Makale / Güncel Makaleler

Eklenme Tarihi : 7.10.2019
Okunma Sayısı : 1309
Yorum Sayısı : 8

BİRBİRİMİZE BU KADAR DÜŞMAN OLMAMIZIN SEBEBİ ÇAVDAR MAHMUZU OLABİLİR Mİ?

İnternette tesadüfen gördüğüm bir yazı ilgimi çekti. Yazının başlığı ‘’1951 Pont Saint Esprit-Lanetli Ekmek Olayı’’ idi.

‘’Saint Esprit’’ pek yabancı gelmiyordu. Hafızamı yoklayınca hatırladım. Evet, İstanbul’daki Notre Dame de Sion Fransız Lisesinin bahçesi içinde bulunan tarihi bir kilisenin adıydı ‘’ Saint Esprit’’ Yazdığım bir yazıda bu okulun bahçesinde, bu kilisenin önünde barışsever papa olarak bilinen Papa XV. Beneditus’un bir heykelinin bulunduğundan, bu heykelin oraya dikilmesi için zamanın padişahı VI. Mehmet Vahdettin’in para yardımında bulunduğundan bahsetmiştim. O bakımdan başında ‘’Pont’’ olsa da ‘’Saint Esprit’’ İlgimi çekmişti. Ayrıca bir de lanetli ekmek vardı işin içinde.

Her gün milyonlarcasını çöpe attığımız ama yine de yerde gördüğümüzde eğilip alarak öpüp başımıza koyduğumuz ve ayaklar altında ezilmesin diye insanların ayak basmayacakları bir yere taşıdığımız en kutsal nimet olan ekmek nasıl lanetli olabilirdi ki. Merakla okumaya başladım yazıyı.

Fransa’nın Rhone Nehri kıyısındaki şirin köylerinden biri olan Pont Saint Esprit’te 15 Ağustos 1951 de birdenbire garip bir olay olur. Öncelikle 300 nüfuslu köyün tamamında  mide bulantıları, kusma,baş ağrısı, uykusuzluk halsizlik görülür ancak rahatsızlanan insanların bazılarında rahatsızlıklar bu kadar basit değildir.

Bazı köylüler ejderha gördüklerini iddia ediyorlar, bazıları yılanların kendilerine saldırdığını söylüyordu. O dönem 11 yaşında olan Charles Granjhon evinden çıkıp büyük annesini boğmaya çalışıyor, bir işçi olan Gabriel Validire ise kendisinin öldüğünü iddia ediyordu. Validire'ye göre hem kendisinin hem de arkadaşının kafası bakırdan yapılmıştı ve karınlarını yılanlar yemişti.

Bir başka kadın ise kaplanların kendisini yediğini iddia ediyordu. Köy tam bir tımarhaneye dönmüştü. Yaşanan bu akıl almaz olaylar artınca yetkililer ve doktorlar olayı araştırmaya başladılar. 250'den fazla kişi takip altına alındı ve 50 kişi kontrol edilemediğinden akıl hastanesine yatırıldı. 

Akıl hastanesine yatırılanlar orada da boş durmadı, kalbinin yerinden çıktığını iddia edip yerine koyulmasını talep edenler bile vardı.

Hatta olaylardan 8 gün sonra akıl hastanesindeki bir kadın çığlıklarla kendisini 2. kattan aşağı attı ve düştükten sonra koşmaya başladı. Kendisinin bir uçak olduğunu iddia ediyordu. 

Belli ki tüm köyü birden etkileyen bir şey olmuştu. Yapılan araştırmalar gösterdi ki bütün köyün ortak özelliği aynı fırından çıkan ekmekleri yiyor olmalarıydı. Araştırmayı yapanlar bu sonuca ulaşıncaya kadar köy halkından elli kişi akıl hastanelerine kaldırılmış, yedi kişi ise ölmüştü. Ülke resmen şoktaydı.

Sonuçta bütün gözler, ekmeklerin yapıldığı fırına çevrildi. Fırıncı Roch Briand ekmeklere ergot mantarı denen bir bir mantar karıştırmıştı ve bu mantar hepimizin bildiği LSD  denen uyuşturucunun yapımında kullanılan bir mantardı. ( Ya da LSD nin etkilerini yapabilecek bir özelliği vardı.) [ Ergot mantarı denen şey aslında çavdarda oluşan sıradan görünümlü parazit türü bir mantarmış ve Türkiye’de buna çavdar mahmuzu deniliyormuş.]

İyi de bir insan durduk yerde niçin bütün köy halkını zehirlemeye kalksın ki? Öyle ya neticede üç yüz nüfuslu bir köy  ve mutlaka köylüler birbirleriyle akraba. Roch Briand akrabalarını niçin topluca zehirlemeye kalktı?

Bu sorunun net cevabı bulunamadı hiç bir zaman. Aynı şekilde ergot mantarı denen bu nesnenin fırının yüksek ısısı karşısında bile ölümcüllüğünden bir şey yitirmemiş olması, yendikten on iki gün sonra bile insanları öldürebilme özelliğine sahip olabilmesi hep kafalarda soru işareti olarak kaldı ancak kafaları asıl kurcalayan husus çok daha farklıydı:

Evet, Ergot Mantarı, ya da bizim tabirimizle Çavdar Mahmuzu, kullanıldığı takdirde insanlara halüsinasyonlar gösterebilen bir etkiye sahipti ve o gün için Avrupa’da tek LSD üretimi yapan ilaç firması Pont Saint Esprit köyüne sadece 100 Km uzaklıktaydı.

