Hissettiği mahcubiyetten Şule’nin cevap verecek hali kalmamıştı. Yaktığı sigaradan hırslı nefesleri içine çekti. Sümeyye okulu bitirir bitirmez hemen Konya’ya dönmek istememiş Şule’den bir ricada bulunmuştu. Babasının irtibatta olduğu şirketlerin birinde çalışmak istiyordu. Şule durumu babasına açtığında büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştı. İnsanların inanç ve fikir özgürlüğüne karşı saygılı ve anlayışlı olmakla öğünen babası başörtülü olduğu için Sümeyye’nin çalışma isteğini reddetmişti. Şule günlerce uğraşmasına rağmen babasının inadını kıramamıştı. Aldığı cevap hep aynıydı” Herkesin inançlarını saygılıyım ama bu benimle çalışmalarını kabul etmem manasına gelmez” Şule babasının danışmanlığını yaptığı şirketlerdeki çalışma arkadaşlarının başörtüsü gibi dini konulardaki takıntılarını çok iyi biliyordu. Ama babasının arkadaşlarının ön yargılarını kırabileceğini düşünmüştü. Samimi olmasalar bile arkadaşına yardımcı olamadığı için mahcup olmuştu. Hem mahcup olmuş hem de babasına karşı içinde öfke duymuştu. Okulundan dereceyle mezun olan bir insanın sırf başörtülü diye geleceğiyle oynanmasını kabullenememişti. Olayda kendisinin doğrudan bir katkısı yoktu ama baş aktör babasıydı.
    Bugün Şule’nin en zor zamanlarında Sümeyye arkadaşlıklarının hatırına kendisine referans olmuş iş bulmuştu. Birden Tahire ve Sümeyye’ye sigara ikram etmediğini hatırladı. Tahire sigara içmiyor Sümeyye’de dumanından istifade ediyordu. 
-Hasan Ali hoca kendisi ve Vakıf hakkında bilmem gerekenleri anlatacağını söyledi.
-Başka bir şey söylemedi mi? Dedikoduculuğumdan bahsetmedi mi?
-Söyledi senin çalışkan ama dedikoducu olduğunu söyledi.
   Gülüştüler.
-Biraz önce söylediğim gibi vakfın zor olmayan rutin işleri var Şule.Vakfın genellikle üç aylık periyotlar halinde yayınlanan Türkçe-ingilizce-arapça Birlik adında yarı akademik bir dergisi var. Derginin tüm tercümeleri sana ait. İkrime…
   Şule Tahire’nin sesinden İkrime’den-her kimse- hiç hoşlanmadığını tahmin etti.
-İkrime vakıf çalışanlarından biri mi?
   Tahire’nin cevap veren sesinde kindarlık ve kırıklık vardı.
-Öyle de denilebilir Şule.Hasan Ali Hocanın asistanıdır. Felsefe’de araştırma görevlisi ve okutmanlık yapıyor. Çok iyi derecede İngilizce ve arapça bilir. Hasan Ali hoca adına yurt dışı
yayınları takip eder. Derginin editörüdür. Yayınlanacak yazılara karar verir. Her davranışı gereğinden çok olan bir adam işte. Gereğinden çok bilgili, ukala, soğuk, kavgacı gereğinden çok yalnız bir adam. Hasan Ali Hoca’nın gereğinden çok anlayışlı davrandığı neredeyse tek kişi diyebilirim. İkrime’yle benim yıldızım hiç barışmadı inşallah senin barışır. İkrime ingilizce veya Arapça'ya tercüme için hemen her gün bir şeyler getirir. Vakıf çalışmalarında beni en çok sıkıntılandıran İkrime’yle muhatap olmaktı. Hasan Ali hoca buraya pek uğramaz. Geldiği zamanda…
   Eliyle kafeteryanın üst katını işaret etti.
-Soldaki daire onlara yani vakıf yönetimi ve mütevelli heyetine aittir.Senin çalışacağın yer sağ taraftaki daire. Hasan Ali Hoca düzen ve simetri hastasıdır. En ufak düzensizlik mutlaka dikkatini çeker. İleri derecede obsesiftir. Buraya pek uğramamasına rağmen her şeyden İkrime sayesinde haberi olur. Not kağıtlarının bile düzenli olmasına dikkat etmelisin. Özel hayatında nasılsın bilemem ama vakıfta takıntı derecesinde düzenli olmalısın.Birde kendine büyük bir dini terimler sözlüğü alsan iyi olur. Yapacağın tercümelerde sana çok yardımı olacak. Tercümelerini İkrime’nin okuyup onay vereceğini düşünürsek.
-…
-Hasan Ali Hoca ve İkrime din ve dünya görüşü olarak Rasyonalist’tirler. Bilginin kaynağının Akıl olduğuna ve hakikate ve eşyanın bilgisine sadece akıl ile erişilebileceğini kabul ettikleri için İslami gelenek ve nakle dayanan her türlü bilgi ve uygulamayı reddederler.
