Giyindiğim her kelimeyi bir anda sonsuzluğa uğurlayabilirim ve ruhumun çıplaklığından asla utanmam elbette yüreğimin de mukozasında sarı benizli titrek bir papatyayı da ağırlayabilirim ne de olsa ölü dünün filan yasını tutmuyorum artık.

 

Yüreğin atığı mı sanırsın bunca cümle? Aslında atıl yüreklerden yüreğime transfer olan birer şarkıdır yazmanın keyfi ile hayatın şatafatlı hüznüne rest çektiğim.

 

Anlatılmazlığın gıyabında belki de anlatmadıklarımın gıybetini yaparken insan ırkı ve irkildiğim kadar da ayırım yapmadığım bir göstergedir sığındığım mizacı ufkun ve utkun.

 

Ölü bir serzenişe rast gelebilirsin de yüreğimin kıvrımlarında ve canlandığıma da vakıftır evren: bazen bir yafta bazen bir rafta gezinen düşlerim ve İlahi yolun her adımında ben adımı unutup sadece ruhuma doping yapan bir göz yaşıdır kaçtığım cennetin cinnete dönüşen seyri.

 

Yoksunluğun izini sürüyorum, sevgili Kafka ve hayatın diyetini ödüyorum gerçi öykündüğüm sadece mizacımın tutanaklarına geçen mutlu zamanlarımdır bir o kadar sıkıntılı sürecin asla sonlanmadığı ve ben acıyı da hayatı da evrelere b/ölürken.

 

Acılar safsata kimine göre ve insanlığımın da mimarı, asla ödün vermediğim iyi niyetim gerçi tükendiğime şahit alıcı kuşlar ama yüreğimin vericisi aralıksız ivme kazanıyor.

 

Göğün kompetanı İlahi ışık ve sarmalında ömrün, enkaza dönüşüp de hurdadan yeniden yarattığım bir kaporta görüp de unuttuğum düşlerim belki de unutup görmeyi dilediğim hayallerin tuzağına düşen gerçeklerle yeniden biçimlendiğim.

 

Maruz kaldığım hiçbir şey sanırım sancılı bir evrim süreci geçiriyorum bağdaşık olduğum kadar bağışıklık kazanmayı da pek beceremediğim.

 

Varlığımın emanetiyim ve emanet ettiğim tüm sevdiklerim elbette hikmetin sahiciliğinde ve güzelliğinde ayrı düştüklerim.

 

Farklılığın farkındalığında.

 

Düşüp de kalkmayan her kelimeye şok verdiğim elbette bir şiir olma rüyasıyla gelmemiş olsam da dünyaya her şiir aslında kaybettiğim zamanın da bir telafisidir.

 

Sözcüklerin esareti değil bu bilakis benim yüreğimi zimmetlediğim bir cennet bahçesi ve mevzu bahis olan cehennem kaçkınlarından kaçıp erebileceğim en üst rakımda ben tütsü yakıp da ellerime tütün kolonyası sürerken ve sırtımı sıvazlarken bilinmezlik.

 

Çöpçatan imgeleri bazen çöpe atıyorum ve ne çöp çatıyorlar ne de çöpü karıştırıyorum ertesi gün çünkü yeni baştan yazmalıyım hikâyemi ve hikâyeme konuk olan her kahraman illa ki yakamdan düşmeli ki yeni bir hikayenin yolu açılsın.

 

Bir şatoda yaşayabilirdim ya da davasını kaybettiğim alacaklılarım ve biliyorum ki; sen de mezarında dönüşüm geçiriyorsun tıpkı yazdıklarından firar eden her kahramanın peşine düşüp peşin hükümlü olmayı da bırakamazken en çok da kendime yaptığım haksızlık.

 

Dile geldiği kadar itiraf ediyorum.

 

Bazense dilim tutuluyor ve kalemin meşrebini yok sayıyorum tıpkı zamanla insanların birbirinden uzaklaştığı gerçeğini yeni yeni kabullenmişken.

 

Misafiri olmalıydım ben oysa yıldızların ve dolunayla körebe oynamalıydım ve güneş parlarken hala gökte asılı kalmayı beceren ay gibi de ışımalıydım sanırım yıldız olmanın verdiği farklı bir misyon elbette içimdeki ışık sönmese de yansıttığım karanlık ne de olsa hüzün balçığında bata çıka yürüyorum ama su dökündükçe arındığıma şahit yüce Yaratan en azından alnıma kara çalmıyorum ve çalınsam da zaman zaman ya da kulağıma çalınanlar, ben sadece önüme bakarak yürüyorum tıpkı çok değer verdiğim bir insanın öğüdünü kulağıma ve kalemime küpe yapmışken.