Bu olaydan iki yıl sonrasına kadar olay hakkında çeşitli tezler üretilse de Saint Point Esprit olayından iki sene sonra yine bir Fransız vatandaşı olan Frank Olson, kaldığı otelin 13. Katından atlayarak intihar edince Saint Point Esprit köyünde neler olduğu daha bir netleşmeye başladı.

Frank Olson gönüllü bir kobaydı. Kendi hayatıyla kumar oynamıştı adeta.

CIA nin MK-Ultra adını verdiği ve zihin kontolünü amaçladığı bir deneyde Frank Olson üzerinde deneyler yapılıyor ve bu deneyler esnasında kendisine LSD veriliyordu.

Zamanla bedeni de ruhu da CIA elinde oyuncak haline dönüşen Frank Olson, hem yaşadıklarına dayanamadığı hem de bu insanlık dışı deneyleri tüm dünyaya duyurmak için intihar etmişti.

Peki bu olayın 1951 de Port Saint Esprit’te yaşananlarla ne ilgisi vardı?

İntihar olayını araştıran yetkililer  bu olayı araştırırken oldukça ilginç bazı belgelere ulaştılar. Bu belgelerden birinde bir CIA ajanı ile yukarıda bahsettiğim LSD imal eden ilaç fabrikası arasında yapılmış gizli bir sözleşmenin metnine ulaşıldı. Bu sözleşmeye göre ilaç firması ile CIA, MK-Ultra projesi için birlikte çalışmaktaydı. Yani açık ve net bir şekilde söylemek gerekirse CIA , Pont Saint Esprit köylülerini topluca kobay olarak kullanmıştı.

İşin daha da ilginç tarafı CIA  bu deneylerini öyle çok da gizli saklı yapmıyordu ve 44 ü üniversite olmak üzere toplamda 80 enstitü bu proje için çalışıyordu. Projenin amacı da güya şunlardı(!)

1-Halkın gözünden düşülmesine neden olacak kadar mantıksız düşünmeyi ve düşüncesizliği tetikleyen maddelerin geliştirilmesi.

2-Mantıklama ve algılama süreçlerini yavaşlatan maddelerin geliştirilmesi.

3-Kullanıcının daha hızlı veya yavaş yaşlanmasına neden olacak maddelerin geliştirilmesi.

4-Alkolün etkilerini tamamen silecek bir ilacın geliştirilmesi.

5-Kamuflaj ve taktik amaçlı, bilinen hastalıkların tüm belirtilerini yaratan; ancak istendiği zaman durdurulup bu etkilerin geri dönebilmesine neden olan ilaçların geliştirilmesi.

6-Geçici veya kalıcı beyin hasarı ve hafıza kaybı sağlayan ilaçların geliştirilmesi.

7-Baskı, işkence ve hayati ihtiyaçlara olan direnci arttırıcı ilaçların geliştirilmesi.

8-Kullananın o anda ve öncesinde olan olayları kalıcı ya da geçici olarak unutmasına neden olacak maddelerin geliştirilmesi.

9-Şok ve kafa karışıklığını geçici ya da kalıcı, kısa ya da uzun vadede yaratabilecek maddelerin ve fiziksel yöntemlerin geliştirilmesi.

10-Bacakların felç olması veya akut kan yetmezliği gibi fiziksel yetersizlikleri anlık olarak yaratabilecek ilaçların geliştirilmesi.

11-Vücutta su kabarcıkları yaratabilecek kimyasalların geliştirilmesi.

12-Bireyin davranışlarını, arzu edilen bir diğer bireye bağımlı kılacak şekilde değiştirecek ilaçların geliştirilmesi.

13-Sorgulama mekanizmalarını iptal edecek, mantıksal düşünmeyi engelleyecek ilaçların geliştirilmesi.

14-Hırsı azaltacak ve genel çalışma verimliliğini düşürecek ilaçların geliştirilmesi.

15-Görüş, duyma, vb. duyusal becerileri köreltecek ilaçların geliştirilmesi.

16-Sonrasında kalıcı hafıza kaybı yaratan, ani bayıltma işlemini yapabilecek ve yiyeceklere, içeceklere, havaya karıştırılabilecek bir ilaç geliştirilmesi.

17-Belirli bir fiziksel aktivitenin yapılmasını tamamen engelleyecek bir ilacın geliştirilmesi.

CIA ve İnsanlık adına bir şeyler geliştirmek? Kargalar bile güler.


Şimdi denilebilir ki ‘’Olayın bizimle alakası ne? ‘’

Pont Saint Esprit olayını okuduktan sonra kafama takıldı. Bizim millet olarak adeta çıldırmış olmamızda, birbirimizi düşman görmemizde şu çavdar mahmuzunun bir rolü olabilir mi? Birileri bize çaktırmadan ekmeğimize, unumuza çavdar mahmuzu katıyor olabilir mi? Gördüğümüz tüm halisünasyonların sebebi bu olabilir mi?

Olur mu? Bal gibi olur. Yoksa ne diye ülkemiz dört bir taraftan işgal edilmeye çalışılırken birbirimize dört elle sarılacağımıza  birbirimizin gırtlağına sarılalım ki?

RESİMLER:

1- Pont Saint Esprit Köyü
2- Çavdar Mahmuzu işte böyle bir şey
3- Pont Saint Esprit Köyünde 1951 yılındaki olaydan bir görüntü
4- Pont Saint Esprit köyünde yaşananları sorgulayan bir Fransız gazetesi
( Birbirimize Bu Kadar Düşman Olmamızın Sebebi Çavdar Mahmuzu Olabilir Mi? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 7.10.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.