Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 4.12.2019
Okunma Sayısı : 2025
Yorum Sayısı : 6
Günün Yazısı

Bu Yazı 5.12.2019 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.

SORU VE CEVAPLARLA TÜRK KADINININ SEÇME VE SEÇİLME HAKKINI ELDE ETMESİ

SORU: Osmanlı Devleti zamanında Türk kadınının siyasi anlamda seçme ve seçilme hakkı var mıydı?

CEVAP: Osmanlı Devletinde Meşrutiyetin ilanı ile ilk kez 1876 da ülke insanının kendilerini yönetecek olanları ( Padişah hariç tabii ki ) seçme hakkı söz konusu olsa da gerek 1876 da I. Meşrutiyet gerekse 1908 de II. Meşrutiyet dönemlerinde kadınların seçme ve seçilmesi diye bir şey söz konusu olmamıştır.

Osmanlının bu dönemlerinde kadınlar siyasi haklardan daha çok diğer hakları için mücadele etmişler, bu mücadelenin sonucunda 1917 yılında evlenme sırasında eşlerinin birden fazla kadınla evlenmelerini önleyecek taahhütname imzalatma hakkı elde etmişlerdir. Yani 1917 den itibaren bir kadın eğer isterse eşi bir başka kadınla evlenmemeyi taahhüt edecek ve ancak bundan sonra evlilik gerçekleşecekti.

Bu kanun 1918 de I. Dünya savaşından yenik çıkmamızla kaldırıldı. İşin komik tarafı da kanunun kaldırılması için canla başla uğraşanlar tek eşli olan gayrimüslimlerdi.

SORU: Cumhuriyet 1923 yılında ilan edildiğine göre Kadınlara siyasi hakları ( seçme ve seçilme ) neden hemen 1923 de verilmedi?

CEVAP:  Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi zannedildiği gibi öyle altın tepsi içinde sunulmamıştı. Yine zannedildiği gibi kadınlar bu konuda hiç bir çaba sarfetmemişler, başta Atatürk olmak üzere erkeklerin lütfuna mazhar olarak seçme ve seçilme hakkı elde etmiş de değillerdi. Kadınlar maalesef bu konuda önlerindeki pek çok engeli aşmak zorundaydılar.

SORU: Seçme ve seçilme hakkı ile ilgili olarak kadınların önlerindeki en büyük engeller nelerdi?

CEVAP: Kadınların seçme ve seçilme hakkına sahip olmalarının önündeki en önemli engeller kısaca şunlardı:

1- Erkeklerle eşit haklara sahip olmak isteyen kadınlar askerlik yapmıyorlardı. Madem ki eşit haklar istiyorlardı o halde askerlik de yapmaları gerekiyordu.

2- Kadınlara siyasi haklar verilirse kadınlar asli görevleri olan çocuklara bakmak, yemek, bulaşık, ve sair ev işlerini ihmal edeceklerdi. Hatta kadının siyasi haklar elde etmesi onun kadın hüviyetinden çıkıp erkekleşmesine yol açacaktı.

3- Kadınlarımız henüz oy kullanabilecek bilince ulaşmamışlardı. O sebeple kadınların inkişaf etmesi ( gelişmesi ) gerekiyordu.

SORU: Yukarıda bahsedilen engellerle ilgili örnekler var mıdır?

CEVAP: Elbette vardır. Öncelikle kadınlar maalesef Türk bile sayılmamışlardır. Nasıl mı? O zaman okumaya devam...

1923 yılında İntihab-ı Mebusan ( Millet vekilinin seçme ve seçilmesi ) Kanununda değişiklikler yapılması söz konusu olduğunda kanunun
birinci maddesinde “Türkiye Büyük Millet Meclisi âzası Türkiye Devleti halkından her yirmi bin nüfusu zükûrda [erkek] bir nefer olmak üzere intihap olunur” denmekteydi. Yani her yirmi bin nüfustan bir erkek milletvekili seçilir.

İşte bu madde üzerine ErzurumMilletvekili Hüseyin Avni Bey: Bu rakam daha önce elli bindi. Şimdi yirmi bin olduğuna göre demek oluyor ki kadınlar erkeklerine oy vermiş addediliyor ve kadınlar inkişaf edinceye kadar bunun böyle oması çok uygun olmuş.’’ Derken Bolu Milletvekili Tunalı Hilmi: ‘’ Bu nasıl bir mantıktır. Hem kadınlara oy hakkı vermiyorsunuz hem de kadınları yok sayıyorsunuz’’ Diye tepkisini dile getirse de kanun meclisten yukarıdaki gibi geçmiştir.

