Kafeste ne kadar kuş varsa gül yağı sürmek isterdim kilitlere
Kırılana, üzülene, üşümüş gözyaşlarına ve dahi ayrılanın
Acuna dökmek istedim gül kokusunu
Sonbahara, kışa, siyaha, ihanete, umutsuzluğa, çaresizliğe,
Sürmek isterdim zıt tına dönsünler diye
Ama
Sırtında sakladığı gül deposundan
Bir damla yağı esirgerdi uğur böceği
Gök gürlerdi paslanmış göz kapaklarımın gıcırtısından
Gül yağından utandığı için
Nemli bulutların koynunda saklanırdı
Rutubet kokan ayrılık acısı
Her mevsim düşerdi yerlere boynu bükük yetim duygular
El ele tutuşup denize dökülünceye kadar yürürlerdi
Bütün balıkların içleri sızlardı acıdan
Ölecekler inin farkına varmadan
Gülü koklamak için karaya koşarlardı oynaşarak aniden
Arada bir yıldız savaşlarında kılıç sallamaya giden uğur
böceği
Döndüğünde ruhlarını ecelin öptüğü, balıkların kokusu sinmiş
Güllerden yağ depolamaya devam ederdi
İnsanlık yok olurdu
Gül yağlarını depolayan uğur böceklerinin gururları arasında
Balık kokardı sevdalar karada can çekişirken
Gelecek hıçkırıkla ağlardı
İnim inim inlerken geçmiş
Gül yağı pervasızca kokmaya devam ederdi…
Uğur böceğinden habersiz.