“Susuyor, Susuyoruz Kadına Şiddete Hayır Diyemiyoruz…” başlığı ile kadın
cinayetleriyle ilgili düşüncelerimi 25 Haziran 2015 tarihinde gerek Malatya Söz
Gazetesi’nde gerek internet haber sitelerinde gerekse de kendime ait olan
kişisel web sitemde yazarak paylaşmıştım.
Geçtiğimiz günlerde yazacağım
bir konuyla ilgili internette arama yaparken kendi yazdığım yazımla aynı
başlığı taşıyan bir yazının http://www.karabukolayhaber.com
haber sitesinde de yer aldığını görünce merakımdan incelemek istedim.
Sitedeki haberi açıp okuyunca şaşırıp
kaldım. Yıllar önce yazdığım yazının birçoğunun noktasına kadar değiştirilmeden
kopyalanarak kendi yazıları gibi internet sitelerine konulduğunu gördüm.
Yazımı kopyalayan sözde
gazetecilik yaptığını sananlar sadece bir paragrafta yer verdiğim “1307” rakamını değiştirerek “binlerce” şeklinde bir kelime
eklemiştir.
Yazımdan kopyalanarak kullanılan sitedeki yazının ise
yaklaşık 12 ay kadar öncesinde 13 Ocak 2019 tarihinde siteye yazıldığı
görülüyor.
Kendi yazım ise gazete ile
internet sitelerindeki köşemde yer aldığı gibi www.edebiyatdefteri.com adlı sitede
de 26 Haziran 2015 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir. Bunların dışında
ise 2018 yılı Kasım ayında Ares Yayıncılıktan çıkan “Ötelenen
Hayatlar” adlı kitabımda da yer almıştır.
Yazımı kopyalama yapan sitedeki yazı şu şekilde yer
almaktadır…
“Öldürülen bu kadınlar,
kızlar, belki de senin, benim, onun, diğerinin anası, sevdiği eşi, kızı, ablası
veya kız kardeşidir.
Vahşice şiddete maruz kalmış,
dayak yiyerek işkence görmüş, taciz edilmiş, tecavüze uğramış ve öldürülmüş
olan binlerce kadından birçoğunun
adını hatırlıyorsunuz.
Ölenlerin, öldürülenlerin
adını hatırlayacağınız gibi Münevver Karabulut, Özgecan Aslan, Cansu Kaya,
Leyla Salman, Ayşe Pınar, Fatma Nur, Songül Yılmaz ve daha niceleri…
Günlerce onları sokak sokak,
cadde cadde, ev ev aramış, günlerce onlarla yatıp onlarla kalkmıştık.
Onların ailesi ailemiz, evleri
evlerimiz olmuştu. Onlarla birlikte günlerce evimiz cenaze evine dönmüştü.
Onların cenazesini kendi
ailemizden birinin cenazesi gibi sahiplenmiş ve uğurlamıştık.
Ailemizden, yakınlarımızdan
birinin cenazesi evimizden çıkmış gibi günlerce üzülerek ağlamış ve yaslarını
tutmuştuk.
Bu kadınları, kızları
öldürenler bizleriz. Onların katili kocası olan benim, oğlu olan benim, babası
olan benim ya da sevgilisi olan benim.
Kimini bacak arasında
sandığımız ve gördüğümüz namus adına, kimini kıskançlık uğruna, kimini giydiği
kıyafeti yüzünden, kimini mal mülk uğruna öldürdük.
Hangi amaçla olursa olsun
sonuçta kendi parçamız olan diğer yarımızı yine kendi ellerimizle öldürdük.
Ben, sen, hepimiz sustukça,
susmaya devam ettikçe, bu vahşete bir çözüm getirilmediği takdirde daha çok
Münevverler, Özgecanlar, Cansular, Fatmalar, Zeynepler şiddete maruz kalacak,
tecavüz edilerek öldürülecektir.
Bu insanlık ayıbına, bu
vahşete, bu cinayetlere artık toplum olarak dur demek gerekmiyor mu? Daha ne
kadar Münevverler, Özgecanlar, Cansular öldürülecek. Bu kadar şiddet, bu kadar
vahşet, bu kadar taciz, bu kadar tecavüz ve bu kadar ölüm yetmez mi?
Öldürülen her kadınımızla
birlikte aslında bizlerde, insanlıkta şiddete uğradı, taciz edilerek tecavüze
uğradı ve öldürüldü. Onlarla birlikte insanlık, onlarla birlikte insanlığımız
da öldü…
Geride kalan insanlığın,
varsa ki eğer başları sağ olsun…
Her cinayetten sonra ise
medya organlarında “idam edelim”, “hadım edelim”, “asmayıp keselim” vb gibi
sözlerden geçilmez oluyor.
Ben idama karşıyım. İdam dışında bu vahşetlerin, bu cinayetlerin önüne geçmek için ceza kanunumuz yeniden elden geçirilerek hadım edilme olayı da dâhil olmak üzere olabildiğince en ağır cezalar getirilmeli, yargılamalarda iyi hal indirimi, tahrik indirimi gibi olaylara kesinlikle son verilmeli bununla beraber kadınların mal gibi alınıp satılmadığı, cinsel obje olarak görülmediği, namus kavramının sadece kadınlara ait olmadığı ve namusun sadece ve sadece bacak arasında bulunmadığı şekilde eğitimlerin yer alacağı eğitim sitemimiz aile eğitimini de kapsayacak şekilde yeniden gözden geçirilerek düzenlenmeli diye düşünüyorum.” şeklinde yer almaktadır.
Benim yazımla (link adresleri aşağıdadır) yukarıda yazılan yazıyı karşılaştırdığınızda kopyalama yöntemiyle alıntı yapıldığını sizlerde göreceksiniz.
Gazeteciler elbette yazdığı
bir yazıda bir başka yazardan ya da haberlerden alıntılar yaparak
kullanabilirler. Ancak alıntı yaptıkları yazarın ki özellikle de hiçbir
değişiklik yapılmadan alıntı yapılacaksa onayını aldıktan sonra
kullanabilirler. Ki bunu da yazının içeriğinde belirtmeleri gerekmektedir.
Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde bir gazeteci, başta haber ajansları olmak üzere, bir meslektaşının ve herhangi bir yayının sunduğu bilgileri kullandığında mutlaka kaynağını belirtmelidir demektedir. Bunu yapmayan kişiler etik davranmadıkları gibi emek hırsızlığı da yapmış sayılırlar.
Sözün özü olarak, verilen
emeğe saygı gösterilmesi gerektiğinden Karabük Olay Haber sitesinin yazının
altına kimden alıntı yapıldığını eklemelerini ve bir de özür borçlu olduklarını
belirtmek istiyorum.
Yazımın Linkleri:
http://alihaydarkoyun.com/2015/06/25/susuyor-susuyoruz-kadina-siddete-hayir-diyemiyoruz/
http://gunestv.com/?islem=yzr&ID=25032&isim=susuyor-susuyoruz-kadina-siddete-hayir.html
https://www.edebiyatdefteri.com/142789-susuyor-susuyoruz-kadina-siddete-hayir-diyemiyoruz/
Alıntı Yapan Sitenin Linki:
http://www.karabukolayhaber.com/susuyorsusuyoruzkadina-siddete-hayir-diyemiyoruz/