Kaldırımlar ıslak, çamur, kirli, kaldırımlar
bakımsız,
“İnsanım” diye, gezenlerin çoğu bencil, hoyrat, vefâsız
Cesaretleri kırık, bakışları ağlamaklı, kalpleri
sevdasız,
Kaldırımlar yabancı, soğuk, acımasız, kaldırımlar
vefâsız.
Efkârlı türküler, kırık kalpler ve bitmeyen
hüzünlerle,
Vuslatsız sevdalar, gâyesiz insanlar ve mânâsız
gürültülerle,
Zavallı dilenciler, işportacı çocuklar ve bunalmış
gurbetçilerle,
Yerlere atılmış poşetler, çiğnenmiş izmaritlerle
dolu kaldırımlar.
Kaldırımlar kör, topal, sağır, kaldırımlar dilsiz,
Sesler boğuk, cümleler anlamsız, şiirler hissiz,
Madde katı, mânâ buhar, gözler neşesiz,
Kaldırımlar ağlıyor, inliyor, kaldırımlar çaresiz.
Ağlamayın, bakın işte, yine size geldim,
Canımsınız benim, ruhumu üstünüze serdim.
Beni de çiğnesin size “taş” diye basanlar,
Üç sırdaşız biz; gece, ben ve kaldırımlar.
Kimsesiz yoksulları, ihtiyarları görüyorum
kaldırımlarda,
Her çilenin izi kalmış; yorgun, yılgın, ümitsiz
bakışlarında,
İnsanlık taşlarda, taşlıksa neme-lâzımcı insanlarda,
Bekle beni gecem, bekle, sessiz, kimsesiz
kaldırımlarda.
Siz hüznüm, yârenim, tefekkürümsünüz ey kaldırımlar,
Anlayamaz sizi yüreğinde merhamet, kalbinde aşk
olmayanlar,
Beni de bağrınıza basın ki, insanlar insanlığından utansınlar,
Siz aşkım, dostum, sırdaşımsınız ey kaldırımlar,
ASLAN YILMAZ
1 ARALIK 1989
DİYARBAKIR
ÖNEMLİ NOT : Bu şiiri 30 yıl önce Üstad Necip Fazıl
KISAKÜREK’ in “KALDIRIMLAR” isimli şiirinden etkilenerek yazmıştım ve 30 yıl
sonra yeniden düzenleyerek beğeninize sunuyorum.