Her kişi şartlarına göre bir dünya tesis etmiş, hayatı bu gözlükte bakarak kurguluyor. Yaşattıkları acıları, sevinçleri sanki herkesin yaşamadığını düşünüyor, acıya denk geldiğinde, “ Allah’ım bana neden bu kadar dert verdin, hiç kimsenin benim gibi çektiği yok ”diyerek isyan ediyor, sevinçle karşılaştığında ise “Benden başka bu sevinci yaşayan yok. Bu dünyanın en akıllısı, en beceriklisi benim!” diyerek hava atıyor. Bu durumda hani başkasına laf atsa, ister istemez yanlış anlıyor, kıskanıyor, alınıyor. Hani azıcık muhabbet varsa, o da silinip gidiyor. Kimse kimseye katlanamıyor da...

 

Aynı ülkede, tarihi, dini, ırkı, kültürü… Kısacası yaşamına müdahale edebilecek her vasfı aynı olsa da bir iletişim kopukluğu sürüp gidiyor. Aslında kimse bu ortak gibi görünen unsurların ne ifade ettiğini öğrenmeye, kavramaya da çalışmıyor. Bakıyor kendisi gibi görünüyor, bakıyor kendisi gibi namaz kılıyor, bakıyor kendisi gibi aynı tarihi konuşuyor ve onu methediyor, hani bir enstrümanla çaldığı ya da dinlediği müzikten alığı aynı haz… İş acılara geldiğinde yanında kimseyi göremiyor, duygudaşlık yapılamıyor… Hani güzel şeylerden bahsetmek varken, ağlamak, huzursuz olmak, strese girmek, derdiyle dertlenmek istenmiyor. Sanki bir mikrop bulaşacakmış gibi kaçılıyor o ortamdan. Hani sevinçli birisini görse, kendisinde ki acıları, yaşanmamışlıkları, yaşadığı aynı sevinçten ötürü bir bedel ödediği huzursuzlukları depreşiyor yine o ortamdan kaçılıyor. İnsanlar, karşılıksız sevmeyi ve aşkı aramıyor.

 

Aşk ya da sevgi nedir? Neden gereklidir? Neden en fazla zamanımızı buna tahsis ederiz? Neden her paylaşılan şarkıda, dansta, halk oyununda, tiyatroda, operada bu anlatılır? Çünkü âşık kalp düşünmez, sarhoştur, ayakları yerden kesilir, dışarıdan onu seyreden belki ona güler ama aldırmaz.  Çılgın bir sel gibi zaman geçtikçe iyice güçlenir, ancak kontrol edilmezse de etrafına zarar verir de… İki insan gerçekten paylaşır. Irk, din, tarih, yaşam kültürü… Araştırılmaz bile. Ancak, ateş söndükçe, sisler dağıldıkça, uyuşmaz noktalar ortaya çıkar, aşk denilen kaybolur biter. İki insan birbirinden kurtulmak için elinden ne geliyorsa yapar, iki azılı düşman olur. Evliyse boşanır hemen… Bazı erkeklere boşanmak da yetmez, düşmanlığı o kadar zarar vericidir ki, işi boşandıktan sonra öldürmeye kadar götürür. Facialar yaşanır. Aşkın kaynağı ve temeli boşsa, bu hazin tablolar her an olasıdır.

 

Aşkın kaynağı nasıl doldurulur, bir temeli var mıdır peki? Elbette vardır… O da sevgidir… Sevgi, Allah’ı- ilahi yaratıcıyı anlayan ve kucaklayan, yalnızca onun öğretilerini esas alan ve Onu kaybetmekten korktuğu için ne emrettiyse yapan, asla imanından taviz verip kopmayan, tükenmeyen bir bağlılıktır. Allah dedi diye, yarattı diye sevmektir her şeyi. Her sebepte Onu aramak ve bulmaktır. Böyle bir temele sahip insan âşık olursa, o aşk sonsuzdur. Asla bitmez de…

 

İnsan o sevgiyi yaşamadan kurduğu dostluklar ve iletişimlerde yanlış seçimleri ile kendini ve ömrünü mahveder. Hep o sevginin sahte gölgesinde, hissetmeden aşkı arar durur. Daima da hüsrana uğrar. Savaşlar açar, kavgalar eder, bağırır çağırır… Hep başkalarını suçlar! Allah’ı gerçek manada sevmeyen onun yarattıklarını sever mi, asla…

 

Bu sevgisizliğe maruz kalmış biriyle paylaşım, belki doktor hasta ilişkisi gibi olmalıdır. Hasta birisine sırlarınızı dökerseniz, kendiniz gibi görürseniz size zarar verir. Siz onun doktoru da olamazsınız. Öğüt veremezsiniz, hasta deseniz kabul etmez de… Bu gibi durumlarda kalbinizle hareket etmek yerine gerçekçi olmalısınız. Bu aşkın kaynağı Allah’ındır deyip, hemen Allah’a yönelip, dua ve niyazla bu sınavdan uzaklaşmalısınız. Sevginizin temeli vardır ve kısa sürede iyileşir, güzel yaşamaya devam edersiniz. O sevgi varsa temelinizde asla yalnızda olmazsınız. Kısacası gerçek aşk bir lükstür, size hediyedir Mevla’dan…    Aşkın kaynağı ilahi sevgiyle doludur çünkü!

 

Bu sonuçla derim ki, seven insan, aşk yaşamasa bile asla yalnız değildir, o sevgiyle yaşayan kişi her tehlikeden daha fazla korunmaktadır, kalıcı mutluluk yaşamaktadır… Allah yarattı diye sevin, milyonlarca aşkınız olsun, Yaratıcının bir parçası gibi görüp yaşayın. Asla sizin olmayan dünyayı sahiplenmeyin de!

 

Saffet Kuramaz

( Milyonlarca Aşkınız Olsun başlıklı yazı safdeha tarafından 12.12.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.