-İlahiyatçı bir profesör için ilginç bir yaklaşım değil mi?
   Tahire güldü.
-Hasan Ali Hoca tam olarak İlahiyatçı sayılmaz Şule.Felsefe profesörüdür. Branşı Din felsefesi ve İslam Felsefesidir.Akademik kariyerini İlahiyat fakültesinde yaptığı için herkes ilahiyatçı zanneder.Misyonunu İlahi dinlerin modern bilim ve akıl karşısında meşrulaşma çabalarına katkıda bulunmak bu çabaları akıl ve bilime önem vererek sonuçlandırmak olarak açıklar.Misyonu gereği tüm dinlere karşı akılcı,objektif ve bilimsel olmaya çalışır.
   Tahire bardaktaki çayı yudumladı.
-Söylemlerini irdelediğimiz zaman profesöre İslam Teoloğu denilebilir. Tek sorun İslam’da Teoloji olmayacağı için Türkiye'de Teoloji diye bir ilim dalı yoktur.
-Türkiye’de bulunmayan bir bilim dalı. Hayret.
   Tahire gülümsedi cevap vermedi. Duyduklarıyla kafası karışan Şule’nin merak ettiği bir konu kalmıştı.
-Yanlış anlamazsan bir daha doğrusu iki şey sormak istiyorum Tahire.
-Elbette Şule sor.
-Konuşmandan anladığım dini konulara üçüncü tekil şahıs olarak yaklaşıyorsun yanlış anlamadıysam bu konularda Hasan Ali Hoca’dan farklı düşünüyorsun.
-Tam olarak neyi nasıl düşünmem gerektiğine karar verebilmiş değilim Şule. Doğrusunu söylemem gerekirse bu yaşıma kadar kimseyle aynı düşünemedim. Her konuda herkesle bir şekilde muhalif olmak gibi bir alışkanlığım var maalesef.Kafa karışıklığımdan olsa gerek mutlaka muhalif olmak gibi bir gereksizliğim var.İmam Hatip’ten sonra İlahiyat Ön Lisans, yanında biraz edebiyat en son felsefe eğitimi aldım. Birbirinden farklı üç eğitim gereğinden çok kafamı karıştırdı diyebilirim.Edebiyatın duygusal bazen akıl ve bilime aykırı dünyasıyla Felsefenin akıla endeksli ruhsuz dünyası ve İlahiyat’ın iman ve tamamen kalbe hitap eden dünyası birbirine karıştı. Tabiri caizse kafam ortaya karışık çorbaya döndü resmen.Kafam karışırken bir taraftan da hissizleştim. Toplumsal konulardaki Anarşist düşüncelerimden dolayı Hasan Ali Hoca beni yanına aldı. Tüm toplumsal otoritelere karşıyım.Allah’a değil ama Allah adına otorite kullananlar da bu karşı olduğum otoritelerden.Bireylerin kendi kararlarını kendilerinin vermeleri taraftarıyım.Evet pek çok konuda Hasan Ali Hoca’dan farklı düşünüyorum. Birinci sebep Hoca’nın şu veya bu şekilde Allah adına otorite kullanması aksini iddia etse de bir otoriteyi temsil etmesi. İkinci sebep ise görüşlerini mutlak doğru kabul ederek diğer insanları kabule zorlaması.Rasyonalist olduğunu her platformda söyleyen Hoca aynı zamanda gerçek bilgiye,Tanrı’ya ancak gerçek bir imam-öğretmen üzerinden ulaşılabileceğine inanıyor. Bu kendi içinde büyük bir çelişki. Hem aklın mutlak üstünlüğünü kabul edip aynı zamanda gerçek bilgiye ulaşmak için imam-öğretmene ihtiyaç duyması bana ters geliyor biraz. Bu mantıkla gidersek akıl ve bilimle ispatlanamayan metafizik konuları ya reddedeceğiz veya vahiyciler gibi aklın acziyetini kabul edeceğiz. Aklın zaferi ve İmam-Öğretmen’in rehberliği. Bu apaçık bir çelişki. Akıl ve dinin iki temel kavramı Nakil-Vahiy birbirine düşman gibi görülmemeli. Hasan Ali Hoca’yla bu çelişki üzerine anlaşamıyoruz. Hıristiyanlığı bilemem ama İslam inancında şüpheye yer yok,felsefe ise akla gelen her şeyi tartışmaya açan ve aklın kabul edeceği şekilde izah etmeye çalışan bir bilim dalı. Diğer dinlere karışmam ama İslam dini görmeden inanmayı ve taraf olmayı gerektirir. Nakli kabul etmemek sadece akılla Allah’a ulaşmaya çalışmak oldukça romantik. ama İlahi dinlerin mantığına aykırı bir romantizm bu. Felsefi açıdan doğru kabul edilse bile dediğim gibi sadece romantizm.


( Yarım Kalmış Romanlar Fedai 4 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 14.10.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.