1924 yılında seçme ve seçilme ile ilgili yapılacak anayasa düzenlemesinde bu konu yine büyük tartışmalara sebep olmuştur. Çünkü anayasanın onuncu maddesi ‘’18 yaşını bitiren her Tük seçme hakkına sahiptir.’’ Derken aynı anayasanın on birinci maddesi ‘’Otuz yaşını bitiren her Türk seçilme hakkına sahiptir.’’ İbaresi yer alıyordu. İşte bu iki maddeyle ilgili olarak Bayezıd Milletvekili Şefik Bey ‘’ Her Türk sözü kadınları da kapsamaktadır.’’ Derken Dersim Milletvekili Feridun Bey ‘’ Maksadımız o zaten ‘’ Diyerek kadınların da anayasanın verdiği bir hak olarak seçme ve seçilme hakkına sahip olduklarını söylerken Recep Peker, Yahya Kemal Beyatlı  gibi milletvekilleri de ‘’ Her Türk’’ ifadesinin kadınları da kapsadığını canla başla izah etmeye çalışırken Karesi Mebusu Ahmet Süreyya Bey ‘’ Türk tabiri içinde kadın yoktur.’’ Diyerek itiraz etmiş ve ne yazık ki Ahmet Süreyya Bey kafasında olanlar çoğunlukta olduğu için en sonunda Gelibolu Mebusu Celal Nuri Beyin teklifi ile ‘’ Her Türk’’ ifadesi kaldırılıp yerine ‘’ Her erkek Türk ‘’ ifadesi konmuştur.

Görüldüğü gibi 1924 yılı itibariyle kadınlar Türk bile sayılmamışlardır.

SORU: Kadınlara Seçme ve seçilme hakkının verilmesi konusunda Mustafa Kemal Atatürk’ün görüşü neydi?

İşin doğrusu Mustafa Kemal Atatürk de kadınların belirli bir gelişim ( inkişaf) kaydettikten sonra seçme ve seçilme hakkına sahip olmaları gerektiğini savunuyordu.( Yukarıda belirttiğim kadınların inkişafı engeli..)  Nitekim 31 Ocak 1923’te İzmir’de yaptığı konuşmada “...Bir toplum, cinsinden yalnız birinin zamanın gereklerini kazanmasıyla yetinirse o toplum yarıdan fazla eksiklik içinde kalır. Bir millet gelişmek ve medenileşmek isterse özellikle bu noktayı temel olarak kabul etmek mecburiyetindedir. Bizim toplumumuzun başarısızlığının nedeni, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlik ve kusurdan doğmaktadır... Bundan dolayı bizim toplumumuz için ilim ve fen gerekli ise bunları aynı derecede hem erkek ve hem de kadınlarımızın kazanmaları gerekir... Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya karar vermiştir. Bugünün gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız da bilgin ve ilme açık olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğrenim derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.” Demişti.

Evet bu konuşmanın son cümlesinde geçen ‘’Sonra ‘’ ifadesinden de anladığımız üzere Mustafa Kemal Atatürk kadınların erkekler gibi bütün öğrenim derecelerini geçtikten sonra sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyebileceği ve destekçisi olabileceğini savunuyordu. Öyle hemen pat diye verilebilecek bir hak değildi seçme ve seçilme hakkı.

SORU: Kadınların askerlik yapmıyor olmaları seçme ve seçilme hakları konusunda nasıl  bir engel oluşturdu?

CEVAP: 21 Haziran 1927 de TBMM de Askeri Mükellefiyet Kanunu görüşülüyordu. Görüşmeler esnasında Giresun Mebusu Hakkı Tarık Us ‘’Kadınlar benim nokta-i nazarımdan hem intihap edebilirler( seçebilirler), hem intihap olunabilirler( seçilebilirler) ancak mebus olmak, mebusluk intihabına iştirak etmek vatani bir mesele ise, memleketin müdafaasına iştirak etmek de öyle bir hak, öyle bir vazifedir.” Diyerek kadınları askerliğe davet ederken 1923 de kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesini savunan Recep Peker bu sefer aynen şöyle diyordu: ‘’Mademki Türk vataniyle ve mukadderatı ile fiilen meşgul olmak arzusundasınız, o halde bu meşguliyeti fiiliyenin diğer şerefli bir cephesi vardır ki sizi oraya davet ederim( Diğer cepheden kasıt askerlik tabii ki.)’’

Velhasılıkelam Türk Kadınalar Birliğinin canla başla 1927 yılındaki seçimlere katılma mücadelesi maalesef askerlik engeline takılmıştı.

