“Sen de haklısın. Kurdu olmayan dağın köpeği kral olur, derler. Ne yapalım çakalın özgürlüğü, aslan ayağa kalkana kadardır.”


Konuşmaları yarım kalmıştı. Tim komutanı Devlet, salonun orta yerine gelerek durdu. Onun salonun orta yerine gelmesiyle, herkes ayağa fırlayarak hazır ol konumuna geçerek, başları dik bir şekilde komutanı dinlemeye geçtiler.


“Arkadaşlar beni dinleyin. Yüz yıl milletlerin hafızasında pek bir şey sayılmaz. Biz yüz yıl öncesi de Yemen’deydik, Irak’taydık, Suriye’deydik, Libya’daydık, Kudüs’teydik. Bu gün yine aynı cephedeyiz. Yüz yıl önce bize bu coğrafyayı dar edenlere karşı, verdiğimiz mücadelenin aynısını vermek için yine oralardayız. Yüz yıl bugün kadar yakındır. Onlar elimizi kolumuzu bağlamaya, biz zincirlerimizi kırmaya çalışıyoruz. Dün on yıldır hazırlık yaptıkları ve orduları donatacak kadar silah yığdıkları terör koridoru üzerinden kurulan cepheyi yardık. Bu günlerde de Akdeniz haritasına müdahale ediyor, Akdeniz’deki çokuluslu kuşatmayı dağıtmaya çalışıyoruz. Bu aynı zamanda bir Anadolu savunmasıdır. Yarın Meclise Libya tezkeresi gelecek, kimlerin Batının uşağı olduğunu yeniden bir kez daha göreceğiz. Hiç mi Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da, Libya’da yaşananları görmezler? Fransa’nın, ABD’nin, İsrail’in Türkiye’ye karşı husumetini anlamazlar. Beyler vesayetçi olmanın sağcısı, solcusu, İslamcısı olmaz. Yüz yıl önce çöken bir ülkeydik, bugün yükselen bir ülkeyiz. Tarih bizi yükseltirken, onları çökertiyor. ”


“Toparlanın arkadaşlar gidiyoruz,” şeklindeki gür sesin ardından zıplayarak koşarcasına, hazır bekleyen silah ve çantalarına koştular. Silah ve çantasını kapan kendini kapının önünde hazır bekleyen aracın içine atıyordu. Kimsede “nereye gidiyoruz?” sorusunu sorma cesaretini kendinde bulamamıştı. Nereye gidildiğinin ne önemi vardı ki! Hazır kıta bekleyen bir time devlet nerede görev verirse, hızla oraya giderek sorgusuz sualsiz görevini icra ederdi. Devlet baba görev vermiş, görev hakkıyla yerine getirilmeliydi.


Araç hızla yol alarak, çalışır durumda bekleyen helikopterin yakınına kadar varınca durdu. Silahını ve çantasını kapan, süratle kendini helikopterin içine attı. Sayı tamamlanır tamamlanmaz helikopter havalandı ve limanda bekleyen gemiye en yakın bir yere indi. Silahını ve çantasını kapan gemiye koştu.


Devlet düğüne gider gibi kokusuz ve tereddütsüz önünde toparlanan tim arkadaşlarına baktı. Gözle görülmeyen bir mutluluk ve huzur bulutu yanaklarını okşadı.


“Arkadaşlar; gemiye bininceye kadar nereye gideceğimizi söylemedim. Şu anda içinde olduğumuz gemi Trablus’a gitmektedir. Bize verilen görev; geminin sağ salim Trablus’a varmasını dağlamaktır. Gemi ve gideceğimiz yerle ilgili, en yakınlarınız da dâhil olmak üzere, en ufak bir paylaşımda bulunmayacaksınız. En ufak bir yanlış istemiyorum. Bu hususta en ufak yanlışı bile, vatana ihanet suçuyla eş tutarım. Siz de bilirsiniz ki, kahpeliğin bahanesi, ihanetin telafisi yoktur.”


Tim komutanı Devlet, gemide kimin nerede görev yapacağını kod kod söyleyerek görevlendirdi. Herkes koşar adım görev yerine dağıldı.


Doğu Akdeniz’in açık sularında azılı birer timsahtan farksız ABD’nin uçak gemisine iştirak eden firkateynler ile Fransız ve İngiliz firkateynleri gezinirken, bir Türk gemisi, Türk kara sularından üzerine aldığı emaneti yerine ulaştırmanın telaşı içindeydi.


Gemi gecenin karanlığında, Akdeniz’in mavi sularını yararak görevini zamanında yerine getirmek için hızla hedefine doğru ilerliyordu.

 

Devamı var

...


Ant. -241219 

( Akdenizdeki Kavga - 5 başlıklı yazı Kocamanoğlu tarafından 5.01.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.