Eğer düşman arıyorsanız, o yalnızca sizin nefsinizdir. İki ordu karşı karşıya gelip de savaşılan dönemler bitti. Artık ne mehter çalacak, ne de kıyafetler askere benzeyecek… Artık kimse kimsenin toprağına girip de, burası benim demiyeceği bir dünya düzeni var. Ama o ülke içinde oluşturduğu paravan ayaklanmalar, çeteler ve darbelerle emeline ulaşmaya çalışan kapalı kapılar ardında sömrücü devletler var. Düşman kim diye etrafına bak ama bu boşa bir çırpınmadır. O kadar yüz değiştiren ve aynı dili konuştuğunuz insanlar… Belkide bize benzeyen oyunculuk yapan ajanlar, artistler, mankenler, sporcular, doktor, mühendisler… Var. Biz ancak onları nefsimize hakim olduğumuzda, imanlı gönüllerle, yokluğu kabul eden ilahi kalp ile görebiliriz. Eğer nefsimize hükümdar olmaz isek, onların sunduğu küçük çıkarlar ile çok çok fazlasını vermeye gönüllü oluruz. Sokakta kim oyuncu kim kardeşimiz bilen yok, o kadar çokluk var ki… Tanımak istesek, ne zamanımız var ne de gücümüz buna yeter…


Her kulun Rabbi bir, onu yaratan Allah’ım her işini görür ve istediği her şeyi onun önüne rahmetiyle serer. Oyuncaklarını seçmesini bilsin bilmesin; kötüyü vaz geçer diye uzun süre ona vermezken, iyiyi de ona kavuştuğundan değerini bilsin diye hemen vermez. Ol der olur, vermek ve yaratmak Rabbime o kadar kolay ki.… Biz hangi işimizin hayırlı hangi işimiz şerli olduğunu bilecek kadar donanımlı ve bilgili de değiliz. Bilen kişiler dediğimiz, çığırtkanlık yapan şarlatanlar ise Allah’tan korkmuyor, kuldan utanmıyor, Ahirete de inanmıyor. Ne kadar o topluluğu sömürürüm diye kurgusunu yapıyor, insanlara güven veriyor ve toplumda huzuru yok ediyor. Tıpkı Çiftlikbank, Kastelli bank gibi kurgularda biraz para topladımı ona kar adı altında cüz-i miktarda yatıran kişiye parayı ödüyor ve insanlara verdiği güven ile daha fazla yatırım yapmasını sağlayarak, biriken yüklü parayı alıp yurt dışına kaçıyor. Sonra da ara bul bulabilirsen… Sıfır faiz adı altında adam altmış ay para vereceğini söylüyor ve reklamını yapıyor. Buna da herkes inanıyor. Kardeşim bu kadar enflasyonun olduğu ülkede parayı verenin zarara uğrayacağı bir ortamda nasıl faizsiz para verir ki… Adam o faiz yerine verdiği hizmet tanımında ki masraf adı altında alınmayan faizin toplamını parayı verdiği kişiden alıyor. Bilen bilmeyeni bu ve benzeri her yolla kandırıyor.


İsraf haramdır. Yani her şeyin fazlası, yediğimiz, içtiğimiz, gezdiğimiz, zaman… Haddinden fazla harcasak parasızlıktan dolayı sonrası cenderedir, çok yesek hazımsızlıktan kıvranır dururuz, zamanı boşa geçirsek sıkıntıdan patlarız, yeni şeyler öğrenmesek, sabit yaşasak, hastalıklar bize koşa koşa gelir de… Nefsimiz israfa doyumsuzdur. Ona hükümdar olmasak, bize kaldıramayacağımız yük yükler. 


Nefesimiz kul hakkını ihlal eder. Eşini döver, söver… Kadın boşansa yahut başkasıyla evlense hesabı kendi keser ve  öldürür. Camiden dağılan cemaatin dışarıya çıktığına ve aynı yoldan gittiğine aldırmadan sigarayı yakar, içmeyeni de dumana boğar. Hani der ki sigarayı yasaklı olmadığım yerde içiyorum. İç kardeşim, iç de, sen başkasının arkadan gelmekten başka çaresinin olmadığı bir yolda sigara da içemezsin. Her şey kanunla olmaz, her şey ahirete imanla olur. Bunun bir gün gelip hesabını vereceğim diyebilmek ve duyarlı olmak gerekiyor. 


Nefis ne istemiyor ki, ne versen doyuyor ki… Nefsinizi öldüremezsiniz ama  ona hükümdar olabilirsiniz. Savaşı kazanmanın tek yolu, kendi tercihlerimizin insanlığa ve kendimize zarar vermesini önlemekten geçiyor. O savaş meydanı dışarı çıktığımızda sokakta başlıyor, alış verişte devam ediyor, iş yerinde yoğunluk kazanıyor. Bu savaş gerçekten iki ordunun karşı karşıya geldiği savaştan çok daha zor. Hatta öyle ki, kendi kanımız akarken düşmanın içimizde gezdiğini göremiyoruz da, düşmanımızı bilmiyoruz da… İşin en zoru bilmediğimiz düşmanla savaşmaktır. Bu savaştan galip gelmezsek, olan bize olur, hastalanır, kıvranırız… Herkese el açar hale geliriz. O zamanda kişiliğimizi, insanlığımızı, varlığımızı kaybederiz. Biz nefsimize hükümdar olur isek, etrafımıza yemyeşil bir orman, akan nehir, yağan yağmur oluruz. Ne deprem gibi sarsılırız, ne tayfunla sağa sola savruluruz… 


Nefsine hükümdar olup savaşı kazanan Rabbini bilir… Allah dostu olur. Yok olur dünyada… Dünya nimetlerine kulluktan kurtulur. Ölmeden ölür. Hangi düşman ona dünyayı teklif etse, onu korkutabilir, yanlışa yönlendirebilir ki? Dünyayı istemez ki… Yoklukta yaşar! 


Savaş meydanı, bedenin içinde, kalbimizde… Akan damarlarımızda! Nefsine hükümdar olana ne mutlu, ne mutlu…


Saffet KURAMAZ   

( Nefsine Hükümdar Olana Ne Mutlu başlıklı yazı safdeha tarafından 28.09.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.