TÜRKLERİN EN BÜYÜK
DÜŞMANI NİNJA KAPLUMBAĞALARIDIR.
İlkokul yıllarımızda zaman zaman arkadaşlarımızla öğretmencilik oynardık.
Oyunlarımızda arkadaşlardan biri öğretmen, biz de öğrencileri olurduk ve
arkadaşımız ( öğretmenimiz ) bize değişik sorular sorardı. Bu soruların içinde
de en çok sorulanı ‘’Türklerin en büyük düşmanı kimdir?’’ Sorusuydu. O yıllarda
( Yani 1960 lı yıllarda ) En büyük düşmanımız Kıbrıs olayları sebebiyle sık sık
adını duyduğumuz Başpsikopos Makarios yüzünden Rumlar’dı. Rumlar deyince
mahallemizdeki komşularımız olan Eleftria Teyze
veya Madam Evniki, Paraşko Amca filan değildi tabii ki. Yunanlılardı
düşmanımız.
Sonra yine ilkokul yıllarında( artık son sınıfta yani) bir dönem Erzurum’un
Pasinler ilçesinde yaşadık. O dönemde de Pasinlerli komşu dedelerin, ninelerin
anlattıkları eskiye, çok eskiye ait anılardan öğrendik ki Ermeniler, Rumlardan
daha da düşmanlarmış bizlere. Çünkü o yörede çok fazla katliam yapmışlar. Hatta
insanları camilere doldurup diri diri yakarak öldürmüşler.
Orta okul yıllarımızda asıl düşmanın Ruslar olduğunu öğrendik.
Lise yıllarında resmen kafamız karıştı. Bir kısım arkadaşlara göre en büyük
düşman yine Ruslar’dı ama bir başka
kısım arkadaşlara göre Ruslar iyi insanlardı. Asıl düşman Amerika idi. Bu arada
bizi ana yurdumuzdan çeşitli entrikalarla sürmüş olan Çin de büyük düşmanlarımız
arasındaydı ama arkadaşların bir kısmına göre Çin de oldukça cici bir devletti.
Hele de Mao şeker gibi bir adamdı.
Lise son sınıfta Tarih derslerimize giren Saliha Hanım bir gün sınıfa sordu: ‘’
Türk Milletinin en büyük düşmanı hangi devlettir.’’ Diye Yunan diyen oldu, Rus
diyen oldu, Amerika diyen oldu tabii ki. Saliha Hanım tüm cevapları aldıktan
sonra açıkladı: ‘’ Hayır bilemediniz. Türk Milletinin en büyük düşmanı
İngilizlerdir.’’
Böylece üniversiteye başlamadan önce bizzat Tarih öğretmenimizden Türklerin
asıl düşmanının kimler olduğunu da öğrenmiş oldum. Her ne kadar pek çok
arkadaşımın ‘’ Ruslardır.’’ Ya da ‘’Amerika’dır’’ Görüşlerinde bir değişiklik olmasa da bana
göre artık asıl düşman İngilizlerdi. Çünkü ben öğretmenlerime inanır ve
güvenirdim her zaman.
Lise bitti. Hasbelkader Üniversite sınavları sonucunda İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Tarih Bölümünü tutturdum ve
başladım Tarih öğrenimi görmeye.Ancak ilginçtir ki Tarih öğrenimi gören
arkadaşlarımın büyük bir bölümü en büyük düşmanı hâlâ Rusya olarak görüyorken
üniversitenin başka bölümlerinde ( Örneğin Felsefe ) Amerika’yı en büyük düşman
olarak görenler çoğunluktaydı. İngiltere nedense hiç kimsenin dikkatini
çekmiyordu.
Hocalarımızın derslerini dinledikçe gördük ki düşmanlarımız öyle üçle beşle
sınırlı değilmiş. Fransa, Avusturya, Macaristan, Sırbistan, Bulgaristan,Romanya,
Hollanda, neredeyse tüm Avrupa düşmanımız...Hatta I. Dünya savaşında dost
olduğumuz Almanya bile... Ve hatta İran mesela...Herifler tarihleri boyunca
neredeyse Türk’ten başka bir milletle savaşmamışlar.
Evet, baktığımız zaman bu günlerde çok dillendirilen ‘’ Türk’ün Türk'ten başka
dostu yoktur’’ Sözünün ne kadar doğru olduğunun eğitimini alıyorduk adeta. Yer
yüzünde bir tek dostumuz yoktu kendimizden başka...
