Eminönü’nden Kadıköy’e geçmek için vapura binmiş, biner binmez de ortada ‘’ Çay var, meyve suyu var ‘’ Diye dolanıp duran vatandaşa 2 Tl 50 Kuruş verip çayımı almıştım ki tam karşımdaki kanepeye üç canlı birden oturdu. Bunlardan biri ben yaşlarda ( 60- 65 Yaş aralığı ) bir kadın,  diğeri aynen yaşlı kadına benzeyen otuz beş yaşında bir kadın ve üçüncüsü diğer ikisine hiç benzemeyen güzeller güzeli minicik bir köpekti.

Çay dağıtan vatandaş onlara da sordu: ‘’ Çay ister misiniz?’’

Yaşlı kadın, çay dağıtanı şöyle tepeden tırnağa süzdükten sonra cevap verdi.

-Semever var midir?

Çaycı şaşırmıştı.

-Hanım abla, burası vapur. Vapurda semaver ne arasın.

Yaşlı kadın kızdı.

-Ola madem yohtur semever, ne diye sorirsin çay içecen mi diye? Hem Allah bilir sende kelle şeker de yohtur.

Kadın Erzurumluydu besbelli. Kelle şeker dediği de kerpeten ile kırdıkları özel sert kıtlama çayı şekeriydi ve tabii olarak kelle şeker de yoktu vapurda.

Çay dağıtıcısı  bir La havle çektikten sonra yine ‘’ Çaylar, meyve suları ‘’ diye vapurun içinde tur atarken ben tüm dikkatimi kadın, kızı ve köpek üçlüsüne dikmiştim. Çünkü kesinlikle emindim bu üçlüden bana bir yazı çıkacağına.

Usulca elimi köpeğe doğru uzattım. O da sevildiğini anlamış olacak ki kuyruğunu sallamaya başladı..

-Maşallah, maşallah. Allah nazarlardan korusun ne güzel bir köpek bu.

Kadının kızı cevap verdi.

-Teşekkür ederiz amcası. Ama bizim değil. Hem köpek demeseniz daha mutlu olacağız.

Kız belli ki İstanbulda doğmuş büyümüştü. Şivesi Erzurum şivesi değildi.

Yeğenlerim gözümün önüne geldi. Hiç birisi tam karşımda duran minik ve bol tüylü sevimli yaratığa benzemiyordu. Minik köpekcik hepsinden daha sevimliydi ama yine de bir köpeğin amcası olmak ne bileyim az rahatsız oldum sanki. Hem köpeğe köpek değil de beyefendi ya da hanımefendi mi diyecektim?

-Köpek demeyip de ne demem icap ediyordu acaba?

-O bir birey. Onun bir adı var.

-Hımm anladım. Adı nedir?

O ana kadar sessiz duran anne atıldı.

-Ben Pambıh diyrem, ham bu gız Yumah diyir, sahapları da...

Durdu. Ya sahiplerinin ne ad koyduğunu unutmuştu ya da o adı söyleyemiyordu.

-Gız ne diyirdi Şermin Hanımlar ham bu ite?

Kız öfkeyle cevap verdi.

-Anne ! Sana kaç kez demedim mi it deme şuna diye? Şermin Hanımlar ona Kleopatra diyorlar.

Anne de kızmıştı.

-Başha poh bulamamişler isim diye goymaya. Neyse sen hele bah baham tohtur ne diyir?  Neymiş benim derdim?

Kızın elinde iki adet dosya vardı. Şöyle bir göz attığımda her iki dosyanın da bir hastane tarafından tanzim edildiği  belli oluyordu. Kız sıkıntıyla cevap verdi annesine.

-Ya anne ne diyecek? Az yiyecekmişsin, az konuşacakmışsın, şeker, un ve tuzdan uzak duracakmışsın, bol bol su içecek ve günde en az yedi kilometre yol yürüyecekmişsin. Bunların hepsini sen de duydun. Daha ne öğrenmek istiyorsun ki.

Kadın eliyle dosyaları gösterdi.

-Bilirem bilirem de o dosyaya ne yazdi onu merah edirem. Sanki dosyada benden gizladığı bir şeyler var. Ohu hele baham ne yazmış.

Kız, isteksiz bir şekilde üstteki dosyayı açtı ve okumaya başladı:

-Bak diyor ki: ‘’Hasta polikliniğimize 15.11.2019 Tarihinde gelmiş olup ovariohisterektomi bölgesindeki dikişlerin attığı ve ensizyon hattında enfeksiyon olduğu tespit edilmiştir.Yapılan muayenin ardından hastanın sol fossa paralumbalitse bulunan ensizyon hattının tamamen açık olduğu görülmüş,post-op olarak yeterince hassasiyet gösterilmediği ve operasyon bölgesinde enfeksiyon başlangıcı olduğu tespit edilmiş olup hastanın tekrar operasyona alınması gerektiği konusunda hasta sahibi bilgilendirilmiştir.

Operasyon öncesinde hasta sahibinin isteği doğrultusunda açık bulunan ensizyon bölgesinden ovarium ve uterusun kontrolü yapılmış ve ve uterus ve overlerin alınmadığı, uterusun dikiş iplikleriyle bağlandığı tespit edilmiş ve bu, çekilen fotoğraflarla belgelenmiştir. Bunun üzerine hastaya yara bölgesi operasyonu sırasında ovariohictorectomie yapılmıştır.

Operasyonun ardından hastaya Suitibac 750 mg ve Nidazol 250 mg BİD reçete edilmiş olup hasta 18.11.2019 Tarihinde taburcu edilmiştir.’’

