de haklı değiller mi?” Dedi.
“Sokrates
ne demiş biliyor musun? Diye sordu ama Nihal’in cevap vermesini beklemeden yine
kendisi cevapladı. “Her durumda evlenin iyi bir eşiniz olursa mutlu olursunuz.
Eşiniz kötü olursa filozof olursunuz.”
“Hani,
yalan da söylememiş…”
“Aslında
denildiği kadar okumayan bir toplum değiliz. Erkekler bildiğini okuyor,
kadınlar da erkeklerin canına okuyor.”
“Eee ne
yapacaksın? Dürüstlük insanın kartvizitidir, o da matbaada basılmıyor ki!”
Keşanlı
kendince esprili sözlerle etrafındakileri güldürüp eğlendirmek isterken, aynı
esprilerle kendi içinde yaşadığı acı duyguların üstünü örtüp, gizlemeye
çalışarak gerçek yaşadıklarını saklardı. Şaklabanlıktan, latifeli sözlerde
hoşlanır, hatta onlara sığınarak kendince teselli bulmaya çalışırdı. Tüm bu
tavır ve davranışları yanında kaba ve kırıcı laflara aldırmaz, içine atıp hiç kin
de tutmazdı. Kendince hayatı basite alır, günlük, hatta anlık yaşardı.
Araya Deniz
girdi. “Duydunuz mu?”
Nihal’le
Vedat aynı anda “Neyi duyduk mu?” diye sordular.
Deniz “İngiliz
News muhabirinin haber başlığında söyle yazıyordu. “İki kral (Erdoğan-Putin)
sahaya en son geldi.” Diğer başkanlar Erdoğan-Putin ikilisini bekliyorlardı.”
“Krallık mı
kaldı ki ortada kral olsun.”
“Ağzı olan
konuşuyor. Adam bizimkileri kral sanıyordur. Adam yazısında İtalya Türkiye’ye
yaklaşırken, Fransa hızla Türkiye’den uzaklaşıyor. Ayaküstü Markel, Macron ve
İtalya başbakanı Erdoğan’la görüşmek için sıraya giriyorlar. Putin Erdoğan’a “Sisi
seninle görüşmek istiyor” diye söylemiş. Sisi ilk defa Erdoğan’la aynı masada
oturmuş. Mısır Türkiye ile barışmak istiyor, giderayak tutukladığı ‘bak ben
iyilik yapıyorum’ Anadolu Ajans muhabirlerini serbest bırakmış.”
“Bu arada Türk
arama gemisi Yavuz Rumların 8.parsel, bizim G parselinde arama yapmak için
oraya gitmiş. G parseli İsrail’in Levantin sınır noktasında yer alan ve Rumlar
bu parseli İtalyan firmasıyla sözleşme imzalamıştı, ama “Türk savaş gemilerinin
olduğu hiçbir yerde arama yapmayız,” diyormuş. Diğer yanda Sarkozy “Avrupa
Birliği Türkiye ve Rusya ile daha güçlü olacak,” demiş ama Sarkozy’yi duyan
bile olmamış.”
Vedat,
“Siyaseti boş ver beya… Sen hayata, hayatının güzelliklerine bak. Hem ortada
şöyle bir iddia dolaşıyor ‘Bir erkeğin en lezzetli yeri başının etidir, milyonlarca
kadın yanılıyor olamaz, değil mi?’”
Nihal ve
Deniz, Vedat’ın sözlerine gülmeye başladılar. Keşanlı Nihal’ bırakıp Deniz’le
laf ebeliğine başlayınca, Nihal sessizce kendi kabuğuna çekildi.
…