-Sayın okuyucularımız ocakta kaynayan demli çayımızı yudumladıktan sonra şiire
gönül penceremizi açarak, şiirlerin deryasında doyasıya gezerek, imgeleriyle
değişik bir anlatımıyla uyumuyla, sorgulayıcı, tahlil edici, tasvir edici,
anlatımıyla yazı ve şiirlerine hayran kaldığım/kaldığımız Yıldız Gülüm
hanımefendi kardeşimle şiire edebiyata farklı bir bakış açısıyla iç çözülme ile
çözülmeyeni çözmeye çalışan kardeşimizin temel anlatım tekniğiyle birazcık
hasbihal ederek, insan karşısında, sahip olduğumuz dünya görüşü, hayat
tecrübesi, kültür hakkında sizlerin gönüllerine misafir olacağız.Sayın Yıldız Gülüm hanımefendi kardeşim öncelikle hoş geldiniz. Bize kendinizden
kısaca söz eder misiniz?
-Kıymetli kardeşim, öncelikle en içten teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Zahmet ettiniz ve şereflendirdiniz.
Zamana yenik düşmüyor duygular bilakis daha yoğun hissediyoruz dönen zamanı
katık ederken hayatın yorgun rüzgârına. Bilinmeyen bir zamanda ve mekânsızlığın
boyutsuzluğunda kendimi yazarken buldum ve yine Allah’ın yüce takdiridir ki
yolum değerli Edebiyat Evi ailesiyle kesişti.
Sene 2012 ve
zor bir dönemden geçiyordum daha doğrusu geçiyorduk ailecek.
Kadıköy
Anadolu Lisesi mezunuyum ve zamanın popüler mesleği İşletme iken sırf ailemin
arzusu ile bu bölüme girdim. Marmara Üniversitesinde İngilizce İşletme
eğitimimi tamamladım. Devamı da var lakin şimdiden başınızı ağrıtmak istemem.
-Sayın
Yıldız Gülüm hanımefendi, bazen bir hayal kurarız dört duvar arasında duvardan
bir pencere açarak, o pencereden bakarken mutluluk yerine hüzünle dolarız, hayatın
bize imtihanı diyelim ve devam edelim, kardeşim sizce yazmak ve şiir nedir?
-Yazmak…
Şunu
vurgulamak isterim ki; kendime çok kızgınım çünkü yazmak denen edimle çok geç
tanıştım. Ne mesleğimle ilintili ne de böylesi bir düş’üm vardı gerçi bir
zamanlar şiir karalamışlığım vardır ki o da çok kısa sürdü ve hayatın farklı
yollarında buldum kendimi.
Yazmak,
değerli hocam… Benim için nefes almakla eş değer.
Yazmak artık
mizacımda kazılı bir resim.
Yazmak… Aşkın
ta kendisi ve ne ilginçtir ki İlahi Aşka vakıf olduğum ki yazmaya başladıktan
sonra maneviyatım inanılmaz ivme kazandı. Acılar, sıkıntılar, annemin ve
kardeşimin ağır sağlık sorunları ve hep yazdım ağlarken hem ağladım dua ederken
kısaca iç içe geçen bu olgularla hayata tutundum desem yeridir.
Asla şiir
yazdığımı iddia etme hakkım yok çünkü hocalarıma asla saygısızlık edemem ama
çok duygusal bir insanım ve özellikle son zamanlarda şiirsiz geçmeyen günüm
yok, desem yeridir.
Düz yazıda
belki daha isabetli paylaşımlara sahibim yine de tek gerçek her cümleyi amatör
ruhla sahiplenip yüreğimi seriyorum ben ne zamanki kalemle buluşsam.
-Sayın
Yıldız Gülüm hanımefendi kardeşim, bende sizin gibi geç tanıştım yazmakla, emekli
olduktan sonra başladım devam edelim kardeşim, bunca imgelerin yoğunluğunda
yazarken imgeleriniz gönlümüzün bam teline dokunurken, imgelerle dolu
dünyanızdan bize azıcık söz eder misiniz?
-İmgeler… Sanırım
ben kendimi bir imge tuzağına düşürdüm bile ve biliyorum da fazlaca imge ile
içli dışlı olduğumu lakin hayat öylesine acı yüklü sürprizler ve senaryolar
sunuyor ki ben bunu daha çok imgeleme ile dile getiriyorum.