 

Ödemekse diyetimi direncimle.

 

Sınanmaksa zulümle elbette sabırla.

 

Ve senin yaşadığın yüzyıl, sevgili Kafka ve karanlığa mahkûm olduğun ya da önceleri karanlık iken kaleminden bana yansıyan şimdi geçen onca zamanın ardından senin ışığını hissedebiliyorum ve görünmezliğin de şeceresini tutarken biliyorum ki; fazlasıyla uyumsuz bir insanım en azından çağın gereklerine ilgisiz kalıyorum ve yalan pencerem ilk günden beri gerçeğe bakıyor.

 

Sıfatların bilançosu elbette edimlerle ve öznelerle yüklü ve sabrımla aştığım daha da aşacağım çok şey var bu anlamda konuşmak ve yazmak iyi geliyor bana gerçi yazmadıklarım kadar yazdıklarım da kimi zaman bana gerekli özgüveni sağlamasa da başat bir imgede takılıp ayarıyla oynuyorum iç sesimin hele ki dış sesin ve tezahüratın verdiği bıkkınlık nabzımı durdurma noktasına getiriyor belki de tavan yapıyor heyecanım ve ben yeniden kuruyorum alarmı umuda ve sakinliğe.

 

Rencide edilesi ne çok şık sanma ki şık duruyor insanın üstünde gel gör ki; her olumsuzluk aslına bana yazmam ve yaşamam için yeni sebepler veriyor ve belimi doğrultup kaldığım yerden devam ediyorum.

 

Şanslı bir insan olduğumu da pek sanmıyorum ve yaşadığın karanlık çağın faturası kimi zaman günüme denk düşüyor ve ağını inşa eden bir örümcek gibi sabırla ve metanetle çalışıyorum elbette memnun ettiğim fazlaca insan yok çevremde hatta neredeyse hiç kimse ama ben yılmıyorum hiç kimse olmaktan ve herkes için aynı şeyi düşünüyorum elbette gereğinden fazla öz verili ve inançlı olsam da yatkın olmadığım bir sosyallik ve aktivite eksikliğinden dolayı da açık verdiğime kani insanlar.

 

Kapalı olmadığını bilmelisin gözlerimin ve seninle ilgili daha çok şey var öğrenmem ve çözümlemem gereken ki; kendimle uzlaşayım belki de asla işe yaramayacak bunca çabam ve de yazdığım ama hayata tutunmak zorundayım ve yüreğimde biriktirdiğim insanlardan da güç almalıyım her ne kadar onları bıktırmış olsam da ben nasıl vaz geçerim sevmekten ve güven duymaktan?

 

İnzivaya çekildiğim ya da çekileceğim bir rivayet kendimi kendime ihbar ettiğim ve hala kozamdan firar etmediğim için midir ne ben mütemadiyen ağ örüyorum yeni hayatıma hazırlık yapmak adına.

 

Bir düşün peşindeyim, sevgili Kafka.

 

Belki de defalarca daha düşmeliyim ki düş gücüme sığınağım.

 

Mazur gör beni, demeyeceğim çünkü ben kendimi mazur görmüyorum ve bil ki kendime keseceğim hesap ve bilet ancak ufkumda saklı tuttuklarımla anlam kazanacak en azından anlamlandırmakla mükellefim ve anlaşılmanın da aslında bir rüya olduğunu biliyorum lakin yaşadığım kadar peşindeyim düşlerimin ve de yaşattığım kadar ilkelerimi ve inancı ki buna mecburum.

 

Anlamanı dilerdim çünkü ben seni çok iyi anlıyorum, sevgili Kafka ve anlaşılmanın izinde ar biliyorum saklı tuttuğum umudu ve iyi niyeti peşi sıra sürüklendiğim hoyrat rüzgârda Aralık’ta her gün kış güneşine rast geldiğim ömrün de aslında bir sınav olduğuna da vakıfım lakin ben hep iyi bir öğrenci oldum ömrü hayatımda.

 

 

 


( Milena Dan Kafkaya Mektuplar-2- başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 18.12.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.