Sonra derslerimize giren hocalardan Rahmetli Ordinaryüs Prof.Dr. İbrahim
Kafesoğlu beni resmen altüst etti. Zira onun sayesinde öğrendim ki Türk’ün Türk’ten
başka dostu olmadığı gibi Türk’ün en büyük düşmanı da hep Türk olmuş.
Bugün sokağa çıkıp insanlara rastgele sorun ‘’Türkler tarih boyunca kaç devlet
kurmuşlardır?’’ Diye, alacağınız cevap bellidir: ‘’16 (Türkiye Cumhuriyeti
dahil 17 )’’ Oysa Rahmetli Hocam İbrahim Kafesoğlu bunu da açıklamıştı bize: ‘’
Türkler tarih boyunca 254 devlet, 50 Hanlık kurmuşlardır. 16 Diye bahsedilen
şey Türklerin kurdukları İmparatorluklardır ki o sayı da yanlıştır. Mesela
koskoca bir Memlûk İmparatorluğu o imparatorluklar içinde yoktur.’’ Demişti.
İşin daha da vahim tarafı tarih boyunca kurulan bunca Türk devletinin neredeyse
hepsini ortadan kaldıranın yine bir Türk devleti olmasıydı. Yani Türk’ün
Türk’ten başka dostu olmadığı gibi Türk’ün en büyük düşmanı da genelde yine
Türkler olmuştu.
Mesela İlk Müslüman Türk Devleti olarak kabul edilen Karahanlıları bir başka
Türk devleti olan Harzemşahlar, Harzemşahları da Türk olan Anadolu Selçukluları
ortadan kaldırmıştı.
Avrupa’ya ‘’Türkleri hiç bir kuvvet yenemez’’ Dedirten Yıldırım Bayezıt’ı
Ankara’da perişan eden yine bir Türk olan Timur’du.
Otlukbeli’de Fatih Sultan Mehmet’in mahv-ı perişan ettiği, bir Türk olan Uzun
Hasan’dı.
Yavuz Sultan Selim, bir Türk olan Şah İsmail’i yenmişti Çaldıran’da. Daha sonra
ortadan kaldırdığı Memluk Devleti bir Türk devletiydi. Dedesi Fatih İstanbul’u
Feth ettiğinde günlerce bayram yapılmıştı Mısır’da..Yani Memlûk ülkesinde...
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Efendim, bu kadar çok düşmanımız var. Hatta ‘’Türk’ten başka dostumuz yok’’ Desek
de Türk de Türk’e pek dost değil. Bunu da ben değil tarih bilimi söylüyor. Ama
bunca düşmana rağmen henüz asıl düşmana yine de gelemedik değil mi? ( Bu arada
Türk’ün Türk’ten başka dostunun olmamasını bir ayrıcalık, üstünlük, iftihar
vesilesi olarak görenleri anlamakta oldukça zorluk çektiğimi de belirteyim.)
Efendim her ne kadar Arapların biz Türklere I. Dünya Savaşı yıllarındaki
ihanetleri bilinmeyen bir şey değilse de Araplardaki Türk düşmanlığı çok daha
eskilere, hatta Türklerin Müslüman olmadıkları dönemlere dayanıyormuş.
Araplar 710 yılında yapılan Talkan ve Cürcan savaşlarında Türklere olan
düşmanlıklarını yaptıkları katliamla
ortaya koymuşlar. Sadece Türkleri katletmekle kalmamış silah zoruyla Müslüman
da yapmışlar. Evet, bu husus da zaman zaman dillendirilir ve Barış Pınarı
Harekatına başladığımız günden beri daha sık dillendirilir oldu nedense.
Tabii ki Talkan ve Cürcan savaşları da bilmediğimiz bir konu değil her ne kadar
gerek orta okul ve lise gerekse fakülte yıllarında Ermeni tehciri, Kürt
İsyanları, Kore Savaşı, Dersim İsyanı gibi Talkan ve Cürcan Katliamına da hiç
değinilmemiş olsa bile neticede zamanla öğrendiğimiz bir konu bu. Bahsettiğim
konulara neden değinilmezdi, şimdi değiniliyor mu onu da bilmiyorum doğrusu.
Her neyse. Altmış beş yıllık bir ömür ve bunca tahsile ve hatta Tarih dersi öğretmenliğini
yaptığım halde öğrenememiş olduğum bir gerçeği de iki gün önce çok kıymetli bir
yazar sayesinde öğrenmiş oldum: Türk’ün asıl düşmanı meğerse Araplarmış ve bu
düşmanlık Talkan ve Cürcan savaşlarından da eskiymiş meğerse.
