Konuşmasının ilk bölümünü bitiren Mahmut Hoca aceleyle kalkıp içeri geçti.Çaydanlık ile geri geldi. Bardaklara çay doldurdu.
-Akıl hakkında söyleyebileceklerim bu kadar. Daha fazla uzatarak sizi sıkmak istemem. Zannediyorum ki maksat hasıl omuştur. Şimdi sıkılmadıysanız ikinci önemli kelimeden bahsetmek istiyorum.
-Sıkılmadım hocam. Devam etmeden kafama takılan bir konu var.
-Buyurun Nuh Naci bey.
-Hocam günümüzde sizin anlattığınız manadaki akıl ile zeka birbirine karıştırılıyor galiba. Bu gün akıllı dediğimiz insanların hepsi aslında zeki insanlar. Dini manada Akıl Allah’ı tanımak daha doğrusu iman etmek noktasında önemli.İman etmeyen kişi akılsız olarak vasıflandırılıyor.
-Tam olarak benimde anlatmak istediğim buydu Nuh Naci bey. İlahi dinlerin kendilerine özgü bir mantığı vardır. Dinimiz akıl ve mantık dinidir dediğimiz zaman kastettiğimiz mantık dinin kendine özgü mantığıdır. 21.yüzyılın mantığı ile İslam’ı değerlendirmeye kalkarsak büyük bir kafa karışıklığı yaşayabiliriz. Hulefa-i Raşidin’den Hz.Ebu Bekir efendimizin İsra ve Mirac hadisesine yaklaşımını biliyor olmalısınız.
-Tam olarak değil hocam. Hatırladığım kadarıyla tam bir inanmışlıkla peygamberimizin söylediklerini kabul etmiş ve müşrikleri şaşırtmıştı.
-Anahtar kelime İman Nuh Naci bey. Yüce Allah Celle şanuhu İsra Suresi 1.nci ayetinde” Kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescidi Haram'dan (Mekke'den), kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya (Kudüs'e) götüren Allah'ın şanı yücedir. Doğrusu O, işitir ve görür.” Buyurmaktadır. İsra gece yürüyüşü manasına gelir. Hicretten tahminen 1 sene önce gerçekleşmiş bir mucizedir. Mucize;Peygamberlik iddiasında bulunan ve inkârcılara meydan okuyan zâtın bu iddiasının doğruluğunu tasdik etmek için, Hak Teâlâ'nın, onun vasıtasıyla izhar ettiği ve onları bir benzerini 'mislini)yapmaktan âciz bırakan, tabiat kanunları ve âdetler üstü harikulâde bir hadisedir.Allah-ü Teala peygamberlerine verdiği mucizeler ile insanoğluna kudretini gösterir.Mucize haktır inkarı kişiyi küfre götürür. Mucize tabiat kanunlarının üstünde harikulade bir hadise olduğu için mucizeleri kısıtlı zekasıyla yorumlamaya kalkan kişi imanını tehlikeye sokar.Peygamberimiz ertesi gün İsra ve Mirac hadisesinden bahsedince müşrikler kara propaganda yaparak peygamberimiz ile alay etmeye başladılar. En sonunda Hz. Ebubekir’e giderek olanları anlattılar. Maksatları Hz. Ebubekir’in akıl almaz bu hadiseyi kabul etmeyerek dinden çıkmasıydı. Anlatılanları dinleyen Hz.Ebubekir İsra ve Mirac hadisesini peygamberimizin anlattığını teyit ettirdikten sonra”O söylediyse şüphesiz doğrudur”diyerek Peygamberimizi tasdik etti. Çünkü Hz.Ebubekir Yüce Rabimizin kudretine iman etmişti. Bu imanı sebebiyle İsra ve Mirac hadisesini tereddüt etmeden tasdik etti. Kelime ve kavramlar dini terminolojideki manalarıyla değerlendirilmelidir.Aklıma gelmişken, Ebu Cehil ismini duymuşsunuzdur.
-Peygamberimizin en büyük düşmanı diye biliyorum.