SORU: Türk kadınının elde ettiği ilk siyasi hak hangisiydi?

CEVAP: Her ne kadar 5 Aralıkta Türk kadınına siyasi haklarınının verilmesini kutlasak da aslında Türk kadınına verilen ilk siyasi hakkın tarihi 5 Aralık 1934 değildir. Türk kadınının elde ettiği ilk siyasi hakkın tarihi 3 Nisan 1930 dur. Elde ettikleri hak ise Belediye seçimlerine katılma, seçme ve seçilme hakkıdır.

SORU: Bu hakkın elde edilmesinde etkili olan kadın örgütleri var mıdır?

CEVAP: Elbette vardır. Özellikle de Türk Kadınlar Birliği bu konuda oldukça büyük uğraş vermiştir.Ayrıca kadınlar Türk Ocağı çatısı altında de mücadelelerini sürdürmüşlerdir.

SORU: 1923 den 1930 a Türkiye’de ne değişmiştir ki 3 Nisan 1930 da kadınlar belediye seçimlerine katılma, seçme ve seçilme hakkı elde etmişlerdir?

CEVAP: Yukarıda da belirttiğim gibi kadınların önündeki en önemli engel onların inkişaf etmemiş olduklarına olan inançtı. 1930 yılı itibariyle artık inkişaf ettiklerine inanılmaya başlandı. Bunda en çok etkisi olan faktör de 1924 de çıkartılan tevhid-i Tedrisat Kanunu ile okullarda yapılan çağdaş, medeni ve karma eğitim ile kadınların artık gerekli inkişafı sağladıklarına inanılmasıydı. Ayrıca 1926 yılında çıkartılmış olan Türk Medeni Kanunu ile kadınlar pek çok konuda erkeklerle eşit hale getirilmişlerdi. Ve son olarak Türkiye 1917 den itibaren komünist olan Rusya ile 1922 den itibaren faşizmle yönetilen İtalya’dan farklı olduğunu göstermeliydi tüm dünyaya.

SORU: Kadınların Belediye seçimlerine katılabilme hakkı elde etmesi Yurtta nasıl karşılandı?

CEVAP: Genel olarak oldukça olumlu karşılanmakla birlikte bu kararı şiddetle eleştirenler de vardı. Mesela Hüseyin Rahmi bu karardan sonra ‘’Kadın erkeğe mahkum olmak için yaratılmış olduğunu unutuyor.’’ Derken çocuk sağlığı konusunda uzman olan Doktor Kadir Raşit Paşa kadının çocuğuyla layıkıyla ilgilenebilmesi onu yeterince emzirebilmesi bakımından kadının yerinin siyaset sahnesi değil aile ocağı olması gerektiğini belirtmişti.

SORU: Seçilen ilk kadın belediye başkanı kimdir? 1930- 1950 Yılları arasında il belediye başkanı olan kadın var mıdır?

CEVAP:
Artvin’in Yusufeli İlçesi, Kılıçkaya nahiyesinde belediye başkanı seçilen Sadiye Hanım Türkiye’de seçimle belediye başkanı olan ilk kadındır. 1950 yılına kadar hiç bir ilimizden bir kadın belediye başkanı seçilmemiştir. 1950 yılında Demokrat parti adayı Müfide İlhan Mersin ilinden belediye başkanı seçilmiştir. Yani bir kadının il belediye başkanı olması ancak çok partili siyasi hayata geçtikten sonra söz konusu olmuştur.

SORU: Sadiye Hanım dışında 1930-1950 yılları arasında nahiye veya ilçe belediye başkanı olan kadın var mıdır?

CEVAP: Ben tüm araştırmalarıma rağmen rastlayamadım. Bilen arkadaşım varsa ve yazarlarsa çok mutlu olacağım.

 

*************************

Kadınların Muhtarlık ve Milletvekilliği seçimlerine katılma, seçme ve seçilme hakları ile ilgili soru ve cevaplarla devam edecek.

FOTOĞRAF: İlk kadın belediye başkanı Şehit Kaymakam(Çıldır kaymakamı iken Ermeniler tarafından katledilmiş.) Arslan Beyin kızı Sadiye Hanım( Solda ) ve 1950 de ilk kadın il belediye başkanı olarak seçilen Müfide İlhan. ( Mersin Belediye Başkanı- Sağdaki fotoğraf. )   
( Soru Ve Cevaplarla Türk Kadınının Seçme Ve Seçilme Hakkını Elde Etmesi başlıklı yazı Sami Biber tarafından 4.12.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.