Peki ne kadar eskiymiş?
Bu düşmanlık 300 lü yıllara kurulan (!) İslamiyetin 400 yıl süren zulmünden
sonra Türklerin asimile edilmesi ile neticelenmiş.( Vallahi ben değil o diyor.
) Türklere düşmanlığı ilk kez işaret eden de İslamiyet denen bu dinin kurucusu
Muhammed imiş. Yani 570 Yılında dünyaya gelen Hz. Muhammed 300 lü yıllarda
İslamiyeti kurmuş, sonra 400 sene boyunca Türkler asimile edilerek ve dahi
kılıç zoruyla Müslüman olmuşlar. Güzelim cââânım Gök Tengri dini ya da Şamanizm
gibi harika bir dinleri varken Arapların dinine geçmişler.
İslamın kurucusu Muhammed’e ‘’Sen eğer peygamber isen bize gelecekten haber
ver?’’Demişler . O da Kur’an-ı Kerimin on dört tane ayetinde ‘’ Kıyametin
vaktini ve saatini ancak Allah bilir’’ mealindeki ayetleri pas geçmiş, ‘’ De ki: Göklerde ve yerde Allah’dan başkası gaybı
bilmez.” Ayetini de hâşâ sallamamış ve şu sözleri sarfetmiş gelecekle ilgili
olarak:
–
Müslümanlar, Türklerle öldürülmedikçe, kıyamet kopmayacaktır. Yüzleri kalkan
gibi, üst üste binmiş (kalın) derili olan bu toplumla…. kıl giyerler.” ( Bkz.
Müslim, e’s-Sahih, Kitabu’l-Fiten/62-65, hadis no: 912; Ebu Davud, Sünen,
Kitabu’l-Melahim/9 Babun fi Kıtali’t Türk, hadis no: 4303; Nesei, Sünen,
Kitabu’l-Cihad/Babu Gazveti’t-Türk…)
– “Siz (müslümanlar), küçük gözlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi
üst üste binmiş olan toplumla öldürüşmedikçe kıyamet kopmayacaktır.” (Buhari,
e’s-SAhih, Kitabu’l-Cihad/96; Müslim, e’s-Sahih, kitabu’l-Fiten/62 hadis no:
2912; Ebu Davud, Sünen, hadis no: 4304; Tirmizi, h. no: 2251; İbn Mace, h. no:
4096-4099)
Boru değil, gördüğünüz gibi kaynaklar da verilmiş(!) bu hadislerle ilgili
olarak.
Şimdi bu hadisler gerçek midir, uydurma mıdır bunun üzerinde durmayacağım.Hz.
Muhammed’in -ortada hiç bir sebep yokken- Türklere bu denli düşman olması(!)
üzerinde de durmayacağım. Bu hadislerin gerçek olduğunu varsayalım bir an.
Türkler küçük gözlü müdür?
Basık burunlu mudur?
Yüzleri kalkan gibi yusyuvarlak mıdır?
Derileri üst üste binmiş gibi midir?
Yahu Mustafa Kemal Atatürk öncelike Türklerin şu hadiste(!) belirtilen tipte
insanlar olmadığını kanıtlamak için kurdurdu Türk Tarih Kurumunu. Etmeyin
eylemeyin.
Şimdi bu kıymetli yazara ‘’ Sen çekik gözlü, yassı burunlusun, derin de kat kat’’
desem kesinlikle hakaret davası açar bana ama aynı kişi hadiste bu şekilde
ifade edilen kavmin ( ki hadis denen şeyin sahihliği çok çok şüphelidir.)
Türkler olduğunu söyler.
Ha unutmadan. Bu arada bakın aynı yazara
göre Araplar neymiş:
‘’TÜRK DÜŞMANLIĞINI hadislere kadar sokan Araplar, dünyada gelmiş geçmiş en
aşağılık ve iğrenç ırklardandır.’’( Kürtler hakkındaki kanaatleri aynıdır.)
Neyse çok uzattım. Ben size açıklayayım Türk’ün asıl düşmanını da öğrenin.
Tarihimizi biraz derinlemesine kurcaladığınız takdirde göreceksiniz ki Türk’ün
en büyük düşmanı Rönesans ve Reform hareketleri döneminde yaşamış olan Marthin
Lutherdir. Martin Luther pek çok yazısında Türk Düşmanlığını dile getirmiştir açık
açık. Hatta şöyle bir duası bile vardır:
Tanrım yardımcı ol bize sözlerinle,
Papa'nın ve Türklerin cinayetini engelle.
Senin oğlun olan İsa'yı,