-Haklısınız.Ebu Cehil peygamberimize en büyük düşmanlık yapan kişilerden birisidir. Adı Amr veya Ömer dir. Ebu Cehil kelimesi cehaletin babası demektir. Müslümanlar tarafından bu lakap bu kişiye Peygamberimizi tanımasına pek çok mucizeye tanık olmasına rağmen İslamı kabul etmemekteki inadı yüzünden verilmiştir. Günümüzde sosyo ekonomik durumuna göre beklenen olgunluğa sahip olmama veya eğitim eksikliği olarak tanımlanmakta olan cehaletin İslami gelenekteki karşılığı İslamı kabul edip etmeme ile doğrudan alakalıdır. Kur'an-ı Kerîm inkârcıları: "Cehalet içerisinde kalmış (bilgisizliğe saplanıp kalan) gafiller" (ez-Zariyat,11) olarak zikreder. Yine cahillerden sakınmak için" Âf yolunu tut,bağışla, mâruf olan şeyleri emret, cahillerden yüz çevir."(el-A'râf 199) buyurulur. Bilgisiz insanlar rabbimiz tarafından körlere benzetilir: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" (ez-Zümer,9) "Aynen görenle görmeyenin bir olmadığı gibi."Allah-ü Teala insanlara gönderdiği peygamberi,dini ve kitabı kabul etmemeyi cehalet ve akılsızlık olarak vasıflandırmaktadır. Bizlerde Müslümanlar olarak bu vasıflandırmayı kabul,mü’minler olarak ta tasdik ederiz.Bu sebeple Peygamberimizden önceki put perestlik dönemine Cahiliye dönemi denilmiştir.Cahiliyye, insanın Allah'ı gereği gibi tanımaması, ona kulluk etmekten uzaklaşması, onun ilâhî hükümlerine değil de kendi hevâ ve hevesine uyması,insanların koyduğu emir ve yasaklara, siyasî sistem ve düşüncelere inanmasıdır.
-Anladım Hocam lütfen devam edin. İkinci kelimeniz Nefis’ti galiba.
-Evet Nuh Naci bey. Nefs insanoğlunu meleklerden bile üstün makama çıkartabileceği gibi hayvanlardan daha aşağılara indirebilir.
   Mahmut Hoca konuşurken bir taraftan kağıtlarını karıştırarak aradığı sayfayı buldu. Kağıttaki yazılı metni ağır ve tane tane okumaya başladı.
-Nefs kelimesi, Arapça kökenlidir, sözlükte ruh, bir şeyin kendisi,akıl, insan bedeni, ceset, kan, azamet, arzu ve kötü istekler, can, kan, benlik, iç, kalb, büyüklük, yücelik, irade gibi
yirmiyi aşkın anlamda kullanılmaktadır.. Fakat daha çok iki anlamda bilinir ve kullanılır; Birincisi,bir şeyin özü, kendisi, kişi. Mesela, Kur'an-ı kerimde, Ali İmran suresi 185.nci ayette “Her nefs, ölümü tadıcıdır”,Naziat Suresi 40-41.nci ayetlerde”Ancak kim Rabbinin huzurunda durup hesap vermekten korkmuş ve nefsini kötü heveslerden menetmişse Onun barınağı da cennettir”, Yusuf Suresi 53.cü ayette “Bununla birlikte nefsimi aklamak, onu masum göstermek istemiyorum. Çünkü Rabbimin rahmeti ile korudukları dışındaki tüm nefisler, insanı ısrarla kötülüğe kışkırtırlar. Hiç şüphesiz Rabbim affedicidir, merhametlidir. " buyurulmaktadır.Allah-ü Teala Nisa suresi 79.ncu ayette:“Karşına çıkan her iyilik Allah'tandır. Başına gelen her kötülük de kendindendir.”diye buyurarak bizlere nefsin mahiyetini anlayacağımız şekilde açıklamaktadır.Bir diğer ayette Müddessir suresi 38.nci ayette Yüce Rabbimiz"Her nefis kazandığı ile tutukludur." Şems Suresi 9.ayeti”Kad efleha men tezekkâ.” Tefsirlerde açıklaması”Kendini arıtan saadete ermiştir.”şeklinde verilmektedir. Farklı şekillerde manalar verilse de tüm tefsir erbabı tarafından arınan kurtuluşa ermiştir şeklindek tefsir edilmiştir.Yüce Rabbimiz Kur-anı Kerim’de nefsi insanı kötülüğe teşvik eden olarak vasıflandırmakta ve kurtuluşa ermek için nefsimizin bizi kötülüğe yani Yüce Rabbimizin emirlerine karşı gelmeyi teşvik eden isteklerine karşı gelmemizi emretmektedir. İslami kaynaklarda Nefs kelimesi en çok ikinci manada yani, insan da bulunan ve dine uymayan isteklerin kaynağı olarak kullanılır. Buna nefsi emmare denir. Bu nefs, Allahü Teâlânın düşmanıdır. Ehli Sünnet tasavvufun kaynaklarından Mektubat-ı Rabbani isimli kitapta geçen kudsi hadiste Allah-ü Teala hazretleri “Nefsine düşmanlık et, çünkü o benim düşmanımdır” ifadesiyle Nefsi emmarenin düşman olduğunu bildirmektedir.Nefs Tasavvufî olarak da, "kendisinde iradi hareket, his ve hayat kuvveti bulunan latif buharlı bir cevherdir." şeklinde tanımlanır. Kötülüğü emreden manasında anlaşıldığı gibi,Allah Teala tarafından insana üflenen ve "ruh-ı Rahmani","ilahi ben" manasında da kullanılmıştır.

( Yarım Kalmış Romanlar Fedai 10 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 28.10.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.