Kadın aval aval dinledi kızının okuduklarını. Tabii ki bir halt anlamadı. Ben de öyle... Bir halt anlamasam da en azından kadıncağızın ciddi bir ameliyat geçirdiği belli oluyordu.

-Çok geçmiş olsun bacım. Demek ameliyat oldunuz ha?

Kadın saf saf suratıma baktı.

-Ola ne emeliyatı dadaş? Ben emeliyat filan olmadım ki.

-İyi ama epikriz raporuna göre ameliyat olmuşsunuz. Rapor öyle diyor.

Kadının kızı birden zıpladı yerinden.

-Anaaaa, ben de diyorum nerden çıktı bu dikiş filan. Kusura bakma anne sana Kleopatra’nın veterinerden aldığımız raporunu okumuşum. Özür dilerim.

Kadın öfkeden deliye döndü.

-Ola kelp gızı kelp. Sen anana köpek mi diyirsen şimdi?

-Ya anne vallahi kasıtlı değil. Dosyaları karıştırmışım. Kleopatra’nın dosyasındaki ameliyat raporunu okumuşum sana. Özür dilerim.

-Torpah başaan senin. Ananla dalga geçirsen ha.

-Vallahi dalga filan değil anne. Bir yanlışlıktır oldu işte.

-Baa bah gız Sedye! ( Muhtemelen Sadiye olmalı tabii ki. ) Babaan cemdegine ( yani ölüsüne- cesedine ) sı.ırtma beni. Doğri dürüst ohu şu lapori.( Raporu yani )

Kız çaresiz diğer dosyadan okumaya başladı.

-Renk: Sarı,  Görünüm: Berrak

Kadın memnun bir şekilde sırıttı.

-Berrah ve sarı işemişem he mi?  Eyii eyii.

-Evet anne çişin sarı ve berrakmış. Yani Normal.

-Ey. Devam et !

-Dantiste: 1005- 1030

-O nedir?

Kız ne desin ki şimdi. Çaresiz biraz düşünebilmek ve bir şeyler uydurabilmek için kıvırmaya başladı.

-Anne ! Hele sabret, hepsini birden bir okuyayım sonra sana anlatacağım.

-Ey madem. Ohu.

Kız devam etti.

- P-H  5-7   Bak bunu biliyorum. Suların ph derecesi yani sertliği en fazla yedi olmalıymış. Yani senin sidiğinde asit de baz da fazla değilmiş.

Anne yine memnun.

-Elbette öyle olacah. Hiç kola içmirem ki asit olsun. Hep çay içtigimden su gibi işirem demek ki.

Kız devam etti.

- Glukoz: Normal, Keton: Negatif

Anne dayanamadı.

-Ola sidikte keten’in ne işi vardır? Ham bu tohturlar eyice sapıttı ha.

Kız cevap verdi.

-Onlar da yok diyorlar zaten. Keten de yokmuş, Glikoz da.

Sonra devam etti.

- Bilirubin: Negatif, Urabılınojen: Normal, Nitrit: Negatif, Protein: Negatif

Kadın yine dayanamadı:

-Ola benim sidigimde protein yoh mudur? O gadar et yiyirem, yumurta yiyirem, yoğurt yiyirem hiç protein olmaz mı? Ham bu tohturlar bir poh bilmirler. Canan Garatay’a gidelim dedim sene o gadar. O olsaydi bah nasıl bulurdi bir sürü protein.

-Anne, devam ediyim mi yoksa kalsın mı?

Annenin devam et demesiyle kız devam etti.

- Lökosit: Negatif, Eritosit ( Blood ) Negatif,  Eritrosit HPF 0-3, Lökosit HPF 0-5, Epitel HPF 0-10, Trans Epitel HPF 0-2, Renal Epitel HPF 0-2, Caox Kristali HPF 0-2, Ürik asit HPF 0-2, Amorf Kristali HPF 0, Tpo4 Kristali HPF 0-2.

Aslında bizim ülkemizde oldukça sık görülen bir manzaraydı bu. Doktorlar sizlere hastalığınız ile ilgili açıklamaları sizin anlayacağınız bir şekilde izah edeler. Kaçınmanız gereken her şeyi açıklarlar ama yine de bizim vatandaş bu tahlil sonuçlarına, röntgen ve mr sonuçlarına, sanki çok anlarmış gibi tomografi ve ekg sonuçlarına bakmaya, bunlardan kendilerine göre anlamlar çıkarmaya bayılırlar.

Bugünkü manzara da sık sık görmeye alışık olduğumuz manzaralardan farklı değildi aslında. Nitekim vapur Kadıköy iskelesine yanaşırken kız son noktayı koydu:

- Senin de anlayacağın gibi hiç bir şeyin yokmuş anne. Maşallah turp gibiymişsin. Ama yine rapordan anladığım kadarıyla yediğine içtiğine, işediğine sı.tığına dikkat edeceksin ve de az konuşup az sinirleneceksin hepsi bu.

Eh artık taşı gediğine koyma zamanıydı. Ben de köpeğe doğru parmağımı uzatıp ona hitaben konuştum:

-Duydun değil mi Kleopatra Hanım? Bunlar senin için de geçerli. Yediğine içtiğine, işeyip sı.tığna dikkat edeksin. Öyle zırt pırt havlamayacaksın tamam mı?

Vapur boşalmaya başladığında Kleopatra kısaca evet manasında ‘’ Hav ‘’ diyerek cevap verdi. Böylece bir epikriz raporu önemli bir krize neden olmaksızın okunmuş ve gereken izahatlar ilgili kişilere iletilmişti
.  




( Gızım Hele Bah Bağam Neyim Varmiş? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 18.11.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.