Her birimizin
hayatı sıkıntı yüklü ve şükürler olsun da günümüze lakin yaşadığımız sıkıntılar
ve anlamsızlıkla bazen haddinden fazla karamsarlığa kapılıp derinlere dalıyorum
ve okuyucuyu da kendimle beraber o uçuruma sürüklüyorum ama illa ki yazmak ve
de yazdıklarıma sahip çıkan değerli hocalarım ve yol arkadaşlarım… İşte
uçurumun dibinden beni kurtarandır bu elbette yüce Rabbimin izniyle ve
takdiriyle.
- Sayın
Yıldız Gülüm hanımefendi kardeşim, imgeleriniz bir uçurum değil hayatın
hakikatleri insanın kendisini sorgulamasına neden olurken, uçurum diyemeyiz bir vadi
hatta vadide şiirleyazıyla açan güller diyebiliriz. Sizdeki hayata insana şiire yazıya
gülümseme hatta hayata tutunma şevki o kadar yoğun ve şiddetli ki bunu
eserlerinizde okurken fark ediyorum. İmanınızda ki kuvvet inancınızda ki sebat
bunu sizde daha fazla hayata bağlarken insanları sevme isteğiyle yola
çıkarıyor, bize bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz? Yazarın duygu ve
düşüncelerini ortaya koymak için başvurduğu yöntemlerle bir yazarın kişi, olay
veya durumlara karşı takındığı tavır nasıl olmalıdır? Şiirle çıktığımız hayatın
gönlün yardımıyla muhteşem ötesi yolculuk diyorsunuz bir yorumunuzda. Sakin bir
deniz gibi ruhumuzu serdiğimiz bir dünya, bize bunu daha geniş açıklar mısınız?
Sizin imgelerinizle az yolculuğa çıkalım.-
-Doğallığı
savunuyorum değerli ağabeyim ve yazarken de doğaçlama gelişiyor her şey ki
yaşarken de ama günümüzde pek rağbet görmüyor bu doğallık ve genelde yanlış
anlaşılmalara maruz kalabilmekte insan ama görünen o ki; değişmeye pek niyetim
yok. Bazen sessiz kalmak belki de yeter ki maske takmasın insan zaten asla da
yeltenmedim bir başka rol üstlenmeye.
Edebiyata
düşkünlüğüm hep okuyucuyu kimliğimle zaten ilk sıradaydı ve de hep iyi bir
okuyucuyu olduğuma inandım ve işte kocaman bir hata çünkü okumanın sonu yok
tıpkı yazmak gibi ve okurken daha seçiciyim artık elbette değerli hocalarımın
kalemleri her daim bana yol gösteriyor ve ufkuma yoldaşlık ediyor.
Duygular
bağımsız değil düşünceden bir de insanın yaşamına bir şekilde yansıyor.
Yaşarken de şiirsel düzlemde sorguluyorum hayatı ama öncelikle kendimi ve yalın
ayak koşarken ayağıma batan her taş için şükrediyorum neden derseniz; asla kalp
kırmadan yaşamak benim şiar edindiğim bir de insan sevgim ve bunu yüreğimle
hissettiğim bir o kadar uzağında da kalabilirken hayatın asla de eksilmiyor
sevgim ve işte yolum İlahi Aşka düşmüşken kulluğumu sorguluyorum deli gibi ve
inancımla adeta bulutların üzerine çıkıyorum.
Yazmak…
Yaşamak…
Hangisi ağır
b/asıyor, derseniz…
İkisinde de
etkin olan eşsiz bir coşku hissettiğim ve tüm zorlukları bu yaşama sevinci ve
coşkusu ile aşmaya çalıştığım yine Allah’ın yardımıyla ve yazın dünyasında
özellikle değerli Edebiyat Evi ailesinin mensupları. Hakkınızı asla ödeyemem ve
değerli hocalarımın hakkı çok geçmiştir bana yoksa çoktan yazmaya noktayı
inanın ki defalarca koymuştum.
