‘’Hilkatten, yani yaratılıştan gaye
aşktır. Biz o aşkı Allah’tan öğrendik.’’ (Hz. Ken’an Er-Rifai)
Mağlup bir düş’ün karesiydi aşk belki
de menfi suretlerin yenilgisi. Kelam yenik düştü zamana sonra tecelli eden
niyete büründü insan ve göğün tutsaklığında açan mavi çiçek: elbette iksiriydi
ömrün saltanat düşkünü menkıbeler de yenik düştü şafağa.
Göğün kırıntılarında uçuşan tülünde
hezimetin
Bazense borazan imgeler…
Tahayyülü zor idi neşenin
Yüreğin kısrağı sancılı alamet
Göğün küpeştesinde ölü bir zihniyet.
Azabı yüksekti söylemlerin
Şafağın dili sancılı
Kayrasına tohumlar ekti sefalet
Uçkuruna düşkün muhatap alınmayası
cehalet
Kök söktürdü ömre, zafere ve
yüreklerin
Kıblesinde tecelli eden sanrı yüklü
muhabbet.
Elbet kefareti ödenecekti
Ne kinaye yüklü köstebek
Ne sahalarda sürünen sivil
yüreklerden taşan
O mayhoş emareler
Zanların uçuştuğu tutsaklık
Zehrin ölümüne eşlik eden masumiyet…
Yetim düştü imgeler
Sarardı soldu heceler
Destursuz geçmedi gün
Hüzün yüklendi her öğün de göğün
kanatlarına
Asılı kalan bir izlekte
Tanrısı yoksunluğun aczi yet.
Gölgelerin en mağduru
Sehven yenik düşen sevdalı
seyrüseferi ruhun
Kozasında evham;
Sevdalı haznesinde aranan meram
Tesellisi ölümün aşkla adanan ibadet
ki
Bir menkıbede doğdu gece
Geceye serildi şair ve hece.
Kalemin tutanaklarına esip de gürledi
Şaşalı hitabı yüksündüğümüz
Minvalde tutuşan yorganı
Astıkça astık tavana kelamı
Sisinde ömrün
Şehrinde şiir yüklü mevsimin
Andıkça adını kötünün
Ve efsunlu ruhlardan sızan irin
Nöbette aşk ve Rahman
Kehanet erbabı nidalar soldu
Kayrasında ömrün varsın vadesi doldu
Umudun.
Yeknesak bir tını
Anan dününü
Bedellerin nüksettiği
Gazası mübarek uçuşu yankıların
Yanıp da hidayetle
Temsili miydi düşlerin gerçeklerden
taşan…
Diviti selamın tükenmedi
Azabı şeytanın sonlanmadı
İfa edilesi her katre
Sedası tohumların ektikçe gönle
Zaruri bir nefesla
Bağdaş kurulası hâsılın
Zemzem suyuna hasret cihan
Esaretinde sevginin nükseden
Sevecen bir eda
Meşru kılınan ömrün devasa bahçesinde
Açıp da solmayan bir goncanın varlığı
Eşlik eden özleme banıp da inancı…
Ve gün devindi
Körüklenen imanla
Surlar ve kaleler kuşatıldı
Aşkın hâkim kılındığı bir hüsranla
Yanıp tutuştu bedenden firar eden
T/asasına tutundu her şehadet
Asılı kaldığımız umudun da
kareköküydü
Sehven yenik düşen elbette harbi
sevgilerin meali.
Titreyen o ışıkta azat edildi her
tutsak yürek
Andıkça Rabbini feri aydınlandı göğün
Tek katresi bile düşkün kıblesine;
Tek hasreti kavuşulası metanet
Sevip uçuşan her zihniyet
Kavuştu sonunda o tek arzusuna:
Yandıkça aşk ile
Kıblesinde saf tuttu Allah diye diye.