Ben de; bir insanın hatasını kabul etmesinin erdem olduğuna inanan kişilerden biriyim.

Neden öyle olmasın ki; Doğuştan, mükemmel akılla doğmuyor insanlar, mükemmel cihazlarla doğuyorlar. Yaratan, mükemmel aklı araması ve ona ulaşabilmesi için gerekli her türlü donanım ile donatılmış bir halde gönderiyor insanı, dünyaya.

Gerisi artık kişiye kalmış.

Bunun için, aklımız ermeye başladığı ilk anlardan itibaren hemen eğitimimize başlatılırız.

Herkes en güzel şekilde, eksiksiz mi almaktadır, bu eğitimi? Değil tabii. Bu ayrı bir yaradır. Ayrı bir makale konusu…

Ancak diyelim ki; biz yanlışlarla dolu bir yaşam içerisine girmiş bulunduk. Hatalı düşüncelerle donandık. Hayat bu, olur. Çocukların düşe kalka yürümeyi öğrendikleri gibi; büyükler de kafalarını taşlara vura vura olgunlaşmayı öğrenirler, bazen.

Arkaya attığımız yıl sayısı arttıkça, daha bir oturaklaşır, daha bir sükunet hali ile donanırız.

Gönül sarayımızın müşterileri çeşitlenip, çoğaldıkça, daha bir geniş, daha bir kuşatıcı oluruz.

Beyin hücrelerimizi meşgul eden kavram ve kelimeler yerlerine oturup, kendi düşüncelerimizi oluşturmaya başladıkça, daha bir olgun, daha bir ağır ağabey, amca, dede oluruz.

Zaman getirir bunları.

Hücrelerimizin ölüp sürekli yenilendiği gibi zihin yapımızdaki fikirlerimiz, düşüncelerimiz de sürekli yenilenir. Buna bağlı olarak tavır ve hareketlerimiz de farklılaşır.

Dolayısıyla eski yaptığımız hatalı davranışlarımızı bu gün eleştirerek, örnek olması için itiraf etmek bir mahsur teşkil etmez.

Ayrıca herkes önce kendinden sorumlu değil midir, zaten?

Dolayısıyla ben ilkin kendimi eleştirip, kendimi düzeltmeliyim diye düşünüyorum. Herkes aynı şekilde davranır, herkes kendine çeki düzen verirse, zaten toplum düzelmiş olmaz mı?

Ayrıca başkasına müdahale etmeye hakkımız var mı ki; başkaları ile uğraşmaya kalkarız?

Hem kendini düzeltmeyen başkalarını nasıl düzeltsin ki? Klasik bir laftır; “Sen kendine bak hemşehrim” demezler mi, insana?

Doğru, herkes kendine bakmalı. Daha şık, daha etik, daha ahlaki…

Tam altmış senemi geride bıraktım. Bugün ben kendi ülkemdeki kendi insanımdan, kendi vatandaşımdan, kendi komşumdan helallik istiyorum. Farklı fikir yapısına sahip diye onu hiç dinlemeden yaftaladığım oldu. Vatan haini ilan ettiğim. Kötü gözle baktığım. Belki iftiralar attığım. Yalan yanlış, kulaktan dolma, aslı astarı olmayan şeylerle suçladığım. Farklı inanç yapısına sahip diye demedik şeyler bırakmadığım zamanlar oldu. Hâlbuki hiç bir araya gelip iki kelime bile etmemiştik. İşte sorun da bu değil mi? Yan yana gelip birbirimizle hiç konuşmadan, benim insanım, benim vatandaşım, benim komşum; solcu diye, sağcı diye, alevi diye, sünni diye, Kürt diye, Türk diye benim için nasıl öteki oldu? Bu nasıl bir mantık? Bu nasıl bir düşünce? Bu nasıl bir akıl? Oysa o kişi; hem vatandaşım, hem komşum, hem de insan!

Evet, her şeyden önce insan!

Benim kadar yaşamaya hakkı var. Benim kadar inanmaya hakkı var. Benim kadar inancını yerine getirmeye ve ifade etmeye hakkı var.

Tüm kainatı ve insanları yaratan, yani külli irade insanın cüz’i iradesine müdahale etmediği halde, ben hangi hak ve yetkiyle müdahale ve hatta yargılama hakkı buluyordum kendimde?

En başta ve en doğal olarak yaratanın külli iradesiyle, yarattığı insanın cüz'i iradesine müdahale hak ve yetkisi zatı uluhiyetinde olmasına rağmen sadece resul ve kitap göndermek suretiyle, hak ve hakikati bildirmekten ve tercihi insanın kendisine bırakmış olmaktan başka bir şey yapmamış olmasına rağmen, bana verilmiş olan mesuliyetin de sadece emri bil maruf ve nehyi anil münker çerçevesinde tebliğ etmek olması gerekirken, sorumluluğumun dışına çıkma cesaretini ben nereden almıştım?

İşte bu nedenle, tüm hata ve yanlışlarımdan rücu ederek, bari ölmeden evvel hak ve hakikati yakalayabilme derdine düşeyim duygularını hissetmeye başladım.

İnanıyorum ki hatayı kabul etmek erdemdir.

Hatalarımı kabul ediyorum, bir daha yapmamaya ahdediyorum.

( Hatayı Kabul Etmek Erdemdir başlıklı yazı Gürcan Onat tarafından 1.11.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.