Ve özgürlük…
Yazmanın bendeki etkisi ruhumun serbest kaldığı hatta ve hatta bedenimi
hissetmediğim
- Sayın Yıldız
Gülüm hanımefendi kardeşim, sanki beni bana anlatıyorsunuz gibi geldi! Eleştirici,
sorgulayıcı, tahlil edici, tasvir edici, yaklaşımlarınızla imgeleriniz
beraberinde iç sorgulamayla insanın kendisini sorgulamasına neden olan teknik
temel anlatım şeklinize bende okuyucularınızda hayran, bunca yoğun duygularla
imgelerle yazmak nasıldır, sizde nasıl bir duygu yoğunluğu vasıl oluyor ki,
imgeler kapınızı çalarak size misafir oluyor?
-Çok uzun
sürmeyen bir çalışma hayatım oldu. Biraz bankacılık biraz öğretmenlik yaptım
hatta bankacılığa ve mesleğime rest çekip eğitim dünyasına serbest dalış
yaptım. Öğretmenlik yaparken de hissettiğim duygu tam olarak buydu.
Öğrencilerimi
sevdiğim kadar öğretmek de emsalsiz bir huzur veriyordu bana. Devamı neden
gelmedi, derseniz geç müracaat ettiğim için kanunda yapılan bir değişiklikle
İngilizce öğretmeni olarak tayin olma hakkımı yitirdim. Sağlık olsun, dedim ve
bu sefer üniversiteye tekrar dönüp başka bir branşta yüksek lisans yaptım:
psikoloji
Ne yazık ki
bunun da sonu gelmedi ve akademik kariyer yapma yolundaki hayallerimi de
sonsuzluğa savurdum.
Bilgi her
anlamda güzel ötesinde uğraştığım ne olursa olsun benimseyip işimi ya da
meşguliyetimi yüreğimi koyuyorum ben ve geri dönümü müspet olmadı mı inanılmaz
bir hayal kırıklığı.
-Sözünüzü balla
kesiyorum, hayal kırıklıkları olmazsa bunca ilham yazma şevki hayal
kırıklıklarımızı nasıl bize unutturacak?
-Haklısınız,
yazmak hayal kırıklıklarımı umuda dönüştüren bir terapi merkezi diyebiliriz. Ama
çok insan tanıdım ve sayısız farklı ortama girdim belki de bir zemin hazırladı
tüm bu yaptıklarım bir de yapamadıklarım ve işte o zeminin üzerine kalemimle
duygularımı inşa etmek şimdi başlı başına aşkın da ta kendisi.
-Sayın
Yıldız Gülüm hanımefendi kardeşim, zaten aşkın kendisidir bize yazdıran insanı
gönülleri sevdiren, insan karşısında, sahip olduğumuz dünya görüşü, hayat
tecrübesi, kültür, yaş, meslek, cinsiyet, ruh hâli ve yere göre alınan
algılama, idrak etme ve yargılama tavrı nasıl olmalıdır?
-Değerli kardeşim,
bizler bazen bilmeden hayatı savuruyoruz ve yorgun düşüyoruz bazıları ise
yorgunluğunu gidermek adına başkalarının mutsuzluğu ile avunuyor.
Sevgili Elif
Şafak’ın çok sevdiğim bir söylemi var:
“İyi bir
insan olmak mı iyi bir yazar olmak mı?”
Ve işte
birbirine paralel iki mefhum ve kesinlikle ilintili birbiri ile ve de sayısız
değerle elbette hayatımızın merkezinde gümbür gümbür atan yüreğimizle yaşarken
ve yazarken bir yandan da maneviyatımızla dayanıyoruz hayatın sıkıntılarına.
-Yıldız
kardeşim ,İnsan için hayatın içinde güzelliklerle dolu beklerken, hayal cam
kırıklıkları ile dolu karşımıza çıkarken hayat bu düzlemde yolda yürürken
ayaklarımızı gönlümüzü canla cam kırıklıkları kanatıyor, imanla sabır inanç
hayatın içinde karşımıza çıkan korku, acı ve sıkıntılarla derman oluyor, istediğimiz
gibi olmazsa da hayat diyemeyeceğiz çünkü biz yaşamak için geldik bu hayatı
hayal ve cam kırıklarıyla dolu olsa da iman inanç var sabır var, gerisi
teferruat diyorum sizin gibi. Burada önemli olan kişinin hayattan ne beklediği
ve onu nasıl algıladığıdır, sizde bana katılıyorsunuz değil